بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ ﴿٩

İki yay kadar yahut daha da yakın oldu.

— İbni Kesir

فَأَوْحَىٰٓ إِلَىٰ عَبْدِهِۦ مَآ أَوْحَىٰ ﴿١٠

O vakit kuluna vahyedeceğini etti.

— İbni Kesir

مَا كَذَبَ ٱلْفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ ﴿١١

Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.

— İbni Kesir

أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ ﴿١٢

Onun gördüğü şey üzerinde de kendisiyle tartışacak mısınız?

— İbni Kesir

وَلَقَدْ رَءَاهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ ﴿١٣

Andolsun ki; onu, bir de diğer inişte görmüştü.

— İbni Kesir

عِندَ سِدْرَةِ ٱلْمُنتَهَىٰ ﴿١٤

Sidret'ül-Münteha'nın yanında.

— İbni Kesir

عِندَهَا جَنَّةُ ٱلْمَأْوَىٰٓ ﴿١٥

Ki Cennet'ül-Me'va da onun yanındadır.

— İbni Kesir

إِذْ يَغْشَى ٱلسِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ ﴿١٦

O zaman Sidre'yi bürümekte olan bürüyordu.

— İbni Kesir

مَا زَاغَ ٱلْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ ﴿١٧

Göz, ne şaştı ne aştı.

— İbni Kesir

لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ ءَايَٰتِ رَبِّهِ ٱلْكُبْرَىٰٓ ﴿١٨

Andolsun ki; Rabbının, ayetlerinden en büyüğünü gördü.

— İbni Kesir

أَفَرَءَيْتُمُ ٱللَّٰتَ وَٱلْعُزَّىٰ ﴿١٩

Gördünüz mü Lat ve Uzza'yı?

— İbni Kesir

AYARLAR