بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِرَمَ ذَاتِ ٱلْعِمَادِ ﴿٧

İreme zâtilimâde.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sütunlar sahibi İrem'e?

— İbni Kesir

(6-10) (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd’un kavmi) Âd’e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem’e, vadide kayaları oyan (Salih’in kavmi) Semûd’a, kazıklar sahibi Firavun’a ne yaptığını görmedin mi?

— Diyanet İşleri

(Ya'nî) o direk saahibi «İrem» e?

— Hasan Basri Çantay

Yüksek sütunlu İrem'e.

— Seyyid Kutub

ٱلَّتِى لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِى ٱلْبِلَٰدِ ﴿٨

- Ki o beldeler içinde misli yaratilmamıştı -.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ki o, şehirlerde bir benzeri yaratılmayandı.

— İbni Kesir

(6-10) (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd’un kavmi) Âd’e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem’e, vadide kayaları oyan (Salih’in kavmi) Semûd’a, kazıklar sahibi Firavun’a ne yaptığını görmedin mi?

— Diyanet İşleri

Ki o, şehirlerde bir benzeri yaratılmayandı,

— Hasan Basri Çantay

Ki ülkeler arasında onun eşi yaratılmamıştı.

— Seyyid Kutub

وَثَمُودَ ٱلَّذِينَ جَابُواْ ٱلصَّخْرَ بِٱلْوَادِ ﴿٩

Ve vâdîlerde kayaları kesen Semû’de.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dağ yamacında kayaları oyan Semud kavmine?

— İbni Kesir

(6-10) (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd’un kavmi) Âd’e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem’e, vadide kayaları oyan (Salih’in kavmi) Semûd’a, kazıklar sahibi Firavun’a ne yaptığını görmedin mi?

— Diyanet İşleri

Ve vaadî (ler) de kayaları oyan «Semuud» a,

— Hasan Basri Çantay

Vadide kayaları oyarak evler yapan Semud kavmine?

— Seyyid Kutub

وَفِرْعَوْنَ ذِى ٱلْأَوْتَادِ ﴿١٠

Ve o kazıkların sahibi Firavun’a.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kazıklar sahibi Firavun'a,

— İbni Kesir

(6-10) (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd’un kavmi) Âd’e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem’e, vadide kayaları oyan (Salih’in kavmi) Semûd’a, kazıklar sahibi Firavun’a ne yaptığını görmedin mi?

— Diyanet İşleri

o kazıklar saahibi «Fir'avn» e.

— Hasan Basri Çantay

ve kazıklar sahibi Firavun'a.

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ طَغَوْاْ فِى ٱلْبِلَٰدِ ﴿١١

Onlar ki memleketlerde tuğyan etmişlerdi de.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ki bunlar, memleketlerde azgınlık etmişlerdi.

— İbni Kesir

(11-12) Bunlar şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi.

— Diyanet İşleri

Ki (bütün) bunlar memleketler (in) de azgınlık edenlerdi.

— Hasan Basri Çantay

Bunlar ülkelerinde azmışlardı.

— Seyyid Kutub

فَأَكْثَرُواْ فِيهَا ٱلْفَسَادَ ﴿١٢

Onlarda fesadı çoğaltmışlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve fesadı çoğaltmışlardı.

— İbni Kesir

(11-12) Bunlar şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi.

— Diyanet İşleri

O suretle ki oralarda fesadı çoğaltmışlardı.

— Hasan Basri Çantay

Oralarda çok kötülük etmişlerdi.

— Seyyid Kutub

فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ ﴿١٣

Onun için Rabbin de üzerlerine bir azâb kamçısı yağdırıverdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu sebeple Rabbın onları, azab kırbacından geçirdi.

— İbni Kesir

Bu yüzden Rabbin onların üzerine azap kamçısı yağdırdı.

— Diyanet İşleri

Bundan dolayı Rabbin de üzerlerine bir azâb kamçısı yağdırıverdi.

— Hasan Basri Çantay

Bu yüzden Rabbin onların üzerine azab kırbacını çarptı

— Seyyid Kutub

إِنَّ رَبَّكَ لَبِٱلْمِرْصَادِ ﴿١٤

Şüphesizki Rabbin öyle mırsad ile gözetmektedir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu Rabbın hep gözetlemekteydi.

— İbni Kesir

Şüphesiz Rabbin, gözetlemededir.

— Diyanet İşleri

Çünkü Rabbin şübhesiz ki rasad yerindedir.

— Hasan Basri Çantay

Çünkü Rabbin her an gözetlemektedir.

— Seyyid Kutub

فَأَمَّا ٱلْإِنسَٰنُ إِذَا مَا ٱبْتَلَىٰهُ رَبُّهُۥ فَأَكْرَمَهُۥ وَنَعَّمَهُۥ فَيَقُولُ رَبِّىٓ أَكْرَمَنِ ﴿١٥

Amma insan, her ne zaman Rabb’i onu imtihan edip de ona ikram eyler, ona nimetler verirse, o vakit Rabbim bana ikram etti der.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ama insan; Rabbı kendisini deneyip kerem eder ve nimet verirse: Rabbım beni şerefli kıldı, der.

— İbni Kesir

İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, “Rabbim bana ikram etti” der.

— Diyanet İşleri

Amma insan, ne zaman Rabbi onu imtihaan edib de kendisine (lütf-ü) kerem (iyle muaamele) eder, ona ni'metler verirse «Rabbim beni şerefli kıldı» der!

— Hasan Basri Çantay

Rabbin denemek için bir insana iyilik edip, nimet verdiği zaman o: «Rabbim beni şerefli kıldı» der.

— Seyyid Kutub

وَأَمَّآ إِذَا مَا ٱبْتَلَىٰهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُۥ فَيَقُولُ رَبِّىٓ أَهَٰنَنِ ﴿١٦

Amma her nezaman da imtihan edip rızkını daraltırsa o vakit de Rabbim bana ihanet etti der.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ama onu denemek üzere rızkını daraltırsa: Rabbım beni fakir düşürdü, der.

— İbni Kesir

Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, “Rabbim beni aşağıladı” der.

— Diyanet İşleri

Fakat ne vakit da onu deneyerek üzerine rızkını daraltırsa şimdi de« Rabbim bana ihanet etdi» der!

— Hasan Basri Çantay

Fakat onu sınamak için rızkını daraltıp bir ölçüye göre verdiği zaman: «Rabbim bana hor baktı» der.

— Seyyid Kutub

كَلَّاۖ بَل لَّا تُكْرِمُونَ ٱلْيَتِيمَ ﴿١٧

Hayır hayır doğrusu siz yetîme ikram etmiyorsunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır; doğrusu siz, yetime ikram etmezsiniz.

— İbni Kesir

Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz.

— Diyanet İşleri

Hayır. Siz bil'akis yetime iyilik etmezsiniz.

— Hasan Basri Çantay

Hayır yetime karşı cömert davranmıyorsunuz.

— Seyyid Kutub

AYARLAR