بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
فَإِنَّمَا هِيَ زَجۡرَةٞ وَٰحِدَةٞ ١٣
Fakat o zorlu bir kumandadır.
Doğrusu o, bir tek çığlıktır.
Hâlbuki o, bir haykırıştan (sûr’un üfürülmesinden) ibarettir.
Fakat o, ancak bir tek haykırışdır.
Doğrusu bir tek çığlık yetecektir.
فَإِذَا هُم بِٱلسَّاهِرَةِ ١٤
Bakarsın uyanmışlar hepsi meydandadır.
Ki o zaman, hepsi toprağın yüzüne dökülecektir.
Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler.
Ki o zaman onlar (görürsün ki) hemen (diri olarak) toprağın yüzündedirler.
Hepsi hemen bir düzlüğe dökülecektir.
هَلۡ أَتَىٰكَ حَدِيثُ مُوسَىٰٓ ١٥
Geldi ye sana Musâ’nın kıssası?
Musa'nın haberi geldi mi sana?
(Ey Muhammed!) Mûsâ’nın haberi sana geldi mi?
Sana (Habîbim) Musânın haberi geldi (değil) mi?
Musa'nın haberi sana geldi mi?
إِذۡ نَادَىٰهُ رَبُّهُۥ بِٱلۡوَادِ ٱلۡمُقَدَّسِ طُوًى ١٦
O vakit ki ona Rabb’i nidâ etmişti o mukaddes vadîde: Tuvada.
Hani Rabbı ona; mukaddes vadide, Tuva'da şöyle seslenmişti:
Hani, Rabbi ona mukaddes Tuvâ vadisinde şöyle seslenmişti:
Hani Rabbi ona mukaddes «Tuvaa» vadisinde (şöyle) nida etmişdi :
Tuva'da, kutsal bir vadide, Rabbi ona şöyle hitab etmişti:
ٱذۡهَبۡ إِلَىٰ فِرۡعَوۡنَ إِنَّهُۥ طَغَىٰ ١٧
Haydi demişti git Firavne de, çünkü o pek azdı.
Firavun'a git; çünkü o, çok azmıştır.
“Haydi Firavun’a git! Çünkü o azmıştır.”
«Fir'avna git. Çünkü o, pek azmışdır».
Firavuna git çünkü o azdı.
فَقُلۡ هَل لَّكَ إِلَىٰٓ أَن تَزَكَّىٰ ١٨
De ki: istermisin temizlenesin?
De ki: temizlenmeye meylin var mı senin.
“Ona de ki: İster misin (küfür ve isyanından) temizlenesin?
Onun için de ki : «(Küfürden, azgınlıkdan) temizlenmende meylin var mı senin»?
Ona de ki: «Arınmağa niyetin var mı?
وَأَهۡدِيَكَ إِلَىٰ رَبِّكَ فَتَخۡشَىٰ ١٩
Ve Rabb’ine irşad edeyim de seni saygılanasın?
Rabbına giden yolu göstereyim de O'ndan korkasın.
Seni Rabbine ileteyim de O’na karşı derinden saygı duyup korkasın!”
«Ve seni Rabbin (i tanıtmıya) irşâd edeyim ki (Ondan) korkasın».
Rabbine giden yolu göstereyim ki O'na saygı duyup korkasın.»
فَأَرَىٰهُ ٱلۡأٓيَةَ ٱلۡكُبۡرَىٰ ٢٠
Vardı ona o büyük mucizeyi de gösterdi.
Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi.
Derken Mûsâ ona en büyük mucizeyi gösterdi.
(Musa gitdi, teblîğ etdi) Ona o en büyük mu'cizeyi gösterdi.
Bunun üzerine ona en büyük mucizeyi gösterdi.
فَكَذَّبَ وَعَصَىٰ ٢١
Fakat o tekzîb etti, isyan etti.
Ama o, yalanlayıp isyan etti.
Fakat o, Mûsâ’yı yalanladı ve isyan etti.
Fakat (Fir'avn Musâyı) yalanladı, (Allaha) ısyânetdi.
Fakat o Musa'yı yalanladı, karşı geldi.
ثُمَّ أَدۡبَرَ يَسۡعَىٰ ٢٢
Sonra koşarak idbara gitti.
Sonra arkasını döndü, koşmaya başladı.
Sonra sırt dönüp koşarak gitti.
Sonra da koşarak arkasını döndü.
Sonra sırtını döndü; çalışmağa koyuldu.
فَحَشَرَ فَنَادَىٰ ٢٣
Derken mahşerini topladı da bağırdı:
Toplayıp seslendi:
Hemen (adamlarını) topladı ve onlara seslendi:
Nihayet (sihirbazlarını, yahud ordusunu) topladı da bağırdı:
Adamlarını toplayıp seslendi: