بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
خَافِضَةٞ رَّافِعَةٌ ٣
İndirir bindirir.
O; alçaltıcı, yükselticidir.
(3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
O, (kimini) alçaltıcı, (kimini) yükselticidir.
O kimini alçaltır, kimini de yükseltir.
إِذَا رُجَّتِ ٱلۡأَرۡضُ رَجّٗا ٤
Yer bir sarsılış sarsıldığı.
Yer; sarsıldıkça sarsıldığı;
(3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
O zaman yer bir sarsıntı ile sarsılmışdır,
Yeryüzü şiddetle sarsıldığı zaman.
وَبُسَّتِ ٱلۡجِبَالُ بَسّٗا ٥
Dağlar bir serpiliş serpildiği.
Dağlar, ufalandıkça ufalandığı;
(3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
dağlar didik didik parçalanmışdır,
Dağlar paramparça olup,
فَكَانَتۡ هَبَآءٗ مُّنۢبَثّٗا ٦
Hepsi dağılıp berhevâ bir hebâ olduğu.
Dağılmış toz haline geldiği zaman;
(3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
derken (hepsi de) dağılmış, toz haaline gelmişdir.
Toz halinde boşluğa dağıldığı zaman.
وَكُنتُمۡ أَزۡوَٰجٗا ثَلَٰثَةٗ ٧
Siz de üç sınıf olduğunuz zaman.
Siz üç sınıf olmuşsunuzdur:
(3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
Siz de (kıyâmetde) üç sınıf olmuşsunuzdur.
Sizler üç gruba ayrıldığınız zaman.
فَأَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ ٨
Ki sağda "Ashabı meymene": Ne "Ashabı-meymene!".
Sağcılar; o sağcılar ne mutludurlar.
Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir!
Sağcılar (a gelince:) O sağcılar ne (mutlu) durlar!
Defterleri sağdan verilenler. Ne mutlu onlara!
وَأَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ ٩
Solda "Ashabı meş'eme": Ne "Ashabı -meş'eme!".
Solcular; o solcular ne bahtsızdırlar.
Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir!
Solcular (a gelince:) O solcular ne (bedbaht) dırlar!
Defterleri soldan verilenler. Vay gele başlarına!
وَٱلسَّٰبِقُونَ ٱلسَّٰبِقُونَ ١٠
İlerde sabikun, İşte o sabikun.
Önde olanlar da öncüdürler.
(10-11) (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir.
Hayır yarışlarında tâ öne geçib kazananlar (a gelince:) onlar (orada da) öncüdürler.
Ve öncüler, hep önden gidenler.
أُوْلَٰٓئِكَ ٱلۡمُقَرَّبُونَ ١١
Onlar Allah’a yakındırlar.
İşte onlar en çok gözde olanlardır.
(10-11) (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir.
İşte onlar (Allaha) en çok yaklaşdırılmış olanlardır.
Onlar Allah'a yakındırlar.
فِي جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ١٢
Onlar naim cennetlerindedirler.
Naim cennetlerindedirler.
Onlar, Naîm cennetlerindedirler.
Naıym cennetlerinde (dirler).
Bol nimetli cennetlerdedirler.
ثُلَّةٞ مِّنَ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٣
Bir çok evvelînden.
Bir çoğu öncekilerden,
(13-14) Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir.
Bir çok (u) evvelki (ümmet) lerden,
Çoğu öncü ümmetlerden,