بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

تَبَٰرَكَ ٱلَّذِي بِيَدِهِ ٱلۡمُلۡكُ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٌ ١

Ne yücedir O ki mülk onun elinde ve O her şeye kadîrdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sınırsız hükümdarlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter.

– Seyyid Kutub

Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

– Diyanet İşleri

ٱلَّذِي خَلَقَ ٱلۡمَوۡتَ وَٱلۡحَيَوٰةَ لِيَبۡلُوَكُمۡ أَيُّكُمۡ أَحۡسَنُ عَمَلٗاۚ وَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡغَفُورُ ٢

O ki ölümü ve dirimi kadir edip yarattı, sizi imtihana çekip şunu bildirmek içinki hanginiz amelce daha güzel, hem O öyle Aziz öyle Gafur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için, ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.

– Seyyid Kutub

O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.

– Diyanet İşleri

ٱلَّذِي خَلَقَ سَبۡعَ سَمَٰوَٰتٖ طِبَاقٗاۖ مَّا تَرَىٰ فِي خَلۡقِ ٱلرَّحۡمَٰنِ مِن تَفَٰوُتٖۖ فَٱرۡجِعِ ٱلۡبَصَرَ هَلۡ تَرَىٰ مِن فُطُورٖ ٣

O ki yedi sema yaratmış birbiriyle mutabık, göremezsin o rahmânın yarattığında hiç bir nizamsızlık, haydi çevir gözü görebilirmisin hiç bir çatlak, bir kusur?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yedi göğü tabakalar halinde yaratan O'dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak görebilir misin?

– Seyyid Kutub

O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun?

– Diyanet İşleri

ثُمَّ ٱرۡجِعِ ٱلۡبَصَرَ كَرَّتَيۡنِ يَنقَلِبۡ إِلَيۡكَ ٱلۡبَصَرُ خَاسِئٗا وَهُوَ حَسِيرٞ ٤

Sonra yine çevir gözü, tekrar tekrar, sana döner ö göz hîtab olarak zelîl-ü hakîr.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra gözünü iki kez daha döndür bak. Göz aradığı kusuru bulmaktan umudu keserek yorgun ve bitkin bir halde sana döner.

– Seyyid Kutub

Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir.

– Diyanet İşleri

وَلَقَدۡ زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنۡيَا بِمَصَٰبِيحَ وَجَعَلۡنَٰهَا رُجُومٗا لِّلشَّيَٰطِينِۖ وَأَعۡتَدۡنَا لَهُمۡ عَذَابَ ٱلسَّعِيرِ ٥

Celâlim hakkı için biz o dünya Semâ’yı takım takım kandillerle donattık ve onları şeytanlar için (rucum) atmalar yaptık, hem onlar için o çılğın ateş azâbını hazırladık (ki azâbı Seıyr).

– Elmalılı Hamdi Yazır

And olsun biz, dünyaya en yakın göğü lambalarla donattık. Bunları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve onlara ateş azabını hazırladık.

– Seyyid Kutub

Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.

– Diyanet İşleri

وَلِلَّذِينَ كَفَرُواْ بِرَبِّهِمۡ عَذَابُ جَهَنَّمَۖ وَبِئۡسَ ٱلۡمَصِيرُ ٦

Kendilerinin Rabb’ine küfredenler için de cehennem azâbı vardır, ona gidiş de ne fena akibettir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. O ne kötü dönüştür.

– Seyyid Kutub

Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası!

– Diyanet İşleri

إِذَآ أُلۡقُواْ فِيهَا سَمِعُواْ لَهَا شَهِيقٗا وَهِيَ تَفُورُ ٧

İçine atıldıkları vakit onun öyle bir hıçkırışını işidirlerki feveran ediyordur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Oraya atıldıklarında onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.

– Seyyid Kutub

Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler.

– Diyanet İşleri

تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ ٱلۡغَيۡظِۖ كُلَّمَآ أُلۡقِيَ فِيهَا فَوۡجٞ سَأَلَهُمۡ خَزَنَتُهَآ أَلَمۡ يَأۡتِكُمۡ نَذِيرٞ ٨

Hemen hemen öfkeden patlıyacak gibi bir hale gelir, içine bir alay atıldıkça her defasında onlara onun bekçileri "size kocundurucu bir peygamber (bir nezîr) gelmedimi?" diye sorarlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her topluluk onun içine atıldıkça cehennem bekçileri onlara; «Size bir uyarıcı gelmedi mi?» diye sorarlar.

– Seyyid Kutub

Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar.

– Diyanet İşleri

قَالُواْ بَلَىٰ قَدۡ جَآءَنَا نَذِيرٞ فَكَذَّبۡنَا وَقُلۡنَا مَا نَزَّلَ ٱللَّهُ مِن شَيۡءٍ إِنۡ أَنتُمۡ إِلَّا فِي ضَلَٰلٖ كَبِيرٖ ٩

Evet, doğrusu bize kocundurucu bir peygamber (bir nezîr) geldi, fakat biz ona inanmadık ve Allah, hiç bir şey indirmedi, siz büyük bir dalâl içindesiniz diye tekzib ettik derler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; «Evet, doğrusu bize bir uyarıcı geldi, fakat biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmedi, siz büyük bir sapıklık içindesiniz» dedik.

– Seyyid Kutub

Onlar da şöyle derler: “Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz’ demiştik.”

– Diyanet İşleri

وَقَالُواْ لَوۡ كُنَّا نَسۡمَعُ أَوۡ نَعۡقِلُ مَا كُنَّا فِيٓ أَصۡحَٰبِ ٱلسَّعِيرِ ١٠

Ve biz işidir veya akl eder olsaydık bu saîr eshabı içinde bulunmazdık, derler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer kulak vermiş veya akletmiş olsaydık, çılgın alevli cehennemlikler içinde olmazdık derler.

– Seyyid Kutub

Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.”

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00