بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

مَا ٱلْحَآقَّةُ ﴿٢

nedir o hak olan (kıyamet)?

— Hasan Basri Çantay

وَمَآ أَدْرَىٰكَ مَا ٱلْحَآقَّةُ ﴿٣

O gerçek (kıyamet) i sana hangi şey bildirdi?

— Hasan Basri Çantay

كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌۢ بِٱلْقَارِعَةِ ﴿٤

Semuud ile Aad (kavmleri ta yüreklerinde) patlayacak olan o kıyameti tekzîb etdi (ler).

— Hasan Basri Çantay

فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُواْ بِٱلطَّاغِيَةِ ﴿٥

Semuud'a gelince: Onlar hadden aşırı (korkunç bir ses) ile helak edildiler,

— Hasan Basri Çantay

وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُواْ بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ ﴿٦

Aad'e gelince: Onlar da uğultulu, azgın bir fırtına ile helak edildiler.

— Hasan Basri Çantay

سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَٰنِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى ٱلْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ ﴿٧

(Allah) onu yedi gece, sekiz gün ardı ardınca üzerlerine musallat etdi, öyle ki (eğer sen de haazır olsaydın) o kavmin (bu müddet) içinde (nasıl) olub yıkıldığını görürdün. Sanki onlar, içleri bomboş hurma kütükleri idiler.

— Hasan Basri Çantay

فَهَلْ تَرَىٰ لَهُم مِّنۢ بَاقِيَةٍ ﴿٨

Şimdi onlardan bir kalan görüyor musun?

— Hasan Basri Çantay

وَجَآءَ فِرْعَوْنُ وَمَن قَبْلَهُۥ وَٱلْمُؤْتَفِكَٰتُ بِٱلْخَاطِئَةِ ﴿٩

Fir'avn da, ondan öncekiler de, altüst olan (kasaba) lar (halkı) da hep o hataayı (meydana) getirdiler (irtikâb etdiler).

— Hasan Basri Çantay

فَعَصَوْاْ رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَّابِيَةً ﴿١٠

Öyle ki (her ümmet) Rablerinin peygamberine isyan etdiler. Bundan dolayı O da kendilerini fazla bir şiddetle yakalayıverdi.

— Hasan Basri Çantay

إِنَّا لَمَّا طَغَا ٱلْمَآءُ حَمَلْنَٰكُمْ فِى ٱلْجَارِيَةِ ﴿١١

Hakıykat, (her yanı) su basdığı (mu'tâd haddini aşdığı) zaman sizi gemide biz taşıdık.

— Hasan Basri Çantay

لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَآ أُذُنٌ وَٰعِيَةٌ ﴿١٢

Onu sizin için bir öğüt ve ibret yapalım, onu belleyen kulaklar da bellesin diye.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR