بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

طسٓۚ تِلْكَ ءَايَٰتُ ٱلْقُرْءَانِ وَكِتَابٍ مُّبِينٍ ﴿١

Tâ, Sîn, bunlar sana Kur’an’ın ve mübîn bir kitabın âyetleri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ta, Sin. Bunlar; Kur'an'ın ve apaçık kitabın ayetleridir

— İbni Kesir

Tâ-Sîn. Bunlar Kur’an’ın, apaçık bir kitabın âyetleridir.

— Diyanet İşleri

Taa, Sîn. Bunlar Kur'ânın, (hak ile baatılı) apaçık gösteren bir kitabın âyetleridir.

— Hasan Basri Çantay

Ta sin, bunlar Kur'an'ın, açık anlamlı kitabın ayetleridir.

— Seyyid Kutub

هُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ ﴿٢

Birer hidayet ve müjde olmak üzere o mü'minlere.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Mü'minlere doğruluk rehberi ve müjdedir.

— İbni Kesir

(2-3) Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.

— Diyanet İşleri

Mü'minler için birer hidâyet ve müjdedir (onlar).

— Hasan Basri Çantay

Bu ayetler mü'minler için doğru yol kılavuzu ve müjde içeriklidirler.

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ يُقِيمُونَ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤْتُونَ ٱلزَّكَوٰةَ وَهُم بِٱلْءَاخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ ﴿٣

Ki namazı dürüst kılarlar ve zekâtı verirler, Âhiret’te de onlar yakîn edinirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; namazı kılarlar, zekatı verirler ve ahirete de yakınen inanırlar.

— İbni Kesir

(2-3) Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.

— Diyanet İşleri

(öyle mü'minler) ki namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Onlar âhirete kat'î kanaat edinenlerin de ta kendileridir.

— Hasan Basri Çantay

Onlar namaz kılarlar, zekâtı verirler ve ahirete kesinlikle inanırlar.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْءَاخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَٰلَهُمْ فَهُمْ يَعْمَهُونَ ﴿٤

Çünkü Âhiret’e inanmayanların yaptıklarını kendilerine müzeyyen göstermişizdir de onlar ilerisini görmezler, kalbleri körelmiştir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ahirete inanmayanlara gelince; muhakkak ki onlara, yaptıklarını güzel göstermişizdir. Bu yüzden şaşırıp kalmaktadırlar.

— İbni Kesir

Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir de o yüzden bocalayıp dururlar.

— Diyanet İşleri

Biz, âhirete inanmayanların (kötü) amel (ve hareket) lerini kendileri için süslemişizdir de (kalbleri kör olarak) şaşırıb kalmakdadırlar.

— Hasan Basri Çantay

Ahirete inanmayanlara gelince onlara yaptıkları kötü işleri güzel gösteririz de sapıklıkları içinde bilinçsizce debelenirler.

— Seyyid Kutub

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ لَهُمْ سُوٓءُ ٱلْعَذَابِ وَهُمْ فِى ٱلْءَاخِرَةِ هُمُ ٱلْأَخْسَرُونَ ﴿٥

Bunlar o kimselerdir ki kendilerine azâbın kötüsü vardır ve bunlardır ki Âhiret’te en çok husrana düşenlerdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunlar öyle kimselerdir ki; kötü azap onlarındır. Ve onlar; ahirette de en çok hüsrana uğrayanların kendileridir.

— İbni Kesir

Onlar, azabın en kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.

— Diyanet İşleri

Onlar öyle kimselerdir ki kötü azâb (işte) onlara mahsusdur. Onlar âhiretde de en çok hüsrana uğrayanların ta kendileridir.

— Hasan Basri Çantay

Onlar azapların en kötüsüne çarpılacaklardır ve yine onlar ahirette en ağır zarara uğrayanlar olacaklardır.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى ٱلْقُرْءَانَ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ ﴿٦

Ve emin ol ki sen bu Kur'an’a ilmine nihayet olmayan bir hakîmin ledünnünden erdiriliyorsun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki sen; Kur'an'ı Alim ve Hakim katından almaktasın.

— İbni Kesir

Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir.

— Diyanet İşleri

Şübhesiz ki (bu) Kur'an sana (her şey'i) hakkıyle bilen, yegâne hüküm ve hikmet saahibi (Allah) tarafından veriliyor.

— Hasan Basri Çantay

Bu Kur'an sana, her işi yerinde olan ve her şeyi bilen Allah katından indirilmektedir.

— Seyyid Kutub

إِذْ قَالَ مُوسَىٰ لِأَهْلِهِۦٓ إِنِّىٓ ءَانَسْتُ نَارًا سَـَٔاتِيكُم مِّنْهَا بِخَبَرٍ أَوْ ءَاتِيكُم بِشِهَابٍ قَبَسٍ لَّعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ ﴿٧

Hani bir vakit Musâ, ehline demişti: ben cidden bir ateş hissettim, ondan size bir haber getireceğim, yâhud bir yalın şule alıp geleceğim, gerek ki bir ocak yakar ısınırsınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani Musa, ailesine demişti ki: Ben bir ateş gördüm. Size oradan; ya bir haber getireceğim, yahut da ısınasınız diye yanan bir ateş koru getireceğim.

— İbni Kesir

Hani Mûsâ, ailesine, “Ben bir ateş gördüm, ondan size bir haber, yahut ısınasınız diye bir kor ateş getireceğim” demişti.

— Diyanet İşleri

Hani Musa, aailesine: «Ben gerçek bir ateş, gördüm. Size ondan ya bir haber getireyim, yahud size parlak bir ateş koru getireyim. Tâki ısınasınız» demişdi.

— Hasan Basri Çantay

Hani Musa ailesine: «Ben uzaklarda bir ateş gördüm gideyim de oradan size ya bir haber getiririm ya da bir kor parçası alıp gelirim de ısınırsınız» dedi.

— Seyyid Kutub

فَلَمَّا جَآءَهَا نُودِىَ أَنۢ بُورِكَ مَن فِى ٱلنَّارِ وَمَنْ حَوْلَهَا وَسُبْحَٰنَ ٱللَّهِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٨

Derken vaktâ ki ona vardı şöyle nidâ olundu: haberin olsun mubarek kılınmıştır bu ateşteki kimse ve bunun havalisindekiler ve sübhandır O âlemlerin Rabb’i Allah.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Oraya geldiği vakit, kendisine şöyle seslenildi: Ateşin yanında olan ve çevresinde bulunanlar mübarek kılınmıştır. Alemlerin Rabbı olan Allah, münezzehtir.

— İbni Kesir

(Mûsâ) Ateşe varınca ona şöyle seslenildi: “Ateşin başındaki de çevresindekiler de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden uzaktır.”

— Diyanet İşleri

Vaktâkî oraya gitdi, kendisine (şöyle) nida olundu: «Ateş (mahallin) de bulunana da, çevresinde olan kimselere de muhakkak (feyz ve) bereket verildi. Aalemlerin Rabbi olan Allah münezzehdir».

— Hasan Basri Çantay

Musa, ateş gördüğü yere geldiğinde şöyle bir ses duydu: Gerek ateşin yanındakiler ve gerekse çevresinde bulunanlar kutsanmıştır. Tüm varlıkların Rabb'ı olan Allah her türlü noksanlıklardan münezzehtir.

— Seyyid Kutub

يَٰمُوسَىٰٓ إِنَّهُۥٓ أَنَا ٱللَّهُ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ ﴿٩

Ya Musâ! hakikat bu: benim O Azîz, Hakîm Allah.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Musa; gerçek şu ki, Ben Hakim ve Aziz olan Allah'ım.

— İbni Kesir

“Ey Mûsâ! Gerçek şu ki, ben mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah’ım.”

— Diyanet İşleri

«Ey Musa, hakıykat şudur ki mutlak gaalib olan, yegâne hüküm ve hikmet saahibi olan Allah ben im».

— Hasan Basri Çantay

Ya Musa, kesin olarak bil ki, ben üstün iradeli ve her işi yerinde olan Allah'ım.

— Seyyid Kutub

وَأَلْقِ عَصَاكَۚ فَلَمَّا رَءَاهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَآنٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا وَلَمْ يُعَقِّبْۚ يَٰمُوسَىٰ لَا تَخَفْ إِنِّى لَا يَخَافُ لَدَىَّ ٱلْمُرْسَلُونَ ﴿١٠

Ve bırak asanı, derken onu çevik bir yılan gibi ihtizaz ediyor görüverince dönüp geri kaçtı ve arkasından bakmadı, ya Musâ, korma, zira benim, korkmaz yanımda Resul olanlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Değneğini at. Onun yılan gibi hareketler yaptığını görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı ve geri dönmedi. Ey Musa; korkma. Benim katımda muhakkak ki peygamberler korkmazlar.

— İbni Kesir

“Değneğini at.” (Mûsâ değneğini attı.) Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına bakmadan kaçtı. (Allah, şöyle dedi): “Ey Mûsâ, korkma! Benim katımda peygamberler korkmazlar.”

— Diyanet İşleri

«Asaanı bırak». (Muusâ asaasını bırakıb da) onu çevik bir yılan gibi hareket eder görünce arkasına dönüb kaçdı ve geri dönmedi. «Ey Muusâ, korkma. Çünkü ben (varım). Benim yanımda peygamber (hiçbir şeyden) korkmaz (lar)».

— Hasan Basri Çantay

«Elindeki değneği yere at!» Musa yere düşen değneğin yılan gibi kıvrılıp yürüdüğünü görünce geriye döndü ve arkasına bakmadan kaçmaya başladı. Bu sırada şöyle bir ses duydu «Ya Musa korkma! Çünkü Peygamberler benim huzurumdayken korkuya kapılmazlar.»

— Seyyid Kutub

AYARLAR