بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَٱلۡعَٰدِيَٰتِ ضَبۡحٗا ١
O harıl harıl koşular koşan.
Andolsun Allah yolunda koştukça koşanlara,
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
فَٱلۡمُورِيَٰتِ قَدۡحٗا ٢
Çakarak da ateşler saçan.
Andolsun kıvılcımlar saçanlara,
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
فَٱلۡمُغِيرَٰتِ صُبۡحٗا ٣
Ve sabahleyin baskın basan.
Sabah akşam akına çıkanlara,
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
فَأَثَرۡنَ بِهِۦ نَقۡعٗا ٤
Derken savurup da bir toz duman.
Ve tozu dumana katanlara,
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
فَوَسَطۡنَ بِهِۦ جَمۡعًا ٥
Bir derneği o demde ortalayan: kuvvetlere kasem eylerim ki.
Düşman topluluğu içine dalanlara ki,
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
إِنَّ ٱلۡإِنسَٰنَ لِرَبِّهِۦ لَكَنُودٞ ٦
Pek nankördür o insan Rabb’ine.
İnsan Rabbine karşı çok nankördür.
(1-6) Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür.
وَإِنَّهُۥ عَلَىٰ ذَٰلِكَ لَشَهِيدٞ ٧
Ve o kendi şâhiddir buna.
Ve kendisi de buna şahittir.
Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir.
وَإِنَّهُۥ لِحُبِّ ٱلۡخَيۡرِ لَشَدِيدٌ ٨
Ve o sevdiği için serveti katıdır, çetindir ona.
Doğrusu o, malı çok sever.
Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır.
۞ أَفَلَا يَعۡلَمُ إِذَا بُعۡثِرَ مَا فِي ٱلۡقُبُورِ ٩
Fakat bilmeyecek mi? Deşlidiği zaman o kabirdekiler.
Bilmez mi o, kabirlerde olanlar dışarı atıldığı,
(9-11) Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır.
وَحُصِّلَ مَا فِي ٱلصُّدُورِ ١٠
Ve derildiği zaman o sadırdakiler.
Kalplerde olanlar ortaya konulduğu zaman.
(9-11) Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her hâlinden mutlaka haberdardır.