بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِلَىٰ رَبِّكَ يَوۡمَئِذٍ ٱلۡمَسَاقُ ٣٠

Rabb’inedir o gün yalnız mesak.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O gün; sevk, yalnız Rabbınadır.

– İbni Kesir

(26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, “Kimdir (bunu) iyi edecek?” dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.

– Diyanet İşleri

O gün sevk (ıyyât) yalınız Rabbinedir!

– Hasan Basri Çantay

O gün Rabbine doğru yolculuk vardır.

– Seyyid Kutub

فَلَا صَدَّقَ وَلَا صَلَّىٰ ٣١

Fakat o ne sadaka verdi ne namaz kıldı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Tasdik etmemişti, namaz da kılmamıştı.

– İbni Kesir

O, (Peygamberi) doğrulamamış, namaz da kılmamıştı.

– Diyanet İşleri

İşte o, (peygamberi ve Kur'ânı) tasdıyk etmemiş, namaz da kılmamış,

– Hasan Basri Çantay

Adam ne inandı, ne namaz kıldı.

– Seyyid Kutub

وَلَٰكِن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ ٣٢

Ve lâkin yalan dedi ve döndü.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Fakat yalanlamış, yüz çevirmişti.

– İbni Kesir

Fakat yalanlamış ve yüz çevirmişti.

– Diyanet İşleri

fakat (üstelik Kur'ânı) yalanlamış, (îmâna) arkasını dönmüş,

– Hasan Basri Çantay

Tersine inkâr etti ve sırt çevirdi.

– Seyyid Kutub

ثُمَّ ذَهَبَ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِۦ يَتَمَطَّىٰٓ ٣٣

Sonra da gerneşe gerneşe ehline gitti.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti.

– İbni Kesir

Sonra da kasıla kasıla ailesine gitmişti.

– Diyanet İşleri

sonra da çalım sata sata yürüyerek ehline gitmişdi.

– Hasan Basri Çantay

Sonra çalım satarak ailesinin yanına döndü.

– Seyyid Kutub

أَوۡلَىٰ لَكَ فَأَوۡلَىٰ ٣٤

Gerektir sana o belâ gerek.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yazıklar olsun sana, yazıklar.

– İbni Kesir

(34-35) “Bu azap sana lâyıktır, lâyık! Evet, lâyıktır sana, lâyık!” denecektir.

– Diyanet İşleri

(Hoşlanmadığın herşey) sana yaklaş (ıb çat) sın. Çünkü (sen buna başkalarından daha çok) lâyıksın.

– Hasan Basri Çantay

Vay başına geleceklere!

– Seyyid Kutub

ثُمَّ أَوۡلَىٰ لَكَ فَأَوۡلَىٰٓ ٣٥

Evet, gerektir sana o belâ gerek.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yine yazıklar olsun sana, yazıklar.

– İbni Kesir

(34-35) “Bu azap sana lâyıktır, lâyık! Evet, lâyıktır sana, lâyık!” denecektir.

– Diyanet İşleri

Yine (hoşlanmadığın herşey) sana yaklaş (ıb çat) sın. Zîrâ (sen buna başkalarından daha çok) lâyıksın.

– Hasan Basri Çantay

Yine vay başına geleceklere!

– Seyyid Kutub

أَيَحۡسَبُ ٱلۡإِنسَٰنُ أَن يُتۡرَكَ سُدًى ٣٦

Sanır mı insan muhmel bırakıla.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?

– İbni Kesir

İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder.

– Diyanet İşleri

İnsan, kendisinin başı boş bırakılacağını mı sanıyor?

– Hasan Basri Çantay

İnsanoğlu, başıboş bırakılacağını mı sanıyor?

– Seyyid Kutub

أَلَمۡ يَكُ نُطۡفَةٗ مِّن مَّنِيّٖ يُمۡنَىٰ ٣٧

Değil miydi bir nutfe dökülen menîden?

– Elmalılı Hamdi Yazır

O, akıtılan bir meni damlası değil miydi?

– İbni Kesir

O dökülen meniden ibaret az bir su değil miydi?

– Diyanet İşleri

O, (döl yatağına) dökülen meniden bir damla su değil miydi?

– Hasan Basri Çantay

O fışkıran meniden oluşmuş bir sperma değil miydi?

– Seyyid Kutub

ثُمَّ كَانَ عَلَقَةٗ فَخَلَقَ فَسَوَّىٰ ٣٨

Sonra bir aleka, oldu derken biçimine koydu, derken tesviye etti de.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra kan pıhtısı olmuş; sonra, onu insan biçimine koyup yaratmış ve düzeltmiştir.

– İbni Kesir

Sonra bu, bir “alaka” oldu. Derken Allah onu yaratıp güzelce şekillendirdi.

– Diyanet İşleri

Sonra o (menî) bir kan pıhtısı olmuş, derken (Allah, onu) insan biçimine koyub yaratmış, (uzuvlarını) düzenlemişdir.

– Hasan Basri Çantay

Sonra embriyoya dönüştü, sonra Allah onu yaratıp biçimlendirdi.

– Seyyid Kutub

فَجَعَلَ مِنۡهُ ٱلزَّوۡجَيۡنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلۡأُنثَىٰٓ ٣٩

Yapdı ondan da iki eşi: erkek ve dişi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve ondan erkek, dişi iki cins yaratmıştır.

– İbni Kesir

Nihayet ondan da erkek ve dişi iki eşi var etti.

– Diyanet İşleri

Hulâsa, ondan erkek, dişi iki sınıf çıkarmışdır.

– Hasan Basri Çantay

Sonra ondan erkek ve dişi çiftler türetti.

– Seyyid Kutub

أَلَيۡسَ ذَٰلِكَ بِقَٰدِرٍ عَلَىٰٓ أَن يُحۡـِۧيَ ٱلۡمَوۡتَىٰ ٤٠

O, ölüleri diriltmeye kadir değil mi?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi O; ölüleri diriltmeye kadir değil midir?

– İbni Kesir

Şimdi, bunları yapan Allah’ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?

– Diyanet İşleri

(Bütün bunları yapan Allah) ölüleri tekrar diriltmiye kaadir değil midir? (Elbette kaadirdir).

– Hasan Basri Çantay

Bunları yapan Allah, ölüleri diriltemez mi?

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu