بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ ﴿٢

Onu hiç kimse yalanlayamayacaktır.

— Seyyid Kutub

خَافِضَةٌ رَّافِعَةٌ ﴿٣

O kimini alçaltır, kimini de yükseltir.

— Seyyid Kutub

إِذَا رُجَّتِ ٱلْأَرْضُ رَجًّا ﴿٤

Yeryüzü şiddetle sarsıldığı zaman.

— Seyyid Kutub

وَبُسَّتِ ٱلْجِبَالُ بَسًّا ﴿٥

Dağlar paramparça olup,

— Seyyid Kutub

فَكَانَتْ هَبَآءً مُّنۢبَثًّا ﴿٦

Toz halinde boşluğa dağıldığı zaman.

— Seyyid Kutub

وَكُنتُمْ أَزْوَٰجًا ثَلَٰثَةً ﴿٧

Sizler üç gruba ayrıldığınız zaman.

— Seyyid Kutub

فَأَصْحَٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ ﴿٨

Defterleri sağdan verilenler. Ne mutlu onlara!

— Seyyid Kutub

وَأَصْحَٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ مَآ أَصْحَٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ ﴿٩

Defterleri soldan verilenler. Vay gele başlarına!

— Seyyid Kutub

وَٱلسَّٰبِقُونَ ٱلسَّٰبِقُونَ ﴿١٠

Ve öncüler, hep önden gidenler.

— Seyyid Kutub

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلْمُقَرَّبُونَ ﴿١١

Onlar Allah'a yakındırlar.

— Seyyid Kutub

فِى جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ﴿١٢

Bol nimetli cennetlerdedirler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR