بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قُلۡ أُوحِيَ إِلَيَّ أَنَّهُ ٱسۡتَمَعَ نَفَرٞ مِّنَ ٱلۡجِنِّ فَقَالُوٓاْ إِنَّا سَمِعۡنَا قُرۡءَانًا عَجَبٗا ١

Deki vahy olundu bana hakikat bir takım cinnin dinleyip de şöyle dedikleri: inan olsun biz acâib bir Kur'an dinledik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Muhammed de ki: «Bana vahiy yolu ile bildirildi ki bir grup cin, Kur'ân'ı dinledi ve arkasından şöyle dedi: Biz harikulâde bir Kur'an dinledik.

– Seyyid Kutub

(1-2) (Ey Muhammed!) De ki: “Bana cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi: “Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur’an dinledik de ona inandık. Artık, Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız.”

– Diyanet İşleri

يَهۡدِيٓ إِلَى ٱلرُّشۡدِ فَـَٔامَنَّا بِهِۦۖ وَلَن نُّشۡرِكَ بِرَبِّنَآ أَحَدٗا ٢

Rüşde erdiriyor, biz de ona iman eyledik, Rabb’imize hiç kimseyi şerik koşmayacağız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O doğru yola iletiyor. Hemen inandık ona. Artık Rabbimize hiçbir ortak koşmayacağız.

– Seyyid Kutub

(1-2) (Ey Muhammed!) De ki: “Bana cinlerden bir topluluğun (Kur’an’ı) dinleyip şöyle dedikleri vahyedildi: “Şüphesiz biz doğruya ileten hayranlık verici bir Kur’an dinledik de ona inandık. Artık, Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız.”

– Diyanet İşleri

وَأَنَّهُۥ تَعَٰلَىٰ جَدُّ رَبِّنَا مَا ٱتَّخَذَ صَٰحِبَةٗ وَلَا وَلَدٗا ٣

Ve doğrusu o Rabbimiz’in şanı çok yüksek, ne bir arkadaş edinmiş ne de bir veled.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbimiz yüceler yücesidir, ne eş ne evlat edinmemiştir.

– Seyyid Kutub

“Doğrusu Rabbimizin şanı çok yücedir; ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.”

– Diyanet İşleri

وَأَنَّهُۥ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى ٱللَّهِ شَطَطٗا ٤

Ve doğrusu bizim sefiyh, Allah’a karşı saçma söylüyormuş.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Meğer aramızdaki aptallar Allah hakkında asılsız sözler söylüyorlarmış.

– Seyyid Kutub

“Demek bizim beyinsiz olanımız, Allah hakkında doğruluktan uzak sözler söylüyormuş.”

– Diyanet İşleri

وَأَنَّا ظَنَنَّآ أَن لَّن تَقُولَ ٱلۡإِنسُ وَٱلۡجِنُّ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبٗا ٥

Ve doğrusu biz, İns-ü cinn Allah’a karşı asla yalan söylemez sanmışız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Oysa biz insanların ve cinlerin Allah katında yalan sözler söyleyebileceklerine ihtimal vermiyorduk.

– Seyyid Kutub

“Şüphesiz biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında asla yalan söylemeyeceklerini sanıyorduk.”

– Diyanet İşleri

وَأَنَّهُۥ كَانَ رِجَالٞ مِّنَ ٱلۡإِنسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٖ مِّنَ ٱلۡجِنِّ فَزَادُوهُمۡ رَهَقٗا ٦

Ve doğrusu İnsten bazî rical cinden bazî ricale sığınıyorlardı da onların istiylâlarını artırıyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Birtakım insanlar birtakım cinlere sığınırlar ve bu tutum onların sapıklıklarını arttırır.

– Seyyid Kutub

“Doğrusu insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlardı da, cinler onların taşkınlıklarını artırırlardı.”

– Diyanet İşleri

وَأَنَّهُمۡ ظَنُّواْ كَمَا ظَنَنتُمۡ أَن لَّن يَبۡعَثَ ٱللَّهُ أَحَدٗا ٧

Ve doğrusu onlar sizin zann ettiğiniz gibi zann etmişlerdi ki: Allah ebedâ hiç bir kimseyi ba's etmeyecek.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O sapık insanlar, tıpkı sizler gibi, Allah'ın hiç kimseyi yeniden diriltmeyeceğini sanmışlardır.

– Seyyid Kutub

“Gerçekten onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah’ın hiç kimseyi öldükten sonra tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı.”

– Diyanet İşleri

وَأَنَّا لَمَسۡنَا ٱلسَّمَآءَ فَوَجَدۡنَٰهَا مُلِئَتۡ حَرَسٗا شَدِيدٗا وَشُهُبٗا ٨

Ve doğrusu biz o Semâ’yı yokladık da onu öyle bulduk ki şiddetli muhafızlar ve şihablarla doldurulmuş.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Göğü yokladık, orayı sert bekçilerle ve göktaşları ile dopdolu bulduk.

– Seyyid Kutub

“Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk.”

– Diyanet İşleri

وَأَنَّا كُنَّا نَقۡعُدُ مِنۡهَا مَقَٰعِدَ لِلسَّمۡعِۖ فَمَن يَسۡتَمِعِ ٱلۡأٓنَ يَجِدۡ لَهُۥ شِهَابٗا رَّصَدٗا ٩

Ve doğrusu biz ondan dinlemek için bazı mevkilere otururduk, fakat şimdi her kim dinleyecek olursa onun için gözeten bir şihab buluyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Daha önce göğün elverişli dinleme yerlerinde pusuya yatardık. Fakat şimdi hangimiz oranın seslerini işitmeye çalışsa kendisini bekleyen göktaşları ile karşılaşır.

– Seyyid Kutub

“Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.”

– Diyanet İşleri

وَأَنَّا لَا نَدۡرِيٓ أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَن فِي ٱلۡأَرۡضِ أَمۡ أَرَادَ بِهِمۡ رَبُّهُمۡ رَشَدٗا ١٠

Ve doğrusu biz bilmeyiz o arz’daki kimselere bir şer mi irade edilmiştir, yoksa Rab’leri onlara bir hayır mı murad etmiştir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Acaba yeryüzündekiler için kötülük mü dileniyor, yoksa Rabbleri onlar hakkında iyilik mi diliyor, bunu bilmiyoruz.

– Seyyid Kutub

“Hakikaten biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?”

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00