بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

تَنزِيلُ ٱلْكِتَٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَكِيمِ ﴿١

İndirilişi bu kitabın Allah’dan, o Aziz, Hakim Allah’dandır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kitab'ın indirilmesi; Aziz, Hakim olan Allah katındandır.

— İbni Kesir

Kitab’ın indirilmesi mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafındandır.

— Diyanet İşleri

(Bu) kitabın indirilmesi, o mutlak gaalib, o yegâne hukûm ve hikmet saahibi Allahdandır.

— Hasan Basri Çantay

Bu Kitab'ın indirilmesi, aziz ve hikmet sahibi Allah katındandır.

— Seyyid Kutub

إِنَّآ أَنزَلْنَآ إِلَيْكَ ٱلْكِتَٰبَ بِٱلْحَقِّ فَٱعْبُدِ ٱللَّهَ مُخْلِصًا لَّهُ ٱلدِّينَ ﴿٢

Emin ol biz sana kitabı hakkıyle indirdik onun için Allah’a öyle ibadet ve kulluk et ki dini ona halîs kılarak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki Biz, kitabı sana, hak olarak indirdik. Öyleyse dini Allah için tahsis ederek O'na ibadet et.

— İbni Kesir

(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et.

— Diyanet İşleri

(Habîbim) şübhesiz ki biz o kitabı sana hak olarak indirdik. O halde Allaha, dînde Ona ihlâs edici olarak, ibâdet et.

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed! Şüphesiz ki, Kitab'ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a has kılarak ihlas ile kulluk et.

— Seyyid Kutub

أَلَا لِلَّهِ ٱلدِّينُ ٱلْخَالِصُۚ وَٱلَّذِينَ ٱتَّخَذُواْ مِن دُونِهِۦٓ أَوْلِيَآءَ مَا نَعْبُدُهُمْ إِلَّا لِيُقَرِّبُونَآ إِلَى ٱللَّهِ زُلْفَىٰٓ إِنَّ ٱللَّهَ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ فِى مَا هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى مَنْ هُوَ كَٰذِبٌ كَفَّارٌ ﴿٣

İyi bil ki Allah’ın’dır ancak halîs din, onun berisinden bir takım veliylere tutunanlar da şöyle demektedirler: biz onlara ibadet etmiyoruz, ancak bizi Allah’a yakın yaklaştırsınlar diye, şüphe yok ki Allah onların aralarında ihtilâf edip durdukları şeyde hükmünü verecek, her halde yalancı, nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İyi bil ki; halis din, Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler; onlara, sırf bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ihtilafa düştükleri şeylerde, aralarında hüküm verecektir. Muhakkak ki Allah; yalancı ve kafir olan kimseyi hidayete eriştirmez.

— İbni Kesir

İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, “Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz” diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez.

— Diyanet İşleri

Gözünü aç, haalis dîn Allahındır. Onu bırakıb da kendilerine bir takım dostlar edinenler (derler ki:) «Biz, bunlara ancak bizi Allaha daha fazla yaklaşdırsınlar diye tapıyoruz». Şübhe yok ki Allah onlar (la mü'minler) arasında, ihtilâf edegeldikleri şeyler hakkında, hükmünü verecekdir. Muhakkak ki yalancı, hakıykaten kâfir olan o kimseleri Allah doğru yola iletmez.

— Hasan Basri Çantay

İyi bil ki, halis din yalnız Allah'ındır. O'ndan başka dostlar edinerek, «Onlar bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz» derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde hüküm verecektir. Allah, yalancı, inkârcı insanı doğru yola iletmez.

— Seyyid Kutub

لَّوْ أَرَادَ ٱللَّهُ أَن يَتَّخِذَ وَلَدًا لَّٱصْطَفَىٰ مِمَّا يَخْلُقُ مَا يَشَآءُۚ سُبْحَٰنَهُۥۖ هُوَ ٱللَّهُ ٱلْوَٰحِدُ ٱلْقَهَّارُ ﴿٤

Allah bir veled edinmek murad etse idi elbette yaratacağından dileyeceğini seçecekti, tenzih o sübhana, O öyle bir Allah ki vahid, Kahhar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şayet Allah, çocuk edinmek isteseydi; yaratıklarından dilediğini elbette seçerdi. Tenzih ederiz O'nu. O; Vahid ve Kahhar Allah'tır.

— İbni Kesir

Eğer Allah bir çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O, bundan uzaktır, yücedir. O, bir ve her şey üzerinde mutlak otorite sahibi olan Allah’tır.

— Diyanet İşleri

Eğer Allah (bilfarz) bir evlâd edinmek isteseydi elbet yaratacağından kimi dilerse seçerdi. O, (bundan) münezzehdir, yücedir. O, öyle Allahdır ki (eşi, benzeri yokdur) birdir, herşey'e haakimdir.

— Hasan Basri Çantay

Allah çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O bundan münezzehtir, yücedir. O, tek ve kahredici Allah'dır.

— Seyyid Kutub

خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّۖ يُكَوِّرُ ٱلَّيْلَ عَلَى ٱلنَّهَارِ وَيُكَوِّرُ ٱلنَّهَارَ عَلَى ٱلَّيْلِۖ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَۖ كُلٌّ يَجْرِى لِأَجَلٍ مُّسَمًّىۗ أَلَا هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْغَفَّٰرُ ﴿٥

Gökleri ve yeri hakk ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü gecenin üstüne sarıyor, ay ve güneşi müsahhar kılmış her biri bir müsemmâ ecele cereyan ediyor, uyan, O öyle Aziz, öyle gaffar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine dolar; gündüzü de gecenin üzerine dolar. Güneşi ve ayı müsahhar kılmıştır. Her biri belirli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O; Aziz' dir, Gaffar'dır.

— İbni Kesir

Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yaratmıştır. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine örtüyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Bunların her biri belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. İyi bilin ki O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.

— Diyanet İşleri

Gökleri ve yeri hak (kın ikaamesine sebeb) olarak yaratdı O. Geceyi gündüzün üstüne (bürüyüb) örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne (getirip) sarıyor. Güneş, ayı müsahhar kıldı. Herbiri muayyen bir vakt için (seyr-ü) cereyan etmekdedir, Gözünü aç, O (emrinde) mutlak gaalibdir, (dostlarını) çok yarlığayıcıdır.

— Hasan Basri Çantay

Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor; gündüzü de gecenin üzerine sarıyor. Her biri belli bir süreye kadar yörüngelerinde akıp giden güneş ve ayı buyruk altında tutar. İyi bil ki, O, aziz ve çok bağışlayandır.

— Seyyid Kutub

خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَٰحِدَةٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَأَنزَلَ لَكُم مِّنَ ٱلْأَنْعَٰمِ ثَمَٰنِيَةَ أَزْوَٰجٍۚ يَخْلُقُكُمْ فِى بُطُونِ أُمَّهَٰتِكُمْ خَلْقًا مِّنۢ بَعْدِ خَلْقٍ فِى ظُلُمَٰتٍ ثَلَٰثٍۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ ٱلْمُلْكُۖ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۖ فَأَنَّىٰ تُصْرَفُونَ ﴿٦

O odur ki sizi bir tek nefisten yarattı hem onun eşini de ondan yaptı ve sizin için yumuşak başlı hayvanlardan sekiz eş en'am da indirdi: sizleri analarınızın karınlarında üç zulmet hilkatten hilkate yaratıp duruyor. İşte Rabb’iniz Allah O, mülk O’nun, ondan başka tanrı yok, o halde nasıl çevrilirsiniz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini var etmiştir. Sizin için, hayvanlardan sekiz çift indirmiştir. Sizi, analarınızın karınlarında üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra öbür yaratılışa geçirerek yaratmaktadır. İşte bu, Rabbınız olan Allah'tır. Mülk O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Böyleyken nasıl olup da döndürülüyorsunuz?

— İbni Kesir

O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan eşini var etti. Sizin için hayvanlardan (erkek ve dişi olarak) sekiz eş yarattı. Sizi annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek üç (kat) karanlık içinde oluşturuyor. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk (mutlak hâkimiyet) yalnız O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde, nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz?

— Diyanet İşleri

Sizi bir kişiden yaratdı O. Sonra ondan da eşini meydana getirdi. Sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi analarınızın karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılışdan sonra öbür yaratılış (lar) a (kalb ile) halkedib duruyor. İşte Rabbiniz olan Allah (budur). Mülk Onun. Ondan başka hiçbir Tanrı yok. Böyle iken siz nasıl olub da (hakdan) döndürülüyorsunuz?.

— Hasan Basri Çantay

Sizi tek bir candan yarattı; sonra ondan eşini yarattı ve sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirdi. Sizi annelerinizin karnında üç karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa (zigottan embriyoya embriyodan et giydirilmiş kemiklere) geçirerek yaratmıştır. İşte Rabb'iniz olan Allah budur. Mülk O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl oluyor da O'na kulluktan döndürülüyorsunuz?

— Seyyid Kutub

إِن تَكْفُرُواْ فَإِنَّ ٱللَّهَ غَنِىٌّ عَنكُمْۖ وَلَا يَرْضَىٰ لِعِبَادِهِ ٱلْكُفْرَۖ وَإِن تَشْكُرُواْ يَرْضَهُ لَكُمْۗ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰۗ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَۚ إِنَّهُۥ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ ﴿٧

Eğer küfrederseniz şüphe yok ki Allah’ın size ihtiyacı yok, bununla beraber kulları hesabına küfre râzı olmaz, ve eğer şükrederseniz sizin hesabınıza ona râzı olur, bir vizir çeken de diğerinin vizrini çekecek değildir, sonra dönümünüz Rabb’inizedir. O vakit o size bütün yaptıklarınızı haber verecek, çünkü o bütün sînelerin künhünü bilir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer küfrederseniz; muhakkak ki Allah, sizden müstağnidir. Fakat O, kulları için küfre rıza göstermez. Eğer şükrederseniz; sizden hoşnud olur. Hiç bir günahkar diğerinin günahını yüklenmez. Sonra dönüşünüz Rabbınızadır. O zaman yaptıklarınızı size haber verir. Muhakkak ki O, göğüslerin özünü bilendir.

— İbni Kesir

Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.

— Diyanet İşleri

Eğer küfr ederseniz, şübhesiz, Allah sizden müstağnidir. Bununla beraber O, kullarının küfrüne raazî olmaz. Eğer şükr ederseniz sizin fâideniz için bundan hoşnud olur. Hiçbir günahkâr diğerinin günâhını çekmez. Nihayet hepinizin dönüb gidişi ancak Rabbinizedir. Artık neler yapmakda idiniz, O, size haber verir. Çünkü O, göğüslerin içinde olan her gizliyi bile hakkıyle bilendir.

— Hasan Basri Çantay

Eğer inkâr ederseniz bilin ki, Allah sizin imanınıza muhtaç değildir. Fakat kulları için küfre razı olmaz. Ve eğer şükrederseniz sizden hoşnut olur. Hiçbir günahkâr, diğerinin günahını çekmez. Sonra dönüşünüz Rabb'inizedir. O size, yaptıklarınızı haber verir. O, kalblerde olanı bilir.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا مَسَّ ٱلْإِنسَٰنَ ضُرٌّ دَعَا رَبَّهُۥ مُنِيبًا إِلَيْهِ ثُمَّ إِذَا خَوَّلَهُۥ نِعْمَةً مِّنْهُ نَسِىَ مَا كَانَ يَدْعُوٓاْ إِلَيْهِ مِن قَبْلُ وَجَعَلَ لِلَّهِ أَندَادًا لِّيُضِلَّ عَن سَبِيلِهِۦۚ قُلْ تَمَتَّعْ بِكُفْرِكَ قَلِيلًاۖ إِنَّكَ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلنَّارِ ﴿٨

İnsana bir sıkıntı dokunduğu vakit Rabb’ine öyle duâ eder ki bütün gönlünü ona vererek, sonra kendisine tarafından bir nimet lûtfediverdiği zaman da önceden ona duâ ettiği hali unutur da yolundan sapıtmak için Allah’a menendler koşmağa başlar, de ki, küfrünle biraz zevk et, çünkü sen o ateşliklerdensin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman Rabbına yönelerek O'na yalvarır. Sonra O, kendi katından ona bir nimet verince; önceden O'na yalvarmış olduğunu unutuverir. Ve Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. De ki: Küfrünle biraz eğlenedur. Muhakkak ki sen, ateş yaranındansın.

— İbni Kesir

İnsana bir zarar dokunduğu zaman Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra kendi tarafından ona bir nimet verdiği zaman daha önce O’na yalvardığını unutur ve Allah’ın yolundan saptırmak için O’na eşler koşar. De ki: “Küfrünle az bir süre yaşayıp geçin! Şüphesiz sen cehennemliklerdensin.”

— Diyanet İşleri

İnsana bir zarar dokunduğu zaman o, Rabbine, bütün (varlığı ile) Ona dönerek, yalvarır. Sonra ona kendinden bir ni'met verdiği vakit ise evvelce Ona yalvardığını unutur. Allaha, Onun yolundan sapdırmak için, eşler katmıya başlar. (Habîbim) de ki: «Küfrünle biraz eğlenedur! Çünkü sen muhakkak ateş yârânındansın».

— Hasan Basri Çantay

İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabb'ine dönerek O'na yalvarır. Sonra Allah katından bir nimet verince önceden kime yalvarmış olduğunu unutuverir. Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. Ey Muhammed! De ki: «İnkârınla az bir müddet zevklen, sen cehennemliklerdensin.»

— Seyyid Kutub

أَمَّنْ هُوَ قَٰنِتٌ ءَانَآءَ ٱلَّيْلِ سَاجِدًا وَقَآئِمًا يَحْذَرُ ٱلْءَاخِرَةَ وَيَرْجُواْ رَحْمَةَ رَبِّهِۦۗ قُلْ هَلْ يَسْتَوِى ٱلَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَٱلَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَۗ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُواْ ٱلْأَلْبَٰبِ ﴿٩

Yoksa o gece saatlerinde kalkan secdeye kapanıp kıyam durarak dâima vazıfesini yapan Âhiret’i sayar ve Rabbi’nin rahmetini umar kimse gibi olur mu? Hiç bilirlerle bilmezler müsavi olur mu? Ancak temiz akıllı olanlar anlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa o, geceleyin secde ederek, kıyamda durarak itaat eden, ahiretten korkan ve Rabbının rahmetini dileyen kimse gibi midir? De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri öğüt alıp düşünür.

— İbni Kesir

(Böyle bir kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa gece vakitlerinde, secde hâlinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar.

— Diyanet İşleri

Yoksa, o, âhiret (azabın) dan korkarak, Rabbinin rahmetini umarak gecenin saatlerinde secdeye kapanır, kıyamda durur bir halde tâat ve ibâdet eden kimse (gibi) midir? De ki: «Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl saahibleridir ki (bunları) hakkıyle düşünür.

— Hasan Basri Çantay

Geceleyin secde ederek ve ayakta durarak boyun büken, ahiretten çekinen, Rabb'inin rahmetini dileyen kimse inkâr eden kimse gibi olur mu? De ki: «Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?» Doğrusu ancak aklı selim sahipleri öğüt alır.

— Seyyid Kutub

قُلْ يَٰعِبَادِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ ٱتَّقُواْ رَبَّكُمْۚ لِلَّذِينَ أَحْسَنُواْ فِى هَٰذِهِ ٱلدُّنْيَا حَسَنَةٌۗ وَأَرْضُ ٱللَّهِ وَٰسِعَةٌۗ إِنَّمَا يُوَفَّى ٱلصَّٰبِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿١٠

Tarafımdan söyle: ey iman eden kullarım: Rabb’inize takvâ ile korunun, bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik var, ve Allah’ın arzı geniştir, ancak sabredenlerdir ki ecirlerine hesapsız erdirilir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Ey iman eden kullarım, Rabbınızdan korkun. Bu dünyada iyilik yapanlara, iyilik vardır. Ve Allah'ın arzı geniştir. Yalnız sabredenlere ecirleri, hesapsız ödenecektir.

— İbni Kesir

(Ey Muhammed!) Bizim adımıza de ki: “Ey iman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlar için (ahirette) bir iyilik vardır. Allah’ın yeryüzü geniştir. Sabredenlere mükâfatları elbette hesapsız olarak verilir.”

— Diyanet İşleri

(Tarafımdan) söyle: «Ey îman eden kullarım, Rabbiniz (in azabın) dan korkun. Bu dünyâda iyi hareket edenler için (mukadder) bir güzellik vardır. Allahın toprağı genişdir. Ancak sabredenlere ecirleri hesabsız ödenecekdir».

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed! De ki: «Ey inanan kullarım! Rabb'inize karşı gelmekten sakının; bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın yarattığı yeryüzü geniştir. Ancak sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.»

— Seyyid Kutub

AYARLAR