بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّ عَلَيْنَا لَلْهُدَىٰ ﴿١٢

Şüphesiz bize düşen sadece doğru yolu göstermektir.

— Diyanet İşleri

وَإِنَّ لَنَا لَلْءَاخِرَةَ وَٱلْأُولَىٰ ﴿١٣

Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir.

— Diyanet İşleri

فَأَنذَرْتُكُمْ نَارًا تَلَظَّىٰ ﴿١٤

Sizi alevler saçan ateşe karşı uyardım.

— Diyanet İşleri

لَا يَصْلَىٰهَآ إِلَّا ٱلْأَشْقَى ﴿١٥

(15-16) O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren en bedbaht kimse girer.

— Diyanet İşleri

ٱلَّذِى كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ ﴿١٦

(15-16) O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren en bedbaht kimse girer.

— Diyanet İşleri

وَسَيُجَنَّبُهَا ٱلْأَتْقَى ﴿١٧

(17-18) Temizlenmek için malını hayra veren en muttekî (Allah’a karşı gelmekten en çok sakınan) kimse o ateşten uzak tutulacaktır.

— Diyanet İşleri

ٱلَّذِى يُؤْتِى مَالَهُۥ يَتَزَكَّىٰ ﴿١٨

(17-18) Temizlenmek için malını hayra veren en muttekî (Allah’a karşı gelmekten en çok sakınan) kimse o ateşten uzak tutulacaktır.

— Diyanet İşleri

وَمَا لِأَحَدٍ عِندَهُۥ مِن نِّعْمَةٍ تُجْزَىٰٓ ﴿١٩

(19-20) O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. (Yaptığı iyiliği) ancak yüce Rabbinin rızasını istediği için (yapar).

— Diyanet İşleri

إِلَّا ٱبْتِغَآءَ وَجْهِ رَبِّهِ ٱلْأَعْلَىٰ ﴿٢٠

(19-20) O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. (Yaptığı iyiliği) ancak yüce Rabbinin rızasını istediği için (yapar).

— Diyanet İşleri

وَلَسَوْفَ يَرْضَىٰ ﴿٢١

Elbette kendisi de hoşnut olacaktır.

— Diyanet İşleri

AYARLAR