بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

مَآ أَغْنَىٰ عَنِّى مَالِيَهْۜ ﴿٢٨

Hiç bir şeye yaramadı benden yana malım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Malım hiç fayda vermedi bana.

— İbni Kesir

“Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.”

— Diyanet İşleri

«Malım bana bir fâide vermedi».

— Hasan Basri Çantay

Malım bana hiçbir fayda vermedi,

— Seyyid Kutub

هَلَكَ عَنِّى سُلْطَٰنِيَهْ ﴿٢٩

Mahv oldu benden saltanat-ü sâmanım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gücüm de yok olup gitti benden.

— İbni Kesir

“Saltanatım da yok olup gitti.”

— Diyanet İşleri

«(Bütün) saltanatım benden ayrılıb mahvoldu».

— Hasan Basri Çantay

Gücüm benden yok olup gitti.»

— Seyyid Kutub

خُذُوهُ فَغُلُّوهُ ﴿٣٠

Tutun onu hemen bağlayın onu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Tutun onu da bağlayın.

— İbni Kesir

(Allah, şöyle der:) “Onu yakalayıp bağlayın.”

— Diyanet İşleri

(Allah buyurur:) «Tutun onu da (ellerini, boynunu) bağlayın».

— Hasan Basri Çantay

«Tutun onu, bağlayın onu,

— Seyyid Kutub

ثُمَّ ٱلْجَحِيمَ صَلُّوهُ ﴿٣١

Sonra ancak Cahîme yaslayın onu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra cehenneme salın onu.

— İbni Kesir

“Sonra onu cehenneme atın.”

— Diyanet İşleri

«Sonra onu o alevli ateşe atın».

— Hasan Basri Çantay

Sonra cehenneme sallayın onu.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ فِى سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَٱسْلُكُوهُ ﴿٣٢

Sonra bir zincirde, ki boyu yetmiş arşın, yollayın onu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra da onu, boyu yetmiş arşın olan zincire vurun.

— İbni Kesir

“Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu.”

— Diyanet İşleri

«(Bundan) sonra da onu, yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde, oraya sokun».

— Hasan Basri Çantay

Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan zincire vurun onu!

— Seyyid Kutub

إِنَّهُۥ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِٱللَّهِ ٱلْعَظِيمِ ﴿٣٣

Çünkü o Allahu azîmüşşana inanmıyordu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Çünkü o, yüce Allah'a inanmazdı.

— İbni Kesir

“Çünkü o, azamet sahibi Allah’a iman etmiyordu.”

— Diyanet İşleri

«Çünkü o, O büyük Allaha inanmazdı».

— Hasan Basri Çantay

Çünkü o Büyük Allah'a inanmıyordu.

— Seyyid Kutub

وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ ٱلْمِسْكِينِ ﴿٣٤

Ve fukaranın yiyeceğine hiç bakmıyordu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve yoksulu doyurmaktan hoşlanmazdı. 69

— İbni Kesir

“Yoksulu doyurmağa teşvik etmiyordu.”

— Diyanet İşleri

«(kendisi) yoksula yemek (yedirmek şöyle dursun, başkalarını da) vermiye teşvıyk etmezdi»,

— Hasan Basri Çantay

Yoksulu doyurmaya önayak olmazdı.»

— Seyyid Kutub

فَلَيْسَ لَهُ ٱلْيَوْمَ هَٰهُنَا حَمِيمٌ ﴿٣٥

Bu gün de ona yok kanı sıcak bir hısım.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onun için bugün burada kendisine bir acıyan yoktur.

— İbni Kesir

“Bu sebeple, bugün burada onun samimi bir dostu yoktur.”

— Diyanet İşleri

«Onun için bugün burada kendisine (acıyacak) hiçbir yakın (ve dost) yokdur».

— Hasan Basri Çantay

Bugün onun için candan bir dost yoktur.

— Seyyid Kutub

وَلَا طَعَامٌ إِلَّا مِنْ غِسْلِينٍ ﴿٣٦

Ne de bir taam, bir "gıslîn" den başka.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ğıslin'den başka yiyecek de yoktur.

— İbni Kesir

“Kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur.”

— Diyanet İşleri

«Ğıslîn» den başka yiyecek de yokdur,

— Hasan Basri Çantay

İrinden başka yiyecek yoktur.

— Seyyid Kutub

لَّا يَأْكُلُهُۥٓ إِلَّا ٱلْخَٰطِـُٔونَ ﴿٣٧

Ki onu kimse yemez hatâkâr canîlerden başka.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu ancak günahkarlar yer.

— İbni Kesir

Onu günahkârlardan başkası yemez.”

— Diyanet İşleri

«Ki onu (bilerek) hataa eden (kâfir) lerden başkası yemez».

— Hasan Basri Çantay

Onu (bile bile) hata işleyenlerden başkası yemez.

— Seyyid Kutub

فَلَآ أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ ﴿٣٨

Artık yok, kasem ederimki gördüklerinize.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Görebildiğinize yemin ederim ki;

— İbni Kesir

(38-40) Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki, o (Kur’an), hiç şüphesiz çok şerefli bir elçinin (Allah’tan alıp tebliğ ettiği) sözüdür.

— Diyanet İşleri

(38-39) (Demek ki iş müşriklerin sandığı gibi değildir, zaahirdir). Neler görüyor, neler görmüyorsanız (onların hepsine) andederim ki,

— Hasan Basri Çantay

Yoo yemin ederim; gördüklerinize

— Seyyid Kutub

AYARLAR