بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
إِذَا وَقَعَتِ ٱلۡوَاقِعَةُ ١
Koptu mu o vâkı‘a bir
Kıyamet koptuğu zaman,
Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır.
لَيۡسَ لِوَقۡعَتِهَا كَاذِبَةٌ ٢
olmaz vak‘asına yalan diyen dil.
Onu hiç kimse yalanlayamayacaktır.
Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır.
خَافِضَةٞ رَّافِعَةٌ ٣
İndirir bindirir.
O kimini alçaltır, kimini de yükseltir.
Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
إِذَا رُجَّتِ ٱلۡأَرۡضُ رَجّٗا ٤
Yer bir sarsılış sarsıldığı
Yeryüzü şiddetle sarsıldığı zaman.
Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
وَبُسَّتِ ٱلۡجِبَالُ بَسّٗا ٥
dağlar bir serpiliş serpildiği
Dağlar paramparça olup,
Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
فَكَانَتۡ هَبَآءٗ مُّنۢبَثّٗا ٦
hepsi dağılıp ber-hevâ bir hebâ olduğu
Toz halinde boşluğa dağıldığı zaman.
Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
وَكُنتُمۡ أَزۡوَٰجٗا ثَلَٰثَةٗ ٧
siz de üç sınıf olduğunuz zaman
Sizler üç gruba ayrıldığınız zaman.
Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
فَأَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَيۡمَنَةِ ٨
ki sağda “ashâb-ı meymene” ne “ashâb-ı meymene!”.
Defterleri sağdan verilenler. Ne mutlu onlara!
Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir!
وَأَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ مَآ أَصۡحَٰبُ ٱلۡمَشۡـَٔمَةِ ٩
Solda “ashâb-ı meş’eme”; ne “ashâb-ı meş’eme!”.
Defterleri soldan verilenler. Vay gele başlarına!
Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir!
وَٱلسَّٰبِقُونَ ٱلسَّٰبِقُونَ ١٠
İlerde sâbikūn, işte o sâbikūn.
Ve öncüler, hep önden gidenler.
(İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış kimselerdir.
أُوْلَٰٓئِكَ ٱلۡمُقَرَّبُونَ ١١
Onlar na‘îm cennetlerinde mukarrebûn.
Onlar Allah'a yakındırlar.
(İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah'a) yaklaştırılmış kimselerdir.