بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّنَ ٱلْأَنۢبَآءِ مَا فِيهِ مُزْدَجَرٌ ﴿٤

Celâl’im hakkı için onlara kıssalardan öyleleri de geldi ki onlarda zecredecek haberler var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

حِكْمَةٌۢ بَٰلِغَةٌۖ فَمَا تُغْنِ ٱلنُّذُرُ ﴿٥

Bir hikmeti baliga, fakat inzarlar faide vermiyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

فَتَوَلَّ عَنْهُمْۘ يَوْمَ يَدْعُ ٱلدَّاعِ إِلَىٰ شَىْءٍ نُّكُرٍ ﴿٦

Sen de onlardan yüz çevir, o gün ki çağırıcı görülmedik müdhiş bir şeye çağırır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

خُشَّعًا أَبْصَٰرُهُمْ يَخْرُجُونَ مِنَ ٱلْأَجْدَاثِ كَأَنَّهُمْ جَرَادٌ مُّنتَشِرٌ ﴿٧

Gözleri düşgün düşgün kabirlerden çıkarlar, sanki çıvgın çekirgeler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

مُّهْطِعِينَ إِلَى ٱلدَّاعِۖ يَقُولُ ٱلْكَٰفِرُونَ هَٰذَا يَوْمٌ عَسِرٌ ﴿٨

Gibi çağırana koşarak, der ki kâfirler: bu pek zorlu bir gündür.

— Elmalılı Hamdi Yazır

كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ فَكَذَّبُواْ عَبْدَنَا وَقَالُواْ مَجْنُونٌ وَٱزْدُجِرَ ﴿٩

Onlardan evvel Nuh kavmi tekzib etti yalancı dediler o kulumuza, mecnun dediler, çok incittiler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنِّى مَغْلُوبٌ فَٱنتَصِرْ ﴿١٠

O da nihayet Rabbi’ne duâ etti, ben dedi, mağlûbum, hemen nusratını ver.

— Elmalılı Hamdi Yazır

فَفَتَحْنَآ أَبْوَٰبَ ٱلسَّمَآءِ بِمَآءٍ مُّنْهَمِرٍ ﴿١١

Bunun üzerine Göğün kapılarını açtık dökülen bir su ile şakır şakır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَفَجَّرْنَا ٱلْأَرْضَ عُيُونًا فَٱلْتَقَى ٱلْمَآءُ عَلَىٰٓ أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ ﴿١٢

Yeri de fışkırtık kaynaklar halinde, derken su birleşti bir emr üzerine ki olmuştu öyle mukadder.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَحَمَلْنَٰهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلْوَٰحٍ وَدُسُرٍ ﴿١٣

Onu ise taşıdık elvahlı ve kenetli bir hamule üzerinde ki akar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

تَجْرِى بِأَعْيُنِنَا جَزَآءً لِّمَن كَانَ كُفِرَ ﴿١٤

Nezaretimizle giderdi o nankörlük edilen zata bir mükâfat olarak.

— Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR