بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَهُوَ بِٱلْأُفُقِ ٱلْأَعْلَىٰ ﴿٧

Ve o en yüksek ufukta idi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve o; en yüce ufukta idi.

— İbni Kesir

(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.

— Diyanet İşleri

O, en yüksek ufukda idi.

— Hasan Basri Çantay

Yüce ufuktayken.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ ﴿٨

Sonra yaklaştı da tedellî etti.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.

— İbni Kesir

Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu.

— Diyanet İşleri

Sonra (Cebrail, ona) yaklaşdı. Derken sarkdı.

— Hasan Basri Çantay

Sonra yaklaştı, yere doğru uzandı.

— Seyyid Kutub

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ ﴿٩

Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut daha az kaldı da.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İki yay kadar yahut daha da yakın oldu.

— İbni Kesir

(Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu.

— Diyanet İşleri

(Bu suretle o, peygamberlere) iki yay kadar, yahud daha yakın oldu da,

— Hasan Basri Çantay

Öyle ki, Peygamberle araları iki yay aralığı ya da daha yakın oldu.

— Seyyid Kutub

فَأَوْحَىٰٓ إِلَىٰ عَبْدِهِۦ مَآ أَوْحَىٰ ﴿١٠

Verdi kuluna verdiği vahyi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O vakit kuluna vahyedeceğini etti.

— İbni Kesir

Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti.

— Diyanet İşleri

(Allahın) kuluna vahy etdiği neyse onu vahyetdi.

— Hasan Basri Çantay

O anda Allah dilediği mesajı Kul'una vahyetti.

— Seyyid Kutub

مَا كَذَبَ ٱلْفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ ﴿١١

Gözün gördüğünü kalb tekzib etmedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.

— İbni Kesir

Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı.

— Diyanet İşleri

Onun gördüğünü kalb (i) yalana çıkarmadı.

— Hasan Basri Çantay

O'nun gönlü, gözünün gördüğünü yalanlamadı.

— Seyyid Kutub

أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ ﴿١٢

Şimdi siz ona o görüşüne karşı mücadele mi ediyorsunuz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onun gördüğü şey üzerinde de kendisiyle tartışacak mısınız?

— İbni Kesir

(Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?

— Diyanet İşleri

Şimdi siz onun bu görüşüne karşı da kendisiyle mücâdele mi edeceksiniz?

— Hasan Basri Çantay

Siz şimdi gözü ile gördükleri hakkında O'nunla tartışmaya mı girişiyorsunuz?

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ رَءَاهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ ﴿١٣

Kasem olsun ki o onu bir deha da inişinde gördü.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; onu, bir de diğer inişte görmüştü.

— İbni Kesir

Andolsun ki, o, Cebrail’i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü.

— Diyanet İşleri

(13-14) Andolsun ki onu diğer bir defa da Sidre-tül müntehânın yanında gördü o,

— Hasan Basri Çantay

O, Cebrail'i bir başka inişinde de görmüştü.

— Seyyid Kutub

عِندَ سِدْرَةِ ٱلْمُنتَهَىٰ ﴿١٤

Sidre-i münteha’nın yanında.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sidret'ül-Münteha'nın yanında.

— İbni Kesir

Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında.

— Diyanet İşleri

(13-14) Andolsun ki onu diğer bir defa da Sidre-tül müntehânın yanında gördü o,

— Hasan Basri Çantay

En uçtaki ağacın (Sidretü'l-Münteha'nın) yanında.

— Seyyid Kutub

عِندَهَا جَنَّةُ ٱلْمَأْوَىٰٓ ﴿١٥

Ki cennet’ül-me'vâ onun yanında.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ki Cennet'ül-Me'va da onun yanındadır.

— İbni Kesir

Me’vâ cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır.

— Diyanet İşleri

ki Cennet-ül me'vâ onun yanındadır.

— Hasan Basri Çantay

Yanıbaşında me'va cenneti vardı.

— Seyyid Kutub

إِذْ يَغْشَى ٱلسِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ ﴿١٦

O dem ki o Sidre’yi bürüyen bürüyordu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O zaman Sidre'yi bürümekte olan bürüyordu.

— İbni Kesir

O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.

— Diyanet İşleri

O (gördüğü) zaman Sidreyi bürüyordu onu bürümekde olan.

— Hasan Basri Çantay

O sırada ağacı yaman bir şey bürümüştü.

— Seyyid Kutub

مَا زَاغَ ٱلْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ ﴿١٧

Göz, ne şaştı ne aştı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göz, ne şaştı ne aştı.

— İbni Kesir

Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı.

— Diyanet İşleri

(Peygamberin) göz (ü, gördüğünden) ağmadı, (onu) aşmadı da.

— Hasan Basri Çantay

Muhammed'in gözü ne yana kaydı ve ne de öteye geçti

— Seyyid Kutub

AYARLAR