بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَٱلصَّٰٓفَّٰتِ صَفّٗا ١
Kasem olsun ol kuvvetlere: o saf dizip de duranlara.
Andolsun; saf bağlayıp duranlara.
(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.
(1-2-3) Saflar bağlayıb duranlara, sevk (-u idare) ve (men'-u) zecredenlere, zikir okuyanlara yemîn ederim ki,
Andolsun sıra sıra duranlara
فَٱلزَّٰجِرَٰتِ زَجۡرٗا ٢
O haykırıp da sürenlere.
Haykırıp sürenlere.
(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.
(1-2-3) Saflar bağlayıb duranlara, sevk (-u idare) ve (men'-u) zecredenlere, zikir okuyanlara yemîn ederim ki,
Önlerindekini sürdükçe sürenlere
فَٱلتَّٰلِيَٰتِ ذِكۡرًا ٣
Ve o yolda zikr okuyanlara.
Zikir okumakta olanlara.
(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.
(1-2-3) Saflar bağlayıb duranlara, sevk (-u idare) ve (men'-u) zecredenlere, zikir okuyanlara yemîn ederim ki,
Zikir okuyanlara
إِنَّ إِلَٰهَكُمۡ لَوَٰحِدٞ ٤
Ki ilâhınız birdir sizin.
Ki, sizin ilahınız muhakkak ki bir tektir.
(1-4) Saf bağlayıp duranlara, haykırarak sevk edenlere ve zikri (Allah’ın kelâmını) okuyanlara andolsun ki, sizin ilâhınız gerçekten bir tek ilâhtır.
Gerçek, sizin Tanrınız hakîkaten birdir.
Ki, ilahınız birdir.
رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَيۡنَهُمَا وَرَبُّ ٱلۡمَشَٰرِقِ ٥
Hep o göklerin yerin ve aralarındakilerin Rabb’i ve bütün meşriklerin Rabb’i.
Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbıdır. Ve doğruların da Rabbıdır.
O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. Doğuların da (Batıların da) Rabbidir.
(O), göklerin ve yerin ve bunlar arasında ne varsa hepsinin Rabbidir. Doğuların da Rabbidir O.
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabb'idir. Doğuların da Rabb'idir.
إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنۡيَا بِزِينَةٍ ٱلۡكَوَاكِبِ ٦
Bakınız biz o dünya Semâ’yı (o yakın göğü) bir ziynetle donattık: kevakib.
Doğrusu Biz; dünya göğünü bir süsle, yıldızlarla süsledik.
Biz, en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.
Hakîkat biz (size) en yakın göğü bir zînetle, yıldızlarla (donatıp) süsledik.
Bize en yakın göğü, bir süsle ve yıldızlarla süsledik.
وَحِفۡظٗا مِّن كُلِّ شَيۡطَٰنٖ مَّارِدٖ ٧
Hem mütemerrid ve her şeytandan koruduk.
Ve onu inatçı her şeytandan koruduk.
Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk.
(Onu itaatden çıkan) her mütemerrid şeytandan koruduk.
Ve onu itaat etmeyen her şeytandan koruduk.
لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلۡمَلَإِ ٱلۡأَعۡلَىٰ وَيُقۡذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٖ ٨
Onlar mele-i alâyı dinleyemezler, tard için her taraftan sıkıya tutulurlar.
Onlar Mele-i Ala'yı dinleyemezler ve her yönden sürülerek atılırlar.
(8-9) Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.
(8-9) Ki onlar «Mele'-i a'lâ» ya kulak verib dinleyemezler, her yandan koğularak atılırlar. Onlar için (âhiretde de) ardı arası kesilmez bir azâb vardır.
O şeytanlar, yüce alemi (Mele-i A'la'yı) dinleyemezler; her yandan kendilerine mermi gibi yıldızlar atılır.
دُحُورٗاۖ وَلَهُمۡ عَذَابٞ وَاصِبٌ ٩
Ve onlara ayrılmaz bir azâb vardır.
Kovularak. Ve onlar için sürekli bir azab vardır.
(8-9) Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.
(8-9) Ki onlar «Mele'-i a'lâ» ya kulak verib dinleyemezler, her yandan koğularak atılırlar. Onlar için (âhiretde de) ardı arası kesilmez bir azâb vardır.
Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli azap vardır.
إِلَّا مَنۡ خَطِفَ ٱلۡخَطۡفَةَ فَأَتۡبَعَهُۥ شِهَابٞ ثَاقِبٞ ١٠
Ancak bir çalıp çarpan, onun da peşine bir şihabı sâkıb takılır.
Ancak çalıp çırpan olursa; onu da hemen delip geçen yakıcı bir alev takib eder.
Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).
Meğer ki (içlerinden) bir çalıb çarpan (ı) olsun. Fakat onu da delib geçen bir alev ta'kıyb etmişdir.
Ancak meleklerin konuşmalarından bir sözü kapan olursa, onu da delen ve yakan alevli yıldızlar takip eder.