بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

تَعْرِفُ فِى وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ ٱلنَّعِيمِ ﴿٢٤

Yüzlerinde naîmîn revnakını tanırsın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sen, o nimetin güzelliğini yüzlerinden tanırsın.

— İbni Kesir

Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün.

— Diyanet İşleri

Öyle ki sen o ni'metin (herdem taze) güzelliğini yüzlerinde (görünce) tanırsın.

— Hasan Basri Çantay

Yüzlerinde cennetin aydınlığını görürsün.

— Seyyid Kutub

يُسْقَوْنَ مِن رَّحِيقٍ مَّخْتُومٍ ﴿٢٥

Onlara öyle bir rahîktan sunulur ki mahtum.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara mühürlü, halis bir şarabtan içirilir.

— İbni Kesir

Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir.

— Diyanet İşleri

Onlara mühürlü, haalis bir şarabdan içirilecek,

— Hasan Basri Çantay

Onlara mühürlü saf bir içecekten içirilir.

— Seyyid Kutub

خِتَٰمُهُۥ مِسْكٌۚ وَفِى ذَٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ ٱلْمُتَنَٰفِسُونَ ﴿٢٦

Hitamı misk, işte ona imrensin artık imrenenler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onun sonu misktir. Öyleyse yarışanlar, bunu için yarışsınlar.

— İbni Kesir

Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar.

— Diyanet İşleri

ki onun (içiminin) sonu bir miskdir. O halde nefaset isteyenler bunu arzuu etmelidir (ler).

— Hasan Basri Çantay

Sonu misktir, onun. İşte yarışanlar bunda yarışsınlar.

— Seyyid Kutub

وَمِزَاجُهُۥ مِن تَسْنِيمٍ ﴿٢٧

Hem mizacı tesnîmden.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onun katkısı yüce kaynaktandır.

— İbni Kesir

O içeceğin katkısı tesnimdir.

— Diyanet İşleri

(O şarabın) katgısı «Tesnîm» dendir.

— Hasan Basri Çantay

Karışımı tesnimdendir.

— Seyyid Kutub

عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا ٱلْمُقَرَّبُونَ ﴿٢٨

Bir çeşmeki mukarrebîn onunla içerler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bir pınar ki; gözdeler ondan içerler.

— İbni Kesir

Bir pınar ki, Allah’a yakın olanlar ondan içerler.

— Diyanet İşleri

(O), bir pınardır ki mukarrebler (yalınız) onu içerler.

— Hasan Basri Çantay

Yakınlaştırılmış olanların kendisinden içtiği kaynaktan.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ أَجْرَمُواْ كَانُواْ مِنَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ يَضْحَكُونَ ﴿٢٩

Evet, o cürm işleyenler iman edenlere gülüyorlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu suç işlemiş olanlar; mü'minlere, gülerlerdi.

— İbni Kesir

Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, günâh işleyen (o kâfir) ler îman edenlerden kimine gülerlerdi.

— Hasan Basri Çantay

Suçlular, şüphesiz inanmış olanlara gülerlerdi.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا مَرُّواْ بِهِمْ يَتَغَامَزُونَ ﴿٣٠

Ve onlara uğradıkları zaman birbirlerine göz kırpıyorlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yanlarından geçtiklerinde birbirlerine göz kırparlardı.

— İbni Kesir

Mü’minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı.

— Diyanet İşleri

(Mü'minler) yanlarından geçerlerken birbirlerine kaş göz işaretleri yaparlardı.

— Hasan Basri Çantay

Yanlarından geçtikleri zaman da birbirlerine göz kırparlardı.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا ٱنقَلَبُوٓاْ إِلَىٰٓ أَهْلِهِمُ ٱنقَلَبُواْ فَكِهِينَ ﴿٣١

Ve evlerine döndükleri zaman zevklanarak dönüyorlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ailelerinin yanına döndüklerinde, eğlenerek dönerlerdi.

— İbni Kesir

Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.

— Diyanet İşleri

Aailelerine döndükleri vakit (bu maskaralıklarından) zevk duyarak dönerlerdi.

— Hasan Basri Çantay

Ailelerinin yanına döndükleri zaman da eğlenmeye başlarlardı.

— Seyyid Kutub

وَإِذَا رَأَوْهُمْ قَالُوٓاْ إِنَّ هَٰٓؤُلَآءِ لَضَآلُّونَ ﴿٣٢

Ve onları gördükleri vakit ha, işte bunlar sapıklar diyorlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onları gördükleri vakit; muhakkak bunlar sapıklardır, derlerdi.

— İbni Kesir

Mü’minleri gördükleri vakit, “Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir” diyorlardı.

— Diyanet İşleri

Onları gördükleri zaman «Bunlar muhakkak sapıklardır» terlerdi.

— Hasan Basri Çantay

İnananları gördüklerinde «Bunlar sapıklardır» derlerdi.

— Seyyid Kutub

وَمَآ أُرْسِلُواْ عَلَيْهِمْ حَٰفِظِينَ ﴿٣٣

Halbuki üzerlerine gözcü gönderilmemişlerdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Halbuki onlar, bunların üzerine gözcüler olarak gönderilmemişlerdir.

— İbni Kesir

Hâlbuki onlar, mü’minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.

— Diyanet İşleri

Halbuki onlar (mü'minlerin) üzerlerine gözcüler olarak gönderilmemişlerdi.

— Hasan Basri Çantay

Oysa kendileri, onların üzerine bekçi olarak gönderilmemişlerdi.

— Seyyid Kutub

فَٱلْيَوْمَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنَ ٱلْكُفَّارِ يَضْحَكُونَ ﴿٣٤

İşte bugün de iman edenler kâfirlere gülecekler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bugün de iman edenler, o kafirlere gülerler.

— İbni Kesir

İşte bugün de mü’minler kâfirlere gülerler.

— Diyanet İşleri

işte bu gün de îman edenler o kâfirlere gülüyorlar,

— Hasan Basri Çantay

İşte bugün de inananlar kafirlere gülerler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR