بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

الٓمٓصٓۜ ﴿١

ELMALILI HAMDİ YAZIR

Elif, Lam, Mim, Sad.

İBNİ KESİR

Elif, Lam, Mim, Sad.

DİYANET İŞLERİ

Elif Lâm Mîm Sâd.

HASAN BASRİ ÇANTAY

Elif, lâm, Mîm, Saad.

SEYYİD KUTUB

Elif, Lâm, Mim, Sad

كِتَابٌ اُنْزِلَ اِلَيْكَ فَلَا يَكُنْ ف۪ي صَدْرِكَ حَرَجٌ مِنْهُ لِتُنْذِرَ بِه۪ وَذِكْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَ ﴿٢

ELMALILI HAMDİ YAZIR

Bir kitap ki sana indirildi, sakın bundan dolayı yüreğinde bir sıkıntı olmasın da bununla inzar edesin, mü'minlere de şu bir ihtar:

İBNİ KESİR

Bir kitab indirilmiştir sana. Ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. Onunla uyarman için. Ve iman edenlere bir öğüt.

DİYANET İŞLERİ

Bu, sana, kendisiyle (insanları) uyarman için ve mü’minlere öğüt olarak indirilmiş bir kitaptır. Artık ondan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.

HASAN BASRİ ÇANTAY

(Bu sûre, yahud Kur'an) — onunla (halkı) inzâr etmekliğim için, mü'minlere de bir öğüd olmak üzere — sana indirilen bir kitabdır. Artık bundan dolayı göksünde bir sıkıntı olmasın.

SEYYİD KUTUB

Bu Kur'an, kendisi ile insanları uyarasın ve müminlere öğüt veresin diye sana indirilen bir kitaptır. O halde bu görevi yaparken sakın ruhun sıkılmasın.

اِتَّبِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا مِنْ دُونِه۪ٓ اَوْلِيَٓاءَۜ قَل۪يلاً مَا تَذَكَّرُونَ ﴿٣

ELMALILI HAMDİ YAZIR

Rabbiniz’den size indirilene ittiba edin, onsuz bir takım veliylere ittiba' etmeyin, siz pek az düşünüyorsunuz.

İBNİ KESİR

Rabbınızdan size indirilene uyun. O'ndan başka dostlara uymayın. Ne de az öğüt dinliyorsunuz.

DİYANET İŞLERİ

Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

HASAN BASRİ ÇANTAY

Rabbinizden size indirilen (Kur'an-ı kerîm) e uyun, ondan başka (larını) velîler (edinib de kendilerin) e uymayın. Ne kadar az öğüd tutuyorsunuz!

SEYYİD KUTUB

Rabbiniz tarafından size indirilen mesaja uyunuz, O'nun dışında başka dostlar edinip peşlerinden gitmeyiniz. Ne kadar kıt düşüncelisiniz!

وَكَمْ مِنْ قَرْيَةٍ اَهْلَكْنَاهَا فَجَٓاءَهَا بَأْسُنَا بَيَاتاً اَوْ هُمْ قَٓائِلُونَ ﴿٤

ELMALILI HAMDİ YAZIR

Biz nice memleket helâk etmişizdir ki gece yatarlarken yâhud gündüz uyurlarken baskınımız ona gelivermiştir.

İBNİ KESİR

Nice kasabalar vardır ki; Biz, onları helak etmişizdir. Geceleyin uyurken, öğleyin dinlenirken, baskınımız gelip çattı onlara.

DİYANET İŞLERİ

Nice memleketleri helâk ettik. Onlara azabımız gece uykusuna dalmışken, yahut gündüz istirahat hâlinde iken gelmişti.

HASAN BASRİ ÇANTAY

Biz nice memleketler (ehâlîsin) i helak etdik. Öyle ki (kâh) geceleyin, kâh onlar kaylûle ederlerken azabımız gelib çatdı onlara.

SEYYİD KUTUB

Biz nice kentleri yokettik. Azabımız, onları, ya geceleyin ya da öğle uykuları sırasında yakalayıverdi.

فَمَا كَانَ دَعْوٰيهُمْ اِذْ جَٓاءَهُمْ بَأْسُنَٓا اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اِنَّا كُنَّا ظَالِم۪ينَ ﴿٥

ELMALILI HAMDİ YAZIR

Azâbımız kendilerine geldiği vakit de "bizler hakikaten zalimler idik" demekten başka davaları olmadı.

İBNİ KESİR

Baskınımız geldiği zaman, çağırışları: Biz gerçekten zalimlerdendik, demekten başka birşey olmadı.

DİYANET İŞLERİ

Azabımız kendilerine geldiğinde, “(Biz bunu hak ettik.) Gerçekten biz zalimler olmuştuk” demekten başka söyleyecekleri kalmamıştı.

HASAN BASRİ ÇANTAY

Kendilerine azabımız geldiği zaman çağrışları «Biz hakîkaten zaalimlerdendik» demelerinden başka (bir şey) olmadı.

SEYYİD KUTUB

Azabımıza uğradıkları andaki tek feryadları «Biz gerçekten zalimdik» demekten ibaret oldu.

فَلَنَسْـَٔلَنَّ الَّذ۪ينَ اُرْسِلَ اِلَيْهِمْ وَلَنَسْـَٔلَنَّ الْمُرْسَل۪ينَۙ ﴿٦

ELMALILI HAMDİ YAZIR

Sonra elbette peygamber gönderilen ümmetlere soracağız, elbette gönderilen peygambere de soracağız.

İBNİ KESİR

Andolsun ki; kendilerine peygamber gönderilmiş olanlara da soracağız, peygamber olarak gönderilenlere de.

DİYANET İŞLERİ

Kendilerine peygamber gönderilenlere mutlaka soracağız. Peygamberlere de elbette soracağız.

HASAN BASRİ ÇANTAY

Kendilerine (peygamber) gönderilenlere de mutlak soracağız, onlara gönderilen (peygamber) lere de her halde soracağız.

SEYYİD KUTUB

Kendilerine peygamber gönderilenleri de peygamberleri de sorguya çekeceğiz.

فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِمْ بِعِلْمٍ وَمَا كُنَّا غَٓائِب۪ينَ ﴿٧

ELMALILI HAMDİ YAZIR

Soracağız da kendilerine karşı olan biteni mutlak bir ilim ile behemehal anlatacağız, öyle ya biz onlardan gâib değil idik.

İBNİ KESİR

Andolsun ki; onlara bilerek anlatacağız, zaten gaibler de değildik.

DİYANET İŞLERİ

Andolsun, onlara (yaptıklarını) tam bir bilgi ile anlatacağız. Çünkü biz onlardan uzak değiliz.

HASAN BASRİ ÇANTAY

(Soracağız da) kendilerine karşı (olub biteni mutlak) bir ilim ile her halde anlatacağız. (Çünkü) biz (onlardan hiç bir zaman) gaaib değildik.

SEYYİD KUTUB

Onlara olup bitenleri bilgimize dayanarak kesinlikle bir bir anlatacağız. Zira onlar hiçbir zaman bilgi alanımız dışında kalmamışlardı.

وَالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍۨ الْحَقُّۚ فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿٨

ELMALILI HAMDİ YAZIR

Hem vezn o gün tam hak, artık kimin mizanları ağır basarsa işte onlar, o felâh bulacaklar.

İBNİ KESİR

Tartı, o gün haktır. Kimin terazisi ağır basarsa; işte onlar, felaha erenlerin kendileridir.

DİYANET İŞLERİ

O gün amellerin tartılması da haktır. Kimlerin sevabı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

HASAN BASRİ ÇANTAY

(Herkesin dünyâda yapıb etdiğini) tartmak da o gün hakdır. Artık kim (ler) in terazileri ağır basarsa işte onlar murada erenlerin ta kendileridir.

SEYYİD KUTUB

O gün tam doğru tartı vardır. Kimlerin tartıları ağır çekerse, onlar kurtuluşa ermişlerdir.

وَمَنْ خَفَّتْ مَوَاز۪ينُهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ بِمَا كَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَظْلِمُونَ ﴿٩

ELMALILI HAMDİ YAZIR

Kimin de mizanları hafif gelirse bunlar da işte âyetlerimize zulmetmelerile kendilerine yazık edenler.

İBNİ KESİR

Kimin de tartısı hafif gelirse; işte onlar da ayetlerimize zulmeder oldukları için kendilerini ziyana uğratmış olanlardır.

DİYANET İŞLERİ

Ama kimlerin sevabı da hafif gelirse, işte onlar âyetlerimize haksızlık etmiş olmaları sebebiyle kendilerini ziyana sokanlardır.

HASAN BASRİ ÇANTAY

Kimin de tartıları hafif gelirse bunlar da, âyetlerimize zulmeder oldukları için, kendilerine çok yazık etmiş kimselerdir.

SEYYİD KUTUB

Kimlerin tartıları hafif kalırsa, onlar ayetlerimiz karşısında takındıkları zalimce tutumları yüzünden kendilerini mahvetmiş olurlar.

وَلَقَدْ مَكَّنَّاكُمْ فِي الْاَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ۟ ﴿١٠

ELMALILI HAMDİ YAZIR

Şanım Hakk’ı için sizi arzda yerleştirdik ve sizin için onda bir çok geçimlikler yaptık, siz pek az şükrediyorsunuz.

İBNİ KESİR

Andolsun ki; sizi, yeryüzüne yerleştirdik. Ve size orada geçimlikler yarattık. Ne de az şükrediyorsunuz.

DİYANET İŞLERİ

Andolsun, size yeryüzünde imkân ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkânları da yarattık. Ama siz ne kadar az şükrediyorsunuz!

HASAN BASRİ ÇANTAY

Andolsun, sizi yer (yüzün) de yerleşdirmişiz, size orada bir çok geçim vasıtaları yaratmışızdır. Ne az şükredersiniz!

SEYYİD KUTUB

Size yeryüzünde yurt sağladık, orada size çeşitli geçim kaynakları bağışladık. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

AYARLAR