بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِۖ لَهُ ٱلْمُلْكُ وَلَهُ ٱلْحَمْدُۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ ﴿١

Tesbîh eder Allah’a göklerde ve yerdeki, mülk onun, hamd onun ve o her şeye kadîrdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerde ne var, yerde ne varsa; hepsi Allah'ı tesbih ederler. Mülk O' nundur, hamd O'na mahsustur. Ve O; her şeye kadirdir.

— İbni Kesir

Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. Mülk yalnızca O’nundur, hamd de O’na mahsustur. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

— Diyanet İşleri

Göklerde ne var, yerde ne varsa (hepsi) Allâhı tesbîh (ve tenzîh) etmekdedir. Mülk Onun, hamd Onun, O, herşey'e hakkıyle kaadirdir.

— Hasan Basri Çantay

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur, hamd O'nadır. O'nun gücü her şeye yeter.

— Seyyid Kutub

هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَكُمْ فَمِنكُمْ كَافِرٌ وَمِنكُم مُّؤْمِنٌۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ﴿٢

Odur sizi yaratan, öyle iken içinizden kimi kâfir, kimi mü'min, bununla beraber Allah her ne yaparsanız görür.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi yaratan O'dur. Böyle iken kiminiz kafir, kiminiz de mü'mindir. Allah; yaptıklarınızı görür.

— İbni Kesir

O, sizi yaratandır. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mü’mindir. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

— Diyanet İşleri

O, sizi yaratandır. Böyle iken kiminiz kâfir (oluyor), kiminiz mü'min. Allah ne yaparsanız, hakkıyle görendir.

— Hasan Basri Çantay

Sizi yaratan Allah'tır. Bununla beraber kiminiz kâfirdir, kiminiz mü'min. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

— Seyyid Kutub

خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّ وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْۖ وَإِلَيْهِ ٱلْمَصِيرُ ﴿٣

O ki gökleri ve yeri hakk ile yarattı ve size suret verdi, suretlerinizi güzel de yaptı, nihayet gidiş de onadır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gökleri ve yeri hak ile yaratmıştır. Size suret verip suretlerinizi en güzel şekilde yapmıştır. Dönüş, ancak O'nadır.

— İbni Kesir

Gökleri ve yeri hak ve hikmete uygun olarak yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş yalnız O’nadır.

— Diyanet İşleri

Gökleri ve yeri, hakk (-u adl) in ikaamesine sebeb olarak, O yaratdı, size suuret verdi, hem suuretlerinizi de güzel yapdı. Dönüş ancak Onadır.

— Hasan Basri Çantay

Gökleri ve yeri hakka dayalı olarak gerektiği gibi yaratmıştır. Size şekil vermiş ve şeklinizi güzel yapmıştır. Dönüş O'nadır.

— Seyyid Kutub

يَعْلَمُ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ ﴿٤

O göklerde ve yerde ne varsa bilir ve sizler her ne sirr tutar ve her ne açıklarsanız hepsini bilir ve Allah bütün sînelerin künhünü bilir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerde ve yerde olanları bilir. Gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı da bilir. Ve Allah; göğüslerin özünü bilendir.

— İbni Kesir

Göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.

— Diyanet İşleri

Göklerde ve yerde ne varsa bilir. Ne gizler, ne açıklarsanız onları da bilir. Allah göğüslerin içinde olan her gizliyi bile hakkıyle bilicidir.

— Hasan Basri Çantay

Göklerde ve yerde olanları bilir. Gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı da bilir. Allah kalplerde olanı bilendir.

— Seyyid Kutub

أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَؤُاْ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَبْلُ فَذَاقُواْ وَبَالَ أَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٥

Bundan evvel küfr edenlerin haberi gelmedi mi size? Ki yaptıklarının vebalini tattılar, daha da onlara elîm bir azâb var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Daha önce küfredip de yaptıklarının karşılığını tadanların haberi size gelmedi mi? Ve onlara elim bir azab vardır.

— İbni Kesir

Daha önce inkâr edip de inkârlarının cezasını tadanların haberi size gelmedi mi? Onlar için elem dolu bir azap da vardır.

— Diyanet İşleri

Bundan evvel küfredib de işlerinin ağırlığını (dünyâda, çekib) tadanların haber (ler) i gelmedi mi size? Onlara (âhiretde de) elem verici azâb vardır.

— Hasan Basri Çantay

Daha önce inkar etmiş olanların haberi size gelmedi mi? Onlar dünyada günahlarının cezasını çektiler. Ayrıca ahrette de onlar için acı bir azap vardır.

— Seyyid Kutub

ذَٰلِكَ بِأَنَّهُۥ كَانَت تَّأْتِيهِمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَقَالُوٓاْ أَبَشَرٌ يَهْدُونَنَا فَكَفَرُواْ وَتَوَلَّواْۚ وَّٱسْتَغْنَى ٱللَّهُۚ وَٱللَّهُ غَنِىٌّ حَمِيدٌ ﴿٦

Çünkü onlara peygamberi beyyinelerle geliyordu da onlar bizi bir beşer mi yola getirecek? Deyip küfr etmişler ve aksine gitmişlerdi, Allah da müstağni olduğunu gösterdi, öyle ya Allah ganîdir hamîddir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun sebebi şudur: Peygamberleri onlara apaçık deliller getiriyorlardı da onlar; bizi bir beşer mi doğru yola götürecekmiş? diyerek küfredip yüz çevirmişlerdi. Allah ise hiç bir şeye muhtaç olmadığını göstermişti. Allah; Gani'dir, Hamid'dir.

— İbni Kesir

Bu, peygamberlerinin, onlara apaçık mucizeler getirmeleri ve onların da, “(Bizim gibi) insanlar mı bizi doğru yola iletecekmiş?” deyip de inkâr etmeleri ve yüz çevirmeleri sebebiyledir. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını göstermiştir. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyıktır.

— Diyanet İşleri

Bu, şu hakıykat yüzündendir : Peygamberleri onlara apaçık mu'cizeler getiriyorlardı da onlar «Bizi insan mı doğru yola götürecekmiş?» demişlerdi. Bu suretle küfretmişler, arka dönmüşlerdi. Allah ise hiçbir şey'e muhtâc olmadığını göstermişdi. Allah her şeyden müstağnidir, her hamde (ancak O) lâyıkdır.

— Hasan Basri Çantay

Bunun nedeni onlara elçileri, açık deliller getirdiğinde «Bir insan mı bize yol gösterecek?» deyip inkar etmeleri, yüz çevirmeleriydi. Allah ta hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, övülmüştür.

— Seyyid Kutub

زَعَمَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَن لَّن يُبْعَثُواْۚ قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّى لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْۚ وَذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٌ ﴿٧

Küfredenler asla ba's olunmayacaklarını zumettiler, de ki, hayır Rabb’im hakkı için muhakkak ba's olunacaksınız, sonra da muhakkak yaptıklarınız size anlatılacaktır ve o Allah’a göre kolaydır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Küfredenler; öldükten sonra katiyyen diriltilemeyeceklerini ileri sürdüler. De ki: Evet, Rabbıma andolsun ki; muhakkak diriltileceksiniz ve sonra yaptıklarınız size bildirilecektir. Ve bu, Allah'a göre pek kolaydır.

— İbni Kesir

İnkâr edenler, kesinlikle, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: “Hiç de öyle değil, Rabbime and olsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız size elbette haber verilecektir. Bu, Allah’a kolaydır.”

— Diyanet İşleri

O küfredenler de öldükden sonra kat'iyyen diriltilmeyeceklerini (bir hakıykat gibi cahilane) iddia etdi (ler). De ki: «Hayır (öyle değil), Rabbime andolsun ki siz mutlakaa diriltileceksiniz. Sonra da yapdığınız şeyler behemehal size haber verilecekdir. Bu da Allaha göre kolaydır».

— Hasan Basri Çantay

İnkar edenler, diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki: «Hayır Rabbime And olsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız kesinlikle size haber verilecektir. Bu Allah'a göre kolaydır.»

— Seyyid Kutub

فَـَٔامِنُواْ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَٱلنُّورِ ٱلَّذِىٓ أَنزَلْنَاۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ ﴿٨

Onun için siz Allah’a ve Resulü’ne indirdiğimiz nûra iman ediniz ve Allah her ne yaparsanız haberdardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şu halde Allah'a, peygamberine ve indirdiğimiz nura iman edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

— İbni Kesir

Artık siz Allah’a, peygamberine ve indirdiğimiz nûra (Kur’an’a) iman edin. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

— Diyanet İşleri

O halde Allaha, Onun peygamberlerine ve indirdiğimiz O nuura îman edin. Allah, ne yaparsanız, hakkıyle haberdârdır.

— Hasan Basri Çantay

Öyleyse Allah'a, peygamberine ve indirdiğimiz nur'a (Kur'an'a) inanın. Allah yaptıklarınızı haber almaktadır.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ ٱلْجَمْعِۖ ذَٰلِكَ يَوْمُ ٱلتَّغَابُنِۗ وَمَن يُؤْمِنۢ بِٱللَّهِ وَيَعْمَلْ صَٰلِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّـَٔاتِهِۦ وَيُدْخِلْهُ جَنَّٰتٍ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَآ أَبَدًاۚ ذَٰلِكَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ ﴿٩

Sizi o dernek gününe dereceği gün ki o gün tegabün günü (kâr ve zarar günü) dür, her kim Allah’a iman eder de yaraşıklı iş yaparsa Allah onun kabahatlerini örter de onu altından ırmaklar akar cennetlere kor, öyle ki ebediyyen onlarda kalmak üzere, işte büyük kurtuluş odur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi toplanma günü için topladığı gün; işte o gün, kimin aldandığının açığa çıkacağı gündür. Kim, Allah'a inanır ve salih amel işlerse; Allah onun kötülüklerini örter ve onu, altından ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.

— İbni Kesir

Toplanma vakti için Allah'ın sizi toplayacağı günü düşün. O gün aldanışın ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah'a inanır ve salih amel işlerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinden ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.

— Diyanet İşleri

(Evet, «yapdığınız şeyler mutlakaa size haber verilecekdir») O günde ki (Allah) o toplama günü için hepinizi bir araya getirecek. İşte bu, aldanma günüdür. Kim Allaha îman eder, iyi amel (ve hareket) de de bulunursa, O, bunun kötülüklerini örter, onu altlarından ırmaklar akan cennetlere — kendileri içlerinde ebedî, sermedî kalıcı olmak üzere — sokar. İşte büyük kurtuluş (ve seâdet) budur.

— Hasan Basri Çantay

Toplanma günü (hesap günü) için, sizi bir araya getirdiği zaman, işte o, kimin aldandığının ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah'a inanmış ve yararlı işler yapmışsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onu, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar orada ebedi kalırlar. İşte büyük başarı budur.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَكَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَآ أُوْلَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ خَٰلِدِينَ فِيهَاۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ ﴿١٠

Küfredip âyetlerimizi tekzib eyleyenler ise, onlar eshabı nardırlar, orada muhalled kalacaklardır, o ise ne fena varılacak yerdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Küfredip de ayetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte onlar, cehennem ashabıdırlar. Orada ebediyyen kalacaklardır. Ne kötü dönüş yeridir.

— İbni Kesir

İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennemliklerdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!

— Diyanet İşleri

O küfredenler (e), âyetlerimizi yalan sayanlar (a gelince:) Onlar da ateşin — içinde ebedî kalıcı olarak — yaranıdırlar. O ne kötü gidiş yeridir!..

— Hasan Basri Çantay

Kafir olup ayetlerimizi yalanlayanlara gelince onlar da ateş halkıdır. Orada ebedi kalacaklardır. Orası gidilecek ne kötü yerdir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR