بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِذْ قَالَ ٱللَّهُ يَٰعِيسَىٰٓ إِنِّى مُتَوَفِّيكَ وَرَافِعُكَ إِلَىَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ وَجَاعِلُ ٱلَّذِينَ ٱتَّبَعُوكَ فَوْقَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَٰمَةِۖ ثُمَّ إِلَىَّ مَرْجِعُكُمْ فَأَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فِيمَا كُنتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿٥٥

O vakit ki Allah buyurdu: ya İsa! emin ol ben seni eceline yetireceğim ve seni bana ref'edeceğim ve seni o küfredenlerden pakleyeceğim ve sana tâbi olanları o küfredenlerin kıyamet gününe kadar fevkinde kılacağım, sonrada hep dönümünüz banadır, ihtilâf edip durduğunuz şeyler hakkında o vakit aranızda hükmü ben vereceğim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani Allah demişti ki: Ey İsa; seni öldürecek olan Benim. Seni kendime yükseltip kaldıracak, sen, kafirlerin içinden tertemiz çıkaracak ve sana tabi olanları, kıyamet gününe kadar küfredenlerden üstün tutacak da Benim Sonra dönüşünüz yalnız Banadır. Ayrılığa düştüğünüz konularda aranızda Ben hükmedeceğim.

— İbni Kesir

Hani Allah şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”

— Diyanet İşleri

O zaman Allah şöyle de (miş) di: «Ey İsâ, şübhesiz ki seni öldürecek olan (onlar değil) benim, seni kendime yükseltib kaldıracak, seni küfredenlerin içinden tertemiz (kurtarıb) çıkaracak ve sana tâbi olanları kıyaamet gününe kadar küfredenlerin üstünde tutacak da (benim). Sonra dönüşünüz (de) yalınız bana (olacak) dır. İşte (o zaman) aranızda, hakkında ihtilâf etmekde olduğunuz şeylerin hükmünü ben vereceğim».

— Hasan Basri Çantay

Hani Allah şöyle demişti; 'Ey İsa, ben senin canını alacak, katıma yükseltecek ve kâfirlerin iftiralarından arındıracağım, sana uyanları da kıyamet gününe kadar kâfirlere üstün kılacağım. Sonra hepiniz bana döneceksiniz ve ben anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda hüküm vereceğim.'

— Seyyid Kutub

فَأَمَّا ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ وَمَا لَهُم مِّن نَّٰصِرِينَ ﴿٥٦

Hasılı: o küfredenleri Dünyada ve Ahirette şiddetli bir azab ile ta'zib edeceğim, hem onlara yardımcılardan eser yoktur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Küfredenleri de dünya ve ahirette şiddetli azaba uğratacağım. Onların hiçbir yardımcıları yoktur.

— İbni Kesir

“İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim. Onların hiç yardımcıları da olmayacaktır.”

— Diyanet İşleri

(Fakat) o küfredenlere gelince: Ben onları dünyâda da, âhiretde de en çetin bir azâb ile âzablandıracağım. Onların hiç bir yardımcıları da yokdur.

— Hasan Basri Çantay

Kâfirler var ya, onları ağır bir azaba çarptıracağım, onların hiçbir yardımcısı olmayacaktır.

— Seyyid Kutub

وَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ فَيُوَفِّيهِمْ أُجُورَهُمْۗ وَٱللَّهُ لَا يُحِبُّ ٱلظَّٰلِمِينَ ﴿٥٧

Amma iman edip salih ameller işleyenlere gelince onlara ecirlerini tamamiyle öder de Allah zalimleri sevmez.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İman edip salih amel işleyenlere gelince; onların mükafaatları ödenecektir. Ve Allah, zalimleri sevmez.

— İbni Kesir

“İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatlarını tastamam verecektir. Allah, zalimleri sevmez.”

— Diyanet İşleri

Îman edip iyi iyi işler yapanlara gelince (Allah) onların mükâfatlarını tastamam verecekdir. Allah zaalimleri sevmez.

— Hasan Basri Çantay

İman edip salih ameller (iyi işler) yapanlara gelince, Allah onların mükafatlarını eksiksiz olarak verecektir, Allah zalimleri sevmez.

— Seyyid Kutub

ذَٰلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ ٱلْءَايَٰتِ وَٱلذِّكْرِ ٱلْحَكِيمِ ﴿٥٨

İşte o hüküm, biz onu sana bu âyetlerden ve hikmetli zikirden peyderpey okuyorz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bunları; sana, ayetlerden bir hikmet dolu Kur'an' dan okuyoruz.

— İbni Kesir

(Ey Muhammed!) Bunu (bildirdiklerimizi) biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz.

— Diyanet İşleri

(Bu hükümler, bu vak'alar yok mu?) biz bunları sana âyetlerden, hikmet dolu Kur'andan okuyoruz.

— Hasan Basri Çantay

Sana okuduğumuz bu kıssalar ve direktifler, ayetlerden ve hikmetli zikirdendirler.

— Seyyid Kutub

إِنَّ مَثَلَ عِيسَىٰ عِندَ ٱللَّهِ كَمَثَلِ ءَادَمَۖ خَلَقَهُۥ مِن تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ ﴿٥٩

Doğrusu Allah indinde İsa meseli Âdem meseli gibidir: Onu topraktan yarattı sonra da ona "ol!" dedi, o halde olur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah o'nu topraktan yarattı. Sonra o'na; ol dedi, o da oluverdi.

— İbni Kesir

Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi.

— Diyanet İşleri

Muhakkak ki İsânın haali de, (ya'ni babasız dünyâya gelişi de) Allah indinde, Âdemin haali gibidir. (Allah) onu (Âdemi) toprakdan yaratdı. Sonra ona «Ol» dedi, o da (can gelib) oluverdi.

— Hasan Basri Çantay

Allah katında İsa örneği, Allah'ın topraktan yarattıktan sonra "ol" demesi ile oluveren Adem örneği gibidir.

— Seyyid Kutub

ٱلْحَقُّ مِن رَّبِّكَ فَلَا تَكُن مِّنَ ٱلْمُمْتَرِينَ ﴿٦٠

Bu hak senin Rabbından, binaenaleyh şüphe edenlerden olma.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hak, Rabbındandır. Öyleyse şüphecilerden olma.

— İbni Kesir

Hak Rabbindendir. O hâlde, sakın şüphe edenlerden olma.

— Diyanet İşleri

(Bu) Hak (ve hakıykat) Rabbinden (gelen bir gerçek) dir. öyle ise şübhecilerden olma.

— Hasan Basri Çantay

Bu anlattıklarımız Rabbinden gelen gerçektir. Sakın kuşkuya kapılanlardan olma.

— Seyyid Kutub

فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَكَ مِنَ ٱلْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَآءَنَا وَأَبْنَآءَكُمْ وَنِسَآءَنَا وَنِسَآءَكُمْ وَأَنفُسَنَا وَأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَتَ ٱللَّهِ عَلَى ٱلْكَٰذِبِينَ ﴿٦١

Sana gelen ilimden sonra artık her kim seninle münakaşaya kalkarsa haydı de: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı kadınlarımız ve kadınlarınızı kendilerimizi ve kendilerinizi çağıralım sonra can-u gönülden ibtihal ile duâ edelim de Allah’ın lânetini yalancıların boynuna geçirelim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sana ilim geldikten sonra; kim seninle tartışırsa de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım. Sonra la'netleşelim. Allah'ın lanetinin yalancıların üstüne olmasını dileyelim.

— İbni Kesir

Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de, Allah’ın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.”

— Diyanet İşleri

Artık sana (bu) ilim geldikden sonra kim seninle onun hakkında çekişirse de ki: «Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimiz ve kendinizi çağıralım, sonra (hepimiz bir arada olarak) düâ ve niyaz edelim de Allahın lanetini yalancıların üstüne okuyalım».

— Hasan Basri Çantay

Sana gelen bilgiden sonra kim bu konuda seninle tartışacak olursa de ki; 'Geliniz, evlatlarımızı ve evlatlarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendinizi ve kendimizi biraraya çağıralım; sonra karşılıklı lânetleşerek Allah'ın lânetinin yalancıların üzerine olmasını dileyelim.

— Seyyid Kutub

إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلْقَصَصُ ٱلْحَقُّۚ وَمَا مِنْ إِلَٰهٍ إِلَّا ٱللَّهُۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ ﴿٦٢

Doğrusu işte budur o kıssanın hak ifadesi, yoksa Allah’dan başka bir İlâh yoktur ve hakikat Allah O, öyle Aziz öyle hakîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu işte budur, o kıssanın hak ifadesi: Allah'dan başka ilah yoktur. Şüphesiz ki Allah, Aziz'dir, Hakim'dir.

— İbni Kesir

Şüphesiz bu (İsa hakkındaki) gerçek kıssadır. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

İşte (İsâya dâîr sana anlatılan) bu (haber) elbette en doğru bir haberin beyânıdır. Allahdan başka hiç bir Tanrı yokdur. Allah hiç şübhesiz yegâne gaalibdir. Mutlak hüküm ve hikmet saahibidir O.

— Hasan Basri Çantay

Bu anlatılanlar gerçek olaylardır. Allah'tan başka ilah yoktur. Hiç kuşkusuz Allah üstün iradeli ve hikmet sahibidir.

— Seyyid Kutub

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌۢ بِٱلْمُفْسِدِينَ ﴿٦٣

Yine yüz çevirirlerse muhakkak ki Allah müfsidleri bilir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şayet yüz çevirirlerse; şüphesiz ki Allah, bozguncuları bilir.

— İbni Kesir

Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları çok iyi bilir.

— Diyanet İşleri

Eğer (Hakdan, imandan) yine yüz çevirirlerse muhakkak Allah o fesâdcıları hakkıyle bilendir.

— Hasan Basri Çantay

Eğer sırt çevirirlerse kuşkusuz Allah kimlerin bozguncu olduğunu bilir.

— Seyyid Kutub

قُلْ يَٰٓأَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ تَعَالَوْاْ إِلَىٰ كَلِمَةٍ سَوَآءٍۭ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ أَلَّا نَعْبُدَ إِلَّا ٱللَّهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهِۦ شَيْـًٔا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا أَرْبَابًا مِّن دُونِ ٱللَّهِۚ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُولُواْ ٱشْهَدُواْ بِأَنَّا مُسْلِمُونَ ﴿٦٤

De ki: Ey Ehl-i Kitâb! gelin: Sizinle bizim aramızda müsavi bir kelimeye, şöyle ki: Allah’dan başka ma'bud tanımıyalım ona hiç bir şeyi şerik koşmayalım, ve bazımız bazımızı Allah’dan beride Rab ittihaz etmesin, eğer buna karşı yüz çevirirlerse o vakit şöyle deyin: Şahid olun ki biz hakikaten müslimiz: müsalemetkârız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Ey Ehl-i Kitab; hepiniz, sizinle bizim aramızda eşit olan bir kelimeye gelin: Allah'dan başkasına kulluk etmeyelim. O'na hiçbir şeyi eş koşmayalım. Ve Allah'ı bırakıp da kimimiz, kimimizi Rab edinmesin. Eğer yüz çevirirlerse; o vakit şahid olun ki biz, müslümanız, deyin.

— İbni Kesir

De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz müslümanlarız.”

— Diyanet İşleri

De ki: «Ey Kitablılar (Yahudiler, Hıristiyanlar), hepiniz bizimle sizin aranızda müsâvî (ve âdil) bir kelimeye gelin, (şöyle) diyerek: «Allahdan başkasına tapmayalım. Ona hiç bir şey'i eş tutmayalım, Allahı bırakıb da kimimiz kimimizi Rabler (diye) tanımıyalım». (Buna rağmen) eğer yine yüz çevirirlerse (o halde) deyin ki: «Şâhid olun, biz muhakkak müslümanlarız».

— Hasan Basri Çantay

De ki: “Ey ehl-i kitab! Hepiniz, sizinle bizim aramızda müsavi olan bir kelimeye gelin. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim. O’na hiçbir şeyi eş koşmayalım. Ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rab ittihaz edinmesin. Eğer yüz çevirirlerse o vakit, şahit olun ki, biz müslümanız” deyin.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَهْلَ ٱلْكِتَٰبِ لِمَ تُحَآجُّونَ فِىٓ إِبْرَٰهِيمَ وَمَآ أُنزِلَتِ ٱلتَّوْرَىٰةُ وَٱلْإِنجِيلُ إِلَّا مِنۢ بَعْدِهِۦٓۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿٦٥

Ey Ehl-i Kitâb! niçin İbrahim hakkında münakaşa ediyorsunuz? Halbuki Tevrat ve İncil ancak ondan sonra indirildi bunu da mı akl etmiyorsunuz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Ehl-i Kitab; İbrahim hakkında niçin münakaşa ediyorsunuz? Tevrat da, İncil de şüphesiz ondan sonra indirilmiştir. Aklınız ermiyor mu?

— İbni Kesir

Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?

— Diyanet İşleri

Ey ehl-i Kitab, İbrâhîm hakkında neye çekişib duruyorsunuz? Tevrat da İncîl de (daha evvel değil) ancak ondan sonra indirilmişdir. (Buna da) aklınız ermiyor mu?.

— Hasan Basri Çantay

Ey kitap ehli; ne diye İbrahim hakkında tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat ve İncil O'ndan sonra indirildi. Bunu düşünemiyor musunuz?

— Seyyid Kutub

AYARLAR