بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
الٓرۚ تِلۡكَ ءَايَٰتُ ٱلۡكِتَٰبِ وَقُرۡءَانٖ مُّبِينٖ ١
Elif, Lâm, Râ. Bu işte sana kitabın ve bir Kur’ân-ı Mübîn’in âyetleri.
Elif, Lâm, Ra; bunlar kitabın, Kur'an'ın ayetleridir.
Elif Lâm Râ. Bunlar, kitabın ve apaçık olan Kur’an’ın âyetleridir.
رُّبَمَا يَوَدُّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَوۡ كَانُواْ مُسۡلِمِينَ ٢
Bir zaman olur küfredenler arzu çekerler ki Müslüman olsa idiler.
Gün gelecek, kâfirler «keşke vaktiyle müslüman olsaydık» diyeceklerdir.
İnkâr edenler, “Keşke müslüman olsaydık” diye çok arzu edeceklerdir.
ذَرۡهُمۡ يَأۡكُلُواْ وَيَتَمَتَّعُواْ وَيُلۡهِهِمُ ٱلۡأَمَلُۖ فَسَوۡفَ يَعۡلَمُونَ ٣
Bırak onları yesinler içsinler, zevk etsinler, emel kendilerini eğleyedursun, sonra bilecekler.
Bırak onları yesinler, dünya nimetlerinden yararlansınlar ve ihtirasları ile oyalansınlar, ilerde gerçeği öğreneceklerdir.
Bırak onları yesinler (içsinler), yararlansınlar; emelleri onları oyalayadursun. İleride (gerçeği) bilecekler.
وَمَآ أَهۡلَكۡنَا مِن قَرۡيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٞ مَّعۡلُومٞ ٤
Biz hiçbir memleketi her hâlde mâlum bir yazısı olmaksızın helâk etmedik.
Yok ettiğimiz her beldenin mutlaka uğradığı akıbete ilişkin belirli bir yazısı vardır.
Helâk ettiğimiz her memleketin mutlaka bilinen bir yazısı (belli vakti) vardır.
مَّا تَسۡبِقُ مِنۡ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسۡتَـٔۡخِرُونَ ٥
Hiçbir ümmet ecelini ne sebk eder ne de geriletebilirler.
Hiçbir millet ne yokoluş gününü öne alabilir ve ne de yaşama süresini aşabilir.
Hiçbir toplum ecelini geçemez ve ondan geri de kalamaz.
وَقَالُواْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِي نُزِّلَ عَلَيۡهِ ٱلذِّكۡرُ إِنَّكَ لَمَجۡنُونٞ ٦
Bir de “ey o kendisine zikir indirilmiş olan” dediler, “mutlaka sen mecnunsun!.
Müşrikler dediler ki; «Ey kendisine Kur'an inen adam, sen kesinlikle delinin birisin.»
Dediler ki: “Ey kendisine Zikir (Kur’an) indirilen kimse! Sen mutlaka delisin!”
لَّوۡمَا تَأۡتِينَا بِٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ٧
Getirsene o melâikeyi sâdıklardan isen!”.
Eğer söylediklerin doğru ise bize melekler ile birlikte gelseydin ya.
“Eğer doğru söyleyenlerden isen bize melekleri getirsene!”
مَا نُنَزِّلُ ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ إِلَّا بِٱلۡحَقِّ وَمَا كَانُوٓاْ إِذٗا مُّنظَرِينَ ٨
Biz o melâikeyi ancak hak ile indiririz ve o vakit onlara göz açtırılmaz.
Oysa biz melekleri ancak gerektiğinde indiririz, o zaman da onlara artık mühlet tanınmaz.»
Biz, melekleri ancak hak ve hikmete uygun olarak indiririz. O zaman da onlara mühlet verilmez.
إِنَّا نَحۡنُ نَزَّلۡنَا ٱلذِّكۡرَ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَٰفِظُونَ ٩
Şüphe yok o zikri Biz indirdik Biz, her hâlde Biz onu muhafaza da edeceğiz.
Bu Kur'an'ı gerçekten biz indirdik ve onu koruyacak olan da biziz.
Şüphesiz o Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا مِن قَبۡلِكَ فِي شِيَعِ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٠
Celâlim hakkı için senden önce evvelkilerin şî‘aları içinde de resuller gönderdik.
Ey Muhammed, biz senden önce de eskiden yaşamış çeşitli milletlere peygamberler göndermiştik.
Ey Muhammed! Andolsun, senden önceki topluluklara da peygamber gönderdik.