بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالَ رَبِّ إِنِّي دَعَوۡتُ قَوۡمِي لَيۡلٗا وَنَهَارٗا ٥

Nuh dedi ki: «Rabbim! Doğrusu ben, milletimi gece gündüz çağırdım.»

– Seyyid Kutub

فَلَمۡ يَزِدۡهُمۡ دُعَآءِيٓ إِلَّا فِرَارٗا ٦

Fakat benim çağırmam, sadece benden uzaklıklarını artırdı.»

– Seyyid Kutub

وَإِنِّي كُلَّمَا دَعَوۡتُهُمۡ لِتَغۡفِرَ لَهُمۡ جَعَلُوٓاْ أَصَٰبِعَهُمۡ فِيٓ ءَاذَانِهِمۡ وَٱسۡتَغۡشَوۡاْ ثِيَابَهُمۡ وَأَصَرُّواْ وَٱسۡتَكۡبَرُواْ ٱسۡتِكۡبَارٗا ٧

Doğrusu ben senin onları bağışlaman için kendilerini her çağrışımda, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler, büyüklendikçe büyüklendiler.

– Seyyid Kutub

ثُمَّ إِنِّي دَعَوۡتُهُمۡ جِهَارٗا ٨

Sonra, doğrusu ben onları açıkça çağırdım.

– Seyyid Kutub

ثُمَّ إِنِّيٓ أَعۡلَنتُ لَهُمۡ وَأَسۡرَرۡتُ لَهُمۡ إِسۡرَارٗا ٩

Sonra onlara açıktan açığa, gizliden gizliye de söyledim.

– Seyyid Kutub

فَقُلۡتُ ٱسۡتَغۡفِرُواْ رَبَّكُمۡ إِنَّهُۥ كَانَ غَفَّارٗا ١٠

Dedim ki: «Rabbiniz'den bağışlanma dileyin; doğrusu O, çok bağışlayandır..

– Seyyid Kutub

يُرۡسِلِ ٱلسَّمَآءَ عَلَيۡكُم مِّدۡرَارٗا ١١

Size gökten bol bol yağmur indirsin.»

– Seyyid Kutub

وَيُمۡدِدۡكُم بِأَمۡوَٰلٖ وَبَنِينَ وَيَجۡعَل لَّكُمۡ جَنَّٰتٖ وَيَجۡعَل لَّكُمۡ أَنۡهَٰرٗا ١٢

Sizi, mallar ve oğullarla desteklesin; sizin için bahçeler var etsin, ırmaklar akıtsın.

– Seyyid Kutub

مَّا لَكُمۡ لَا تَرۡجُونَ لِلَّهِ وَقَارٗا ١٣

Ne oluyorsunuz ki Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz.

– Seyyid Kutub

وَقَدۡ خَلَقَكُمۡ أَطۡوَارًا ١٤

Oysa sizi merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.

– Seyyid Kutub

أَلَمۡ تَرَوۡاْ كَيۡفَ خَلَقَ ٱللَّهُ سَبۡعَ سَمَٰوَٰتٖ طِبَاقٗا ١٥

Allah'ın, göğü yedi kat üzerine nasıl yarattığını görmez misiniz?

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu