بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

مَا ٱلۡحَآقَّةُ ٢

Nedir o gerçekleşecek olan?

– İbni Kesir

Nedir o gerçekleşecek olan kıyamet?

– Diyanet İşleri

nedir o hak olan (kıyamet)?

– Hasan Basri Çantay

Nedir o muhakkak gerçekleşecek olan

– Seyyid Kutub

وَمَآ أَدۡرَىٰكَ مَا ٱلۡحَآقَّةُ ٣

Ve ne bildirdi sana dirayetle? Nedir o Hâkka?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hangi şey bildirdi sana, gerçekleşecek olanın ne olduğunu?

– İbni Kesir

Gerçekleşecek olan kıyametin ne olduğunu sen ne bileceksin?

– Diyanet İşleri

O gerçek (kıyamet) i sana hangi şey bildirdi?

– Hasan Basri Çantay

O gerçekleşecek olanı sana bildiren nedir?

– Seyyid Kutub

كَذَّبَتۡ ثَمُودُ وَعَادُۢ بِٱلۡقَارِعَةِ ٤

İnanmadı Semud-ü Âd o kariaya.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Semud ve Ad, tepelerine inecek olanı yalanladılar.

– İbni Kesir

Semûd ve Âd kavimleri, yüreklerini hoplatacak olan büyük felaketi (Kıyameti) yalanladılar.

– Diyanet İşleri

Semuud ile Aad (kavmleri ta yüreklerinde) patlayacak olan o kıyameti tekzîb etdi (ler).

– Hasan Basri Çantay

Semûd ve Âd, mutlaka patlak verecek olan kıyameti yalan saydılar.

– Seyyid Kutub

فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهۡلِكُواْ بِٱلطَّاغِيَةِ ٥

Amma Semud ihlâk ediliverdiler o tâgıye ile.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bu sebeple Semud, azgın bir sesle helak edildiler.

– İbni Kesir

Semûd kavmi korkunç bir sarsıntı ile helâk edildi.

– Diyanet İşleri

Semuud'a gelince: Onlar hadden aşırı (korkunç bir ses) ile helak edildiler,

– Hasan Basri Çantay

Böylece Semûd korkunç bir sesle yıkıma uğratıldı.

– Seyyid Kutub

وَأَمَّا عَادٞ فَأُهۡلِكُواْ بِرِيحٖ صَرۡصَرٍ عَاتِيَةٖ ٦

Ve amma Âd onlar da ihlâk ediliverdiler bir sarsar rüzgârı, azgın bir fırtına ile.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ad'a gelince; onlar da uğultulu, azgın bir fırtına ile helak edildiler.

– İbni Kesir

Âd kavmine gelince, onlar da uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgârla helâk edildi.

– Diyanet İşleri

Aad'e gelince: Onlar da uğultulu, azgın bir fırtına ile helak edildiler.

– Hasan Basri Çantay

Âd'a gelince onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile yıkıma uğratıldı.

– Seyyid Kutub

سَخَّرَهَا عَلَيۡهِمۡ سَبۡعَ لَيَالٖ وَثَمَٰنِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومٗاۖ فَتَرَى ٱلۡقَوۡمَ فِيهَا صَرۡعَىٰ كَأَنَّهُمۡ أَعۡجَازُ نَخۡلٍ خَاوِيَةٖ ٧

Müsellat etmişti Allah onun üzerlerine yedi gece sekiz gün husûm halinde: köklerini kesmek üzere müstemirren. Bir de görürsün ki o kavmi o müddet zarfında yıkıla kalmışlar. Ve sanki içleri kof hurma kütükleri imişler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onların kökünü kesmek için, üzerlerine yedi gece sekiz gün, rüzgarı estirdi. Halkın, kökünden sökülmüş hurma kütükleri gibi yere yıkıldığını görürdün.

– İbni Kesir

Allah, onu kesintisiz olarak yedi gece, sekiz gün onların üzerine musallat etti. Öyle ki (eğer orada olsaydın), o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş hâlde görürdün.

– Diyanet İşleri

(Allah) onu yedi gece, sekiz gün ardı ardınca üzerlerine musallat etdi, öyle ki (eğer sen de haazır olsaydın) o kavmin (bu müddet) içinde (nasıl) olub yıkıldığını görürdün. Sanki onlar, içleri bomboş hurma kütükleri idiler.

– Hasan Basri Çantay

Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin onların üzerine musallat etti. Öyle ki, o kavmi, orada içi kof hurma kütükleriymiş gibi onların çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.

– Seyyid Kutub

فَهَلۡ تَرَىٰ لَهُم مِّنۢ بَاقِيَةٖ ٨

Bak şimdi görebilirmisin onlardan bir bakıyye.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi onlardan geri kalan bir şey görüyor musun?

– İbni Kesir

Şimdi onlardan geri kalan bir şey görüyor musun?

– Diyanet İşleri

Şimdi onlardan bir kalan görüyor musun?

– Hasan Basri Çantay

Şimdi onlardan hiç arta kalan görüyor musun?

– Seyyid Kutub

وَجَآءَ فِرۡعَوۡنُ وَمَن قَبۡلَهُۥ وَٱلۡمُؤۡتَفِكَٰتُ بِٱلۡخَاطِئَةِ ٩

Firavun de geldi, ondan evvelkiler de, mütefikeler de hep o hatâ ile.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun da, ondan öncekiler de ve altüst olmuş kasabalar da hep suçla gelmişlerdi.

– İbni Kesir

Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı olan Lût kavmi) hep o suçu işlediler.

– Diyanet İşleri

Fir'avn da, ondan öncekiler de, altüst olan (kasaba) lar (halkı) da hep o hataayı (meydana) getirdiler (irtikâb etdiler).

– Hasan Basri Çantay

Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler o hata ile geldiler.

– Seyyid Kutub

فَعَصَوۡاْ رَسُولَ رَبِّهِمۡ فَأَخَذَهُمۡ أَخۡذَةٗ رَّابِيَةً ١٠

Hep rablarının Resulü’ne âsî oldular o da onları alıverdi mütezayid bir tutuş (kahir bir kabza) ile.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabblarının elçisine isyan etmişlerdi. Bunun üzerine O da kendilerini gittikçe artan bir şiddetle yakalayıverdi.

– İbni Kesir

Öyle ki Rablerinin elçilerine karşı geldiler. Bunun üzerine Allah da onları gittikçe artan bir azap ile yakaladı.

– Diyanet İşleri

Öyle ki (her ümmet) Rablerinin peygamberine isyan etdiler. Bundan dolayı O da kendilerini fazla bir şiddetle yakalayıverdi.

– Hasan Basri Çantay

Böylece Rablerinin elçisine isyan ettiler. Bu yüzden onları, şiddeti gittikçe artan bir yakalayışla yakaladı.

– Seyyid Kutub

إِنَّا لَمَّا طَغَا ٱلۡمَآءُ حَمَلۡنَٰكُمۡ فِي ٱلۡجَارِيَةِ ١١

Halbuki biz o su tuğyan ettiği vakit sizi akan gemide taşıdık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten su bastığı zaman sizi; Biz, taşıdık gemide.

– İbni Kesir

(11-12) Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin.

– Diyanet İşleri

Hakıykat, (her yanı) su basdığı (mu'tâd haddini aşdığı) zaman sizi gemide biz taşıdık.

– Hasan Basri Çantay

Sular kabarınca biz sizi akıp giden (gemide) taşıdık ki;

– Seyyid Kutub

لِنَجۡعَلَهَا لَكُمۡ تَذۡكِرَةٗ وَتَعِيَهَآ أُذُنٞ وَٰعِيَةٞ ١٢

Onu sizlere bir anid yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ki bunu sizin için bir öğüt ve ibret yapalım. Ve anlayışlı kulaklar anlasın diye.

– İbni Kesir

(11-12) Şüphesiz, (Nûh zamanında) su bastığı vakit, sizi gemide biz taşıdık ki, bu olayı sizin için bir uyarı yapalım ve belleyecek kulaklar da onu bellesin.

– Diyanet İşleri

Onu sizin için bir öğüt ve ibret yapalım, onu belleyen kulaklar da bellesin diye.

– Hasan Basri Çantay

Onu size bir ibret yapalım ve belleyen kulaklar onu bellesin.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu