بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱتَّقُواْ رَبَّكُمْۚ إِنَّ زَلْزَلَةَ ٱلسَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ ﴿١

Ey o bütün insanlar! Rabbinize korunun, çünkü o saat zelzelesi çok büyük bir şeydir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey insanlar; Rabbınızdan sakının. Doğrusu kıyamet saatının sarsıntısı büyük bir şeydir.

— İbni Kesir

Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir.

— Diyanet İşleri

Ey insanlar, Rabbiniz (in azabın) dan sakının. Çünkü o saatin zelzelesi büyük bir şeydir.

— Hasan Basri Çantay

Ey insanlar Rabb'inizden korkunuz. Çünkü kıyamet anının sarsıntısı müthiş bir olaydır.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ تَرَوْنَهَا تَذْهَلُ كُلُّ مُرْضِعَةٍ عَمَّآ أَرْضَعَتْ وَتَضَعُ كُلُّ ذَاتِ حَمْلٍ حَمْلَهَا وَتَرَى ٱلنَّاسَ سُكَٰرَىٰ وَمَا هُم بِسُكَٰرَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ ٱللَّهِ شَدِيدٌ ﴿٢

Onu göreceğiniz gün her emzikle emzirdiğinden geçer ve her yüklü kadın hamlini vaz' eder, ve nası hep sarhoş görürsün halbuki sarhoş değillerdir ve lâkin Allah’ın azâbı şediddir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu göreceğiniz gün; her emzikli emzirdiğini unutur, her yüklü yükünü düşürür. İnsanları sarhoş gibi görürsün. Oysa sarhoş değildirler, ama Allah'ın azabı pek çetindir.

— İbni Kesir

Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir.

— Diyanet İşleri

Onu göreceğiniz gün emzikli her (kadın kendi başının derdiyle) emzirdiğini unutup geçer, yüklü her (gebe kadın) yükünü (çocuğunu) düşürür. İnsanları serhoş (olmuş gibi) görürsün. Halbuki onlar serhoş değildirler. Fakat Allahın azâbı pek çetindir.

— Hasan Basri Çantay

O sarsıntı ile karşılaştığınız gün bütün çocuk emziren kadınlar memedeki çocuklarını bir yana bırakıverirler, bütün hamile kadınlar çocuklarını düşürürler, insanları sarhoş gibi görürsün, oysa sarhoş değildirler. Ama Allah'ın azabı ağırdır.

— Seyyid Kutub

وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يُجَٰدِلُ فِى ٱللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَٰنٍ مَّرِيدٍ ﴿٣

Nâs’tan kime de vardır Allah hakkında bigayri ilim mücadele eder de her kaypak şeytanın ardına düşer.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İnsanlardan kimi; Allah hakkında bilmeden tartışır ve azgın şeytanın ardına düşer.

— İbni Kesir

İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı hâlde, Allah hakkında tartışmaya girer ve her azgın şeytanın ardına düşer.

— Diyanet İşleri

İnsanlardan kimi Allah (ın dîni) hakkında bir bilgisi olmaksızın münâkaşa eder durur ve (bu hususda) her azgın şeytanın ardına düşer.

— Hasan Basri Çantay

Kimi insanlar doğru bir bilgiye dayanmaksızın Allah hakkında tartışırlar ve her şarlatan şeytana uyarlar.

— Seyyid Kutub

كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُۥ مَن تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُۥ يُضِلُّهُۥ وَيَهْدِيهِ إِلَىٰ عَذَابِ ٱلسَّعِيرِ ﴿٤

Ki onun üzerine şöyle yazilmıştır: her kim buna dost olursa muhakkak onu sapıtır ve doğru saîr azâbına götürür.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onun aleyhinde şu hüküm yazılmıştır: O, kendisini dost edinen kimseyi saptırır ve alevli ateşin azabına götürür.

— İbni Kesir

Şeytan hakkında, “Her kim onu dost edinirse, mutlaka o kimseyi saptırır ve onu cehennem azabına sürükler” diye yazılmıştır.

— Diyanet İşleri

(Öyle şeytan ki) aleyhinde şu (ilâhî) hüküm yazılmışdır: «Kim bunu dost edinirse şübhesiz bu, onu sapdırır, onun o alevli ateşin (cehennemin) azabına götürür».

— Hasan Basri Çantay

Bu şeytana ilişkin kesinleşmiş hükme göre kim onun peşinden giderse kendisini doğru yoldan saptırarak alevli ateşin azabına sürükler.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِن كُنتُمْ فِى رَيْبٍ مِّنَ ٱلْبَعْثِ فَإِنَّا خَلَقْنَٰكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ مِن مُّضْغَةٍ مُّخَلَّقَةٍ وَغَيْرِ مُخَلَّقَةٍ لِّنُبَيِّنَ لَكُمْۚ وَنُقِرُّ فِى ٱلْأَرْحَامِ مَا نَشَآءُ إِلَىٰٓ أَجَلٍ مُّسَمًّى ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوٓاْ أَشُدَّكُمْۖ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّىٰ وَمِنكُم مَّن يُرَدُّ إِلَىٰٓ أَرْذَلِ ٱلْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنۢ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْـًٔاۚ وَتَرَى ٱلْأَرْضَ هَامِدَةً فَإِذَآ أَنزَلْنَا عَلَيْهَا ٱلْمَآءَ ٱهْتَزَّتْ وَرَبَتْ وَأَنۢبَتَتْ مِن كُلِّ زَوْجٍۭ بَهِيجٍ ﴿٥

Ey insanlar! Eğer ba'sten şüphede iseniz şu muhakkak ki biz sizi bir topraktan halketmekteyiz, sonra bir alekadan, sonra hilkati belli belirsiz bir mudgaden, ki size anlatalım diye hem müsemma bir ecele kadar dilediğimiz müddet rahimlerde durduruyoruz da sonra sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da kuvvetinize ermeniz için, bununla beraber içinizden kimisi vefat ettiriliyor, yine içinizden kimisi de biraz ilimden sonra bir şey bilmesin diye erzeli omre doğru geri itiliyor, arzı da görürsün sönmüş kül halinde, derken üzerine suyu indirdiğimiz zaman ihtizaz eder kabarır da her dilber çiftten nebatlar bitirir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey insanlar; eğer dirilişten yana bir şüphede iseniz; gerçek şu ki: Size açıkça gösterelim diye Biz sizi; topraktan, sonra nutfeden, sonra pıhtılaşmış bir kandan, sonra da yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem etten yarat tık. İstediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarırız. Böylece yetişip erginlik çağına gelirsiniz. Kiminiz öldürülür, kiminiz de bilirken hiç bir şey bilmez olsun diye ömrünün en fena zamanına geri itilir. Yeryüzünü kupkuru olarak görürsün. Ama Biz, ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkiden çift çift yetiştirir.

— İbni Kesir

Ey insanlar! Ölümden sonra diriliş konusunda herhangi bir şüphe içindeyseniz (düşünün ki) hiç şüphesiz biz sizi topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra bir “alaka”dan , sonra da yaratılışı belli belirsiz bir “mudga”dan yarattık ki size (kudretimizi) apaçık anlatalım. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız için (sizi kemale erdiriyoruz.) İçinizden ölenler olur. Yine içinizden bir kısmı da ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hâle gelsin. Yeryüzünü de ölü, kupkuru görürsün. Biz, onun üzerine yağmur indirdiğimiz zaman kıpırdar, kabarır ve her türden iç açıcı çift çift bitkiler bitirir.

— Diyanet İşleri

Ey insanlar, eğer siz öldükden sonra dirilmek hususunda herhangi bir şübhe içinde iseniz şu muhakkakdır ki biz sizi (n aslınızı) toprakdan, sonra (onun zürriyetini) insan suyundan, sonra pıhtılaşmış bir kandan, daha sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etden yaratdık (ve bunları) size (kemâl-i kudretimizi) apaçık gösterelim diye (yapdık). Sizi dileyeceğimiz muayyen bir vaktâ kadar rahmlerde durduruyoruz, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz, daha sonra da kuvvetinize (yiğitlik çağına) ermeniz için (büyütüyoruz). Kiminiz öldürülüyor, kiminiz de (evvelki) bilgi (sin) den sonra (artık) hiç bir şey bilmemek üzere ömrün en fena (devresine) doğru gerisin geri itiliyor. Sen yer (yüzünü) kupkuru ve ölü görürsün. Fakat biz onun üstüne suyu (yağmuru) indirdiğimiz zaman o harekete gelir, kabarır, her güzel çiftden nice nebat bitirir.

— Hasan Basri Çantay

Ey insanlar, şayet öldükten sonra tekrar dirilmek konusunda şüphede iseniz, bilin ki ne olduğunuzu size açıklamak için biz sizi topraktan, sonra insan suyundan, sonra pıhtılaşmış bir kandan, sonra yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem etten yaratmışızdır. İstediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi çocuk olarak çıkarırız. Böylece yetişip erginlik çağına gelirsiniz. Kiminiz öldürülür, kiminiz de ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki bildiği halde bir şey bilmez olur. Yeryüzünü kupkuru olarak görürsünüz ama biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkiden çift çift yetiştirir.

— Seyyid Kutub

ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْحَقُّ وَأَنَّهُۥ يُحْىِ ٱلْمَوْتَىٰ وَأَنَّهُۥ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ ﴿٦

İşte bunlar hep Allah’ın şüphesiz hak ve o muhakkak ölüleri diriltiyor ve hakikaten her şeye kadir olmasındandır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte böyle. Muhakkak ki Allah hakkın kendisidir. Doğrusu ölüleri O, diriltir. Ve O; her şeye Kadir'dir.

— İbni Kesir

Bu böyle. Çünkü Allah, hakkın ta kendisidir. Şüphesiz O, ölüleri diriltir ve O, her şeye hakkıyla kadirdir.

— Diyanet İşleri

Bunun sebebi şudur: Çünkü Allah Hakkın ta kendisidir. Hakıykat, ölüleri O diriltiyor. O, şübhesiz her şey'e hakkıyle kaadirdir.

— Hasan Basri Çantay

Bunlar gösteriyor ki, Allah gerçektir, O ölüleri diriltir, gücü her şeye yeter.

— Seyyid Kutub

وَأَنَّ ٱلسَّاعَةَ ءَاتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ ٱللَّهَ يَبْعَثُ مَن فِى ٱلْقُبُورِ ﴿٧

Ve hakikat o saat gelecektir, onda hiç şüphe yoktur, ve hakikat Allah kabirlerdeki kimseleri ba'sedecektir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kıyamet saatı mutlaka gelecektir, onda hiç şüphe yoktur. Ve Allah; kabirlerde olanları diriltecektir.

— İbni Kesir

Çünkü kıyamet muhakkak gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur ve şüphesiz Allah, kabirlerdeki kimseleri diriltecektir.

— Diyanet İşleri

Ve çünkü o saat elbette gelecekdir. Onda hiç bir şübhe yokdur. Muhakkak Allah kabirlerde olan kimseleri de diriltib kaldıracakdır.

— Hasan Basri Çantay

Ve kıyamet anı kesinlikle gelecektir, bunda kuşku yoktur, Allah mezarlardaki ölüleri diriltecektir.

— Seyyid Kutub

وَمِنَ ٱلنَّاسِ مَن يُجَٰدِلُ فِى ٱللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَٰبٍ مُّنِيرٍ ﴿٨

Nâs’tan kimi de vardır ki ne bir ilme, ne bir rehbere nede tenvir eder bir kitapa istinad etmeksizin Allah hakkında mücadele eder.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İnsanlardan öyleleri vardır ki; bilmeden, doğruya götüren bir rehberi olmadan, aydınlatıcı bir kitabı bulunmadan Allah hakkında tartışmaya girer.

— İbni Kesir

(8-9) İnsanlardan öylesi de vardır ki, bir ilmi, bir yol göstericisi, aydınlatıcı bir kitabı olmadığı hâlde kibirlenerek insanları Allah’ın yolundan saptırmak için, Allah hakkında tartışmaya kalkar. Ona dünyada bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını tattıracağız.

— Diyanet İşleri

(8-9) İnsanlar içinde öyle kişi vardır ki ne bir bilgisi, ne istidlal edeceği bir senedi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın, (sırf insanları) Allah yolundan sapdırmak için, (kibir ve azametle) yanını eğib bükerek Allah hakkında kavga eder durur. Dünyâda rüsvaylık onundur. Biz ona kıyamet gününde de yangın (cehennem) azabını tatdıracağız.

— Hasan Basri Çantay

İnsanlar arasında öylesi var ki, doğru bir bilgiye dayanmaksızın, yol göstereni ve aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışmaya girişir.

— Seyyid Kutub

ثَانِىَ عِطْفِهِۦ لِيُضِلَّ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِۖ لَهُۥ فِى ٱلدُّنْيَا خِزْىٌۖ وَنُذِيقُهُۥ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ عَذَابَ ٱلْحَرِيقِ ﴿٩

Allah yolundan şaşırtmak için yanını bükerek ki: Dünya’da ona bir rüsvalık vardır, kıyamet günü de kendisine o yangın azâbını tattıracağızdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah yolundan saptırmak için, kibirlenerek, yanını eğip büker. Dünyada rüsvaylık onadır. Ve kıyamet günü ona yakıcı azabı tattırırız.

— İbni Kesir

(8-9) İnsanlardan öylesi de vardır ki, bir ilmi, bir yol göstericisi, aydınlatıcı bir kitabı olmadığı hâlde kibirlenerek insanları Allah’ın yolundan saptırmak için, Allah hakkında tartışmaya kalkar. Ona dünyada bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını tattıracağız.

— Diyanet İşleri

(8-9) İnsanlar içinde öyle kişi vardır ki ne bir bilgisi, ne istidlal edeceği bir senedi, ne de aydınlatıcı bir kitabı olmaksızın, (sırf insanları) Allah yolundan sapdırmak için, (kibir ve azametle) yanını eğib bükerek Allah hakkında kavga eder durur. Dünyâda rüsvaylık onundur. Biz ona kıyamet gününde de yangın (cehennem) azabını tatdıracağız.

— Hasan Basri Çantay

Bu tartışma sırasında küstahça gerdan kırar. Amaç, başkalarını Allah yolundan saptırmaktır. Böylesini dünyada rezil edeceğimiz gibi kıyamet günü de ona kavurucu azabı tattırırız.

— Seyyid Kutub

ذَٰلِكَ بِمَا قَدَّمَتْ يَدَاكَ وَأَنَّ ٱللَّهَ لَيْسَ بِظَلَّٰمٍ لِّلْعَبِيدِ ﴿١٠

Bu, diye: senin iki elinin takdim ettiği ve Allah’ın kullarına zulümkâr olmadığı içindir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ona: Bunlar senin yaptıklarından ötürüdür, denir. Yoksa Allah kullarına asla zulmedici değildir.

— İbni Kesir

(Ona), “İşte bu kendi ellerinin önceden işledikleri yüzündendir. Allah, kesinlikle kullara zulmedici değildir” (denir.)

— Diyanet İşleri

Bunun sebebi iki elinin öne sürdüğü şeylerdir ve çünkü Allah, şübhesiz, kulları hakkında zulümkâr değildir.

— Hasan Basri Çantay

O gün ona «Bu ceza, vaktiyle kendi ellerinle işlediğin günahların karşılığıdır; Allah kullarına asla haksızlık etmez» denecektir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR