بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

سَأَلَ سَآئِلٌۢ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ ﴿١

İstedi bir sâil bir azâbı ki olacak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İsteyen birisi, inecek azabı istedi.

— İbni Kesir

(1-3) Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu.

— Diyanet İşleri

İsteyen biri inecek azâbı istedi.

— Hasan Basri Çantay

Bir isteyen, inecek azabı istedi.

— Seyyid Kutub

لِّلْكَٰفِرِينَ لَيْسَ لَهُۥ دَافِعٌ ﴿٢

Kâfirler için yok onu defi edecek.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O; kafirler içindir ve onu engelleyecek yoktur.

— İbni Kesir

(1-3) Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu.

— Diyanet İşleri

(O) kâfirlere mahsusdur ki onu (kendilerinden) hiçbir önleyecek (defedebilecek) yokdur.

— Hasan Basri Çantay

Kafirlerin başına; ki onu savacak yoktur.

— Seyyid Kutub

مِّنَ ٱللَّهِ ذِى ٱلْمَعَارِجِ ﴿٣

O, mi'racların sahibi Allah’dan.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Derecelere sahip, Allah katındandır.

— İbni Kesir

(1-3) Soran birisi, yükselme yollarının sahibi Allah tarafından kâfirlere kesinlikle inecek olan ve hiç kimsenin uzaklaştıramayacağı azabı sordu.

— Diyanet İşleri

(O), derecelerin saahibi Allahdandır.

— Hasan Basri Çantay

Yükselme derecelerinin sahibi Allah'tandır.

— Seyyid Kutub

تَعْرُجُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَٱلرُّوحُ إِلَيْهِ فِى يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُۥ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ ﴿٤

Ki ona melâike ve Ruh uruc eder, bir günde ki mikdarı elli bin sene tutar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Melekler de, ruh da miktarı ellibin yıl olan bir günde ona yükselip çıkarlar.

— İbni Kesir

Melekler ve Ruh (Cebrail) ona süresi elli bin yıl olan bir günde yükselir.

— Diyanet İşleri

Melekler de, Ruuh da oraya bir günde yükselib çıkar ki mesafesi (dünyâ seneleriyle) elli bin yıldır.

— Hasan Basri Çantay

Melekler ve ruh, miktarı elli bin yıl süren bir gün içinde O'na yükselir.

— Seyyid Kutub

فَٱصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا ﴿٥

O halde sabret biraz bir sabri cemîl ile.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öyleyse Sen, güzel güzel sabret.

— İbni Kesir

(Ey Muhammed!) Sen güzel bir şekilde sabret.

— Diyanet İşleri

(Habîbim) sen (şimdilik) güzel bir sabr ile katlan.

— Hasan Basri Çantay

Şimdi sen güzelce sabret.

— Seyyid Kutub

إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُۥ بَعِيدًا ﴿٦

Çünkü onlar onu uzak görürler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu onlar; bunu uzak görüyorlar.

— İbni Kesir

Şüphesiz onlar o azabı uzak görüyorlar.

— Diyanet İşleri

Filhakıyka onlar bunu (imkândan) uzak görürler,

— Hasan Basri Çantay

Onlar onu uzak görüyorlar.

— Seyyid Kutub

وَنَرَىٰهُ قَرِيبًا ﴿٧

Biz se onu yakın görürüz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz ise; onu, yakın görmekteyiz.

— İbni Kesir

Biz ise onu yakın görüyoruz.

— Diyanet İşleri

Biz ise onu yakın görüyoruz.

— Hasan Basri Çantay

Biz ise onu yakın görüyoruz.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ تَكُونُ ٱلسَّمَآءُ كَٱلْمُهْلِ ﴿٨

O gün ki olur Semâ erimiş bir maden gibi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün gök, erimiş maden gibi olur.

— İbni Kesir

(8-9) Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla.

— Diyanet İşleri

O gün gök erimiş ma'den gibi olacak,

— Hasan Basri Çantay

O gün gök, erimiş bakır gibi olur.

— Seyyid Kutub

وَتَكُونُ ٱلْجِبَالُ كَٱلْعِهْنِ ﴿٩

Dağlar da atilmış elvan yun gibi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dağlar ise atılmış pamuk gibi.

— İbni Kesir

(8-9) Göğün, erimiş maden gibi ve dağların atılmış renkli yün gibi olacağı günü hatırla.

— Diyanet İşleri

dağlar yün gibi olacak,

— Hasan Basri Çantay

Dağlar, atılmış renkli yün gibi olur.

— Seyyid Kutub

وَلَا يَسْـَٔلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا ﴿١٠

Ve bir hısım bir hısıma halini sormaz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hiç bir yakın bir yakınını sormaz.

— İbni Kesir

(O gün) hiçbir samimi dost, dostunu sormaz.

— Diyanet İşleri

hiçbir hısım bir hısımı sormayacak.

— Hasan Basri Çantay

Dost dostun halini sormaz.

— Seyyid Kutub

AYARLAR