بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَأَخَذَهُ ٱللَّهُ نَكَالَ ٱلْءَاخِرَةِ وَٱلْأُولَىٰٓ ﴿٢٥

Allah da onu tuttu sonuna önüne nekâl olmak üzere tenkîl ediverdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunu üzerine Allah, onu dünya ve ahiret azabıyla yakaladı.

— İbni Kesir

Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı.

— Diyanet İşleri

Bunun üzerine Allah onu hem âhiret, hem dünyâ azâbiyle yakaladı.

— Hasan Basri Çantay

Allah bunun üzerine onu dünya ve ahiret azabına uğrattı.

— Seyyid Kutub

إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِّمَن يَخْشَىٰٓ ﴿٢٦

Şüphesiz ki bunda bir ibret var, saygı duyacaklar için.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki bunda, korkan kimseler için ibret vardır.

— İbni Kesir

Şüphesiz bunda Allah’tan sakınıp korkan kimseler için büyük bir ibret vardır.

— Diyanet İşleri

Şübhe yok ki (Allahdan) korkacak kimse (ler) için bunda kat'î bir ibret vardır.

— Hasan Basri Çantay

Doğrusu bunda Allah'tan korkan kimseye ders vardır.

— Seyyid Kutub

ءَأَنتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ ٱلسَّمَآءُۚ بَنَىٰهَا ﴿٢٧

Siz mi daha çetinsiniz yaratılışça yoksa Semâ mı? O "Allah" onu bina etti.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü mü? Onu bina etmiştir.

— İbni Kesir

(Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur.

— Diyanet İşleri

Sizi (tekrar) yaratmak mı (sizce) daha güc, yoksa göğ (ü yaratmak) mı ki onu (Allah) bina etmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Ey inkarcılar! Sizi yaratmak mı daha zordur, yoksa göğü yaratmak mı?

— Seyyid Kutub

رَفَعَ سَمْكَهَا فَسَوَّىٰهَا ﴿٢٨

Boyuna irtifa verdi.Nizamına koydu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Boynu yükseltmiş ve ona bir şekil vermiştir.

— İbni Kesir

Onu yükseltmiş ve ona düzen ve âhenk vermiştir.

— Diyanet İşleri

Onun boyunu O yükseltdi. Derken ona bir nizaam verdi.

— Hasan Basri Çantay

Ki Allah onu bina edip yükseltmiş ve ona şekil vermiştir.

— Seyyid Kutub

وَأَغْطَشَ لَيْلَهَا وَأَخْرَجَ ضُحَىٰهَا ﴿٢٩

Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gecesini karanlık yapmış, gündüzünü ortaya çıkarmıştır.

— İbni Kesir

O göğün gecesini karanlık yaptı, ışığını da çıkardı.

— Diyanet İşleri

Onun gecesini karardı, gündüzünü (aydınlığa) çıkardı.

— Hasan Basri Çantay

Gecesini karanlık yapmıştır. Gündüzünü aydınlatmıştır.

— Seyyid Kutub

وَٱلْأَرْضَ بَعْدَ ذَٰلِكَ دَحَىٰهَآ ﴿٣٠

Ondan sonra da arzı döşedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bundan sonra yeri döşemiştir.

— İbni Kesir

Ardından yeri düzenleyip döşedi.

— Diyanet İşleri

Bundan sonra da yeri (ikaamete saalih bir halde) yayıb döşedi.

— Hasan Basri Çantay

Ardından yeri düzenlemiştir.

— Seyyid Kutub

أَخْرَجَ مِنْهَا مَآءَهَا وَمَرْعَىٰهَا ﴿٣١

Ondan suyunu ve merasını çıkardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ondan suyunu ve otlağını çıkarmıştır.

— İbni Kesir

Ondan suyunu ve merasını çıkardı.

— Diyanet İşleri

Ondan suyunu, otlağını çıkardı.

— Hasan Basri Çantay

Suyunu ondan çıkarmış ve otlak yer meydana getirmiştir.

— Seyyid Kutub

وَٱلْجِبَالَ أَرْسَىٰهَا ﴿٣٢

Ve dağlarını oturttu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dağları dikmiştir.

— İbni Kesir

Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.

— Diyanet İşleri

Dağları (nı sapasağlam) dikdi.

— Hasan Basri Çantay

Dağları yerleştirmiştir.

— Seyyid Kutub

مَتَٰعًا لَّكُمْ وَلِأَنْعَٰمِكُمْ ﴿٣٣

Sizin ve davarlarınızın intifa’ı için.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizin ve hayvanlarınızın geçinmesi için.

— İbni Kesir

Bunları sizin için ve hayvanlarınız için bir yarar kaynağı yaptı.

— Diyanet İşleri

(Allah bunları) size ve davarlarınıza birer fâide olmak üzere (yapmışdır).

— Hasan Basri Çantay

Bunları sizin ve hayvanların geçinmesi için yapmıştır.

— Seyyid Kutub

فَإِذَا جَآءَتِ ٱلطَّآمَّةُ ٱلْكُبْرَىٰ ﴿٣٤

Fakat geldiği vakit o "tâmme-i kübrâ".

— Elmalılı Hamdi Yazır

Fakat o en büyük bela geldiği zaman;

— İbni Kesir

(34-35) En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar.

— Diyanet İşleri

Fakat o (bütün belâlardan üstün) en büyük belâ geldiği zaman,

— Hasan Basri Çantay

Her şeyi bastıran o büyük felaket geldiği zaman.

— Seyyid Kutub

يَوْمَ يَتَذَكَّرُ ٱلْإِنسَٰنُ مَا سَعَىٰ ﴿٣٥

O insanın neye koştuğunu anlıyacağı gün.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O gün insan, neye çalıştığını anlar.

— İbni Kesir

(34-35) En büyük felaket (kıyamet) geldiği zaman, o gün insan yaptıklarını hatırlar.

— Diyanet İşleri

İnsanın neye koşduğunu iyice anlayacağı gün,

— Hasan Basri Çantay

O gün insan, neyin peşinde koşmuş olduğunu hatırlar.

— Seyyid Kutub

AYARLAR