بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
لَيۡسَ لِوَقۡعَتِهَا كَاذِبَةٌ ٢
olmaz vak‘asına yalan diyen dil.
Onu hiç kimse yalanlayamayacaktır.
(1-2) Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır.
خَافِضَةٞ رَّافِعَةٌ ٣
İndirir bindirir.
O kimini alçaltır, kimini de yükseltir.
(3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
إِذَا رُجَّتِ ٱلۡأَرۡضُ رَجّٗا ٤
Yer bir sarsılış sarsıldığı
Yeryüzü şiddetle sarsıldığı zaman.
(3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
وَبُسَّتِ ٱلۡجِبَالُ بَسّٗا ٥
dağlar bir serpiliş serpildiği
Dağlar paramparça olup,
(3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
فَكَانَتۡ هَبَآءٗ مُّنۢبَثّٗا ٦
hepsi dağılıp ber-hevâ bir hebâ olduğu
Toz halinde boşluğa dağıldığı zaman.
(3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
وَكُنتُمۡ أَزۡوَٰجٗا ثَلَٰثَةٗ ٧
siz de üç sınıf olduğunuz zaman
Sizler üç gruba ayrıldığınız zaman.
(3-7) Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
فَأَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ ٨
ki sağda “ashâb-ı meymene” ne “ashâb-ı meymene!”.
Defterleri sağdan verilenler. Ne mutlu onlara!
Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir!
وَأَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ ٩
Solda “ashâb-ı meş’eme”; ne “ashâb-ı meş’eme!”.
Defterleri soldan verilenler. Vay gele başlarına!
Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir!
وَٱلسَّٰبِقُونَ ٱلسَّٰبِقُونَ ١٠
İlerde sâbikūn, işte o sâbikūn.
Ve öncüler, hep önden gidenler.
(10-11) (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir.
أُوْلَٰٓئِكَ ٱلۡمُقَرَّبُونَ ١١
Onlar na‘îm cennetlerinde mukarrebûn.
Onlar Allah'a yakındırlar.
(10-11) (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir.
فِي جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ١٢
Onlar na‘îm cennetlerinde mukarrebûn.
Bol nimetli cennetlerdedirler.
Onlar, Naîm cennetlerindedirler.