بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ ٱلْمَلِكِ ٱلْقُدُّوسِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَكِيمِ ﴿١

Göklerde ne var, yerde ne varsa (hepsi) O mülk-ü melekûtun eşsiz hükümrânı, noksaanı mucib herşeyden pâk ve münezzeh, gaalib-i mutlak, yegâne hukûm ve hikmet saahibi Allâhı tesbîh (ve tenzîh) etmekdedir.

— Hasan Basri Çantay

هُوَ ٱلَّذِى بَعَثَ فِى ٱلْأُمِّيِّۦنَ رَسُولًا مِّنْهُمْ يَتْلُواْ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتِهِۦ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحِكْمَةَ وَإِن كَانُواْ مِن قَبْلُ لَفِى ضَلَٰلٍ مُّبِينٍ ﴿٢

O, ümmîler içinde kendilerinden (kendilerine) bir peygamber gönderendir ki (bu), onlara âyetlerini okur, onları temizler, onlara kitabı, hikmeti öğretir. Halbuki onlar daha evvel hakıykaten apaçık bir sapıklık içinde idiler.

— Hasan Basri Çantay

وَءَاخَرِينَ مِنْهُمْ لَمَّا يَلْحَقُواْ بِهِمْۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ ﴿٣

(Aynı peygamber) onlardan (mü'minlerden) henüz kendilerine katılıb erişememiş bulunan diğerlerine dahi (kitabı ve hikmeti öğretir). O, gaalib-i mutlakdır, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

ذَٰلِكَ فَضْلُ ٱللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَآءُۚ وَٱللَّهُ ذُو ٱلْفَضْلِ ٱلْعَظِيمِ ﴿٤

Bu, Allahın, kimi dilerse ona vereceği, bir fazl (-u inayet) dir. Allah, büyük fazl (-u kerem) saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

مَثَلُ ٱلَّذِينَ حُمِّلُواْ ٱلتَّوْرَىٰةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا كَمَثَلِ ٱلْحِمَارِ يَحْمِلُ أَسْفَارًۢاۚ بِئْسَ مَثَلُ ٱلْقَوْمِ ٱلَّذِينَ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِۚ وَٱللَّهُ لَا يَهْدِى ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ ﴿٥

Kendilerine Tevrat yükletilib de sonra onu taşımayanların haali koca koca kitablar taşıyan eşeğin haali gibidir. Allahın âyetlerini yalan sayan kavmin vasfı ne kötüdür! Allah zaalimler güruhunu muvaffak etmez.

— Hasan Basri Çantay

قُلْ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ هَادُوٓاْ إِن زَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ أَوْلِيَآءُ لِلَّهِ مِن دُونِ ٱلنَّاسِ فَتَمَنَّوُاْ ٱلْمَوْتَ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ ﴿٦

De ki: «Ey Yahudiler, (bütün) insanları bir tarafa bırakarak Allahın dostları hakıykaten yalınız kendiniz olduğunuzu iddia ediyorsanız, doğru söyleyen (adamlar) sanız, hemen ölümü temennî edin».

— Hasan Basri Çantay

وَلَا يَتَمَنَّوْنَهُۥٓ أَبَدًۢا بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌۢ بِٱلظَّٰلِمِينَ ﴿٧

Onlar, ellerinin öne sürdüğü (irtikâb etdikleri küfür ve meaasî) yüzünden bunu ebedî ve kat'î olarak arzuu etmezler. Allah o zaalimleri çok iyi bilendir.

— Hasan Basri Çantay

قُلْ إِنَّ ٱلْمَوْتَ ٱلَّذِى تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُۥ مُلَٰقِيكُمْۖ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَٰلِمِ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٨

De ki: «Sizin hakıykaten kaçıb durduğunuz ölüm (yok mu?) o, size elbette gelib çattadır. Sonra (hepiniz), gizliyi de, aşikârı da bilen (Allah) a döndürüleceksiniz de O, size neler yapardınız haber verecekdir.

— Hasan Basri Çantay

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِذَا نُودِىَ لِلصَّلَوٰةِ مِن يَوْمِ ٱلْجُمُعَةِ فَٱسْعَوْاْ إِلَىٰ ذِكْرِ ٱللَّهِ وَذَرُواْ ٱلْبَيْعَۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٩

Ey îman edenler, cum'a günü namaz için çağrıldığı (nız) zaman hemen Allâhı zikretmiye gidin. Alış verişi bırakın. Bu, bilirseniz, sizin için çok hayırlıdır.

— Hasan Basri Çantay

فَإِذَا قُضِيَتِ ٱلصَّلَوٰةُ فَٱنتَشِرُواْ فِى ٱلْأَرْضِ وَٱبْتَغُواْ مِن فَضْلِ ٱللَّهِ وَٱذْكُرُواْ ٱللَّهَ كَثِيرًا لَّعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿١٠

Artık o namazı kılınca yer (yüzün) e dağdın, Allahın fazlından (nasıyb) arayın. Allâhı çok zikredin. Tâki umduğunuza kavuşasınız.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR