بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَأَنَّهُۥ تَعَٰلَىٰ جَدُّ رَبِّنَا مَا ٱتَّخَذَ صَٰحِبَةً وَلَا وَلَدًا ﴿٣

Muhakkak ki Rabbımızın şanı yücedir. O; eş ve çocuk edinmemiştir.

— İbni Kesir

وَأَنَّهُۥ كَانَ يَقُولُ سَفِيهُنَا عَلَى ٱللَّهِ شَطَطًا ﴿٤

Doğrusu bizim beyinsizimiz; Allah'a karşı yalanlar söylüyormuş.

— İbni Kesir

وَأَنَّا ظَنَنَّآ أَن لَّن تَقُولَ ٱلْإِنسُ وَٱلْجِنُّ عَلَى ٱللَّهِ كَذِبًا ﴿٥

Doğrusu öyle zannettik ki; insanlar ve cinnler Allah'a karşı asla yalan söylemezler.

— İbni Kesir

وَأَنَّهُۥ كَانَ رِجَالٌ مِّنَ ٱلْإِنسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِّنَ ٱلْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًا ﴿٦

Doğrusu insanlardan bazı kimseler; cinnlerden bir takım kimselere sığınırlardı da onların azgınlıklarını artırırlardı.

— İbni Kesir

وَأَنَّهُمْ ظَنُّواْ كَمَا ظَنَنتُمْ أَن لَّن يَبْعَثَ ٱللَّهُ أَحَدًا ﴿٧

Doğrusu onlar da sizin sandığınız gibi, Allah'ın yeniden kimseyi diriltemeyeceğini sandılar.

— İbni Kesir

وَأَنَّا لَمَسْنَا ٱلسَّمَآءَ فَوَجَدْنَٰهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَدِيدًا وَشُهُبًا ﴿٨

Doğrusu biz; göğü yokladık da, onu sert bekçiler ve alevlerle doldurulmuş bulduk.

— İbni Kesir

وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَٰعِدَ لِلسَّمْعِۖ فَمَن يَسْتَمِعِ ٱلْءَانَ يَجِدْ لَهُۥ شِهَابًا رَّصَدًا ﴿٩

Doğrusu biz; göğün dinlenebileceği bir yerinde oturmuştuk; ama şimdi kim onu dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir alev buluyor.

— İbni Kesir

وَأَنَّا لَا نَدْرِىٓ أَشَرٌّ أُرِيدَ بِمَن فِى ٱلْأَرْضِ أَمْ أَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًا ﴿١٠

Doğrusu biz bilmiyoruz; yeryüzünde onlara kötülük mü dilenmiştir, yoksa Rabbları onlara iyilik mi dilemiştir?

— İbni Kesir

وَأَنَّا مِنَّا ٱلصَّٰلِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذَٰلِكَۖ كُنَّا طَرَآئِقَ قِدَدًا ﴿١١

Gerçekten aramızda salihler de vardır ve bundan aşağı olanlar da. Biz, türlü türlü yollara ayrılmışız.

— İbni Kesir

وَأَنَّا ظَنَنَّآ أَن لَّن نُّعْجِزَ ٱللَّهَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَن نُّعْجِزَهُۥ هَرَبًا ﴿١٢

Doğrusu biz, yeryüzünde kalsak da Allah'ı aciz bırakamayacağımızı, kaçsak da O'nu asla aciz bırakamayacağımızı anladık.

— İbni Kesir

وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا ٱلْهُدَىٰٓ ءَامَنَّا بِهِۦۖ فَمَن يُؤْمِنۢ بِرَبِّهِۦ فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًا ﴿١٣

Doğrusu biz, hidayeti işittiğimizde ona inandık. Kim Rabbına iman ederse; o, ecrinin eksiltilmesinden ve kendisine haksızlık edilmesinden korkmaz.

— İbni Kesir

AYARLAR