بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَبَنِينَ شُهُودًا ﴿١٣

(12-13) Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim.

— Diyanet İşleri

وَمَهَّدتُّ لَهُۥ تَمْهِيدًا ﴿١٤

Kendisine alabildiğine imkânlar sağladım.

— Diyanet İşleri

ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ ﴿١٥

Sonra da o hırsla daha da artırmamı umar.

— Diyanet İşleri

كَلَّآۖ إِنَّهُۥ كَانَ لِءَايَٰتِنَا عَنِيدًا ﴿١٦

Hayır, umduğu gibi olmayacak. Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı inatçıdır.

— Diyanet İşleri

سَأُرْهِقُهُۥ صَعُودًا ﴿١٧

Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.

— Diyanet İşleri

إِنَّهُۥ فَكَّرَ وَقَدَّرَ ﴿١٨

Çünkü o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.

— Diyanet İşleri

فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ ﴿١٩

Kahrolası nasıl da ölçtü biçti!

— Diyanet İşleri

ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ ﴿٢٠

Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti!

— Diyanet İşleri

ثُمَّ نَظَرَ ﴿٢١

Sonra (Kur’an hakkında) derin derin düşündü.

— Diyanet İşleri

ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ ﴿٢٢

Sonra yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı.

— Diyanet İşleri

ثُمَّ أَدْبَرَ وَٱسْتَكْبَرَ ﴿٢٣

(23-24) Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.”

— Diyanet İşleri

AYARLAR