بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

لَهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۖ يُحْىِۦ وَيُمِيتُۖ وَهُوَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ ﴿٢

Göklerin ve yerin mülk (-ü tasarruf) u Onundur. Hem diriltir, hem öldürür. O, her şey'e hakkıyle kaadirdir.

— Hasan Basri Çantay

هُوَ ٱلْأَوَّلُ وَٱلْءَاخِرُ وَٱلظَّٰهِرُ وَٱلْبَاطِنُۖ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ ﴿٣

O, hem evveldir, hem âhirdir, hem zaahirdir, hem baatındır. O, herşey'i kemâliyle bilendir.

— Hasan Basri Çantay

هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ فِى سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ ٱسْتَوَىٰ عَلَى ٱلْعَرْشِۚ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِى ٱلْأَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنزِلُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا يَعْرُجُ فِيهَاۖ وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ﴿٤

O, gökleri ve yeri altı günde yaartan, sonra (hükmü) arşı istîlâ edendir. Yere giren, oradan çıkan, gökden inen, oraya yükselen şeyleri O bilir. Nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir. Ne yaparsanız Allah hakkıyle görücüdür.

— Hasan Basri Çantay

لَّهُۥ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرْجَعُ ٱلْأُمُورُ ﴿٥

Göklerin ve yerin mülk (-ü tasarruf) u Onundur. (Bütün) işler ancak Ona döndürülür.

— Hasan Basri Çantay

يُولِجُ ٱلَّيْلَ فِى ٱلنَّهَارِ وَيُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِى ٱلَّيْلِۚ وَهُوَ عَلِيمٌۢ بِذَاتِ ٱلصُّدُورِ ﴿٦

O, geceyi gündüzün içerisine sokar, gündüzü de gecenin içine katar. O, sinelerde gizlenen herşey'i hakkıyle bilendir.

— Hasan Basri Çantay

ءَامِنُواْ بِٱللَّهِ وَرَسُولِهِۦ وَأَنفِقُواْ مِمَّا جَعَلَكُم مُّسْتَخْلَفِينَ فِيهِۖ فَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ مِنكُمْ وَأَنفَقُواْ لَهُمْ أَجْرٌ كَبِيرٌ ﴿٧

Allaha ve peygamberine îman (etmekde sebat) edin, (Sizden evvel geçenlerin ardından Allahın) size (tasarruf için) vekâlet verdiği (mal) dan (Onun uğrunda) harcayın, içinizden îman edib de (o suretle) harcayanlar (yok mu?) onlar için büyük mükâfat vardır.

— Hasan Basri Çantay

وَمَا لَكُمْ لَا تُؤْمِنُونَ بِٱللَّهِۙ وَٱلرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ لِتُؤْمِنُواْ بِرَبِّكُمْ وَقَدْ أَخَذَ مِيثَٰقَكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿٨

Peygamber, Rabbinize îman etmeniz için sizi da'vet edib dururken, size ne oluyor ki Allaha îman etmiyorsunuz? Halbuki O, sizden kat'î te'mînat da almışdı. Eğer Ona îman edeceklerseniz (hemen buna koşun).

— Hasan Basri Çantay

هُوَ ٱلَّذِى يُنَزِّلُ عَلَىٰ عَبْدِهِۦٓ ءَايَٰتٍۭ بَيِّنَٰتٍ لِّيُخْرِجَكُم مِّنَ ٱلظُّلُمَٰتِ إِلَى ٱلنُّورِۚ وَإِنَّ ٱللَّهَ بِكُمْ لَرَءُوفٌ رَّحِيمٌ ﴿٩

O, sizi (küfür) karanlıklar (ın) dan (îman) aydınlığ (ın) a çıkarmak için kulunun üzerine açık açık âyetler indirmekde olandır. Şübhesiz ki Allah sizi çok esirgeyen, rahmetini râygân edendir.

— Hasan Basri Çantay

وَمَا لَكُمْ أَلَّا تُنفِقُواْ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَلِلَّهِ مِيرَٰثُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِۚ لَا يَسْتَوِى مِنكُم مَّنْ أَنفَقَ مِن قَبْلِ ٱلْفَتْحِ وَقَٰتَلَۚ أُوْلَٰٓئِكَ أَعْظَمُ دَرَجَةً مِّنَ ٱلَّذِينَ أَنفَقُواْ مِنۢ بَعْدُ وَقَٰتَلُواْۚ وَكُلًّا وَعَدَ ٱللَّهُ ٱلْحُسْنَىٰۚ وَٱللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ ﴿١٠

Ne oluyor size ki (îman etdikden sonra da) Allah yolunda harcamıyorsunuz? Halbuki göklerin ve yerin (bütün) mîrâsı Allahındır. İçinizde fetihden evvel (Allah yolunda) harcayan ve muhaarebe eden kimseler (diğerleriyle) bir olmaz. Onlar derece i'tibariyle (o fetihden) sonra harcayan ve muhaarebe edenlerden daha büyükdür. (Bununla beraber) Allah (bu iki zümreden) her birine en güzel olanı (cenneti) va'detdi. Allah, ne yaparsanız hakkıyle haberdârdır,

— Hasan Basri Çantay

مَّن ذَا ٱلَّذِى يُقْرِضُ ٱللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَٰعِفَهُۥ لَهُۥ وَلَهُۥٓ أَجْرٌ كَرِيمٌ ﴿١١

Allaha karz-ı hasenle ödüne verecek olan kim? İşte o, bunu (n mükâfatını) kat kat artıracakdır. Ona (başkaca) çok değerli bir mükâfat da vardır.

— Hasan Basri Çantay

يَوْمَ تَرَى ٱلْمُؤْمِنِينَ وَٱلْمُؤْمِنَٰتِ يَسْعَىٰ نُورُهُم بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَٰنِهِم بُشْرَىٰكُمُ ٱلْيَوْمَ جَنَّٰتٌ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ ﴿١٢

O günde ki erkek mü'minlerle kadın mü'minleri — nuurları önlerinden ve sağlarından koşar bir halde görürsün. (Melekler onlara) «Bugün sizin müjdeniz, içlerinde ebedî kalacağınız, altlarından ırmaklar akan cennetlerdir» (diyeceklerdir). İşte bu, büyük muraada ermenin ta kendisidir.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR