بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

ذُو مِرَّةٖ فَٱسۡتَوَىٰ ٦

Bir kuvvet sahibi, hemen duruklandı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O; akıl ve görüşünde kamildir. Hemen doğruluverdi.

– İbni Kesir

(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.

– Diyanet İşleri

(Ki o) akıl ve re'yinde kâmil (bir melek) dir. Hemen (kendi suretine girib) doğruldu.

– Hasan Basri Çantay

O üstün yetenekli melek doğruldu.

– Seyyid Kutub

وَهُوَ بِٱلۡأُفُقِ ٱلۡأَعۡلَىٰ ٧

Ve o en yüksek ufukta idi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve o; en yüce ufukta idi.

– İbni Kesir

(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.

– Diyanet İşleri

O, en yüksek ufukda idi.

– Hasan Basri Çantay

Yüce ufuktayken.

– Seyyid Kutub

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ ٨

Sonra yaklaştı da tedellî etti.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.

– İbni Kesir

Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu.

– Diyanet İşleri

Sonra (Cebrail, ona) yaklaşdı. Derken sarkdı.

– Hasan Basri Çantay

Sonra yaklaştı, yere doğru uzandı.

– Seyyid Kutub

فَكَانَ قَابَ قَوۡسَيۡنِ أَوۡ أَدۡنَىٰ ٩

Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar, yahut daha az kaldı da.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İki yay kadar yahut daha da yakın oldu.

– İbni Kesir

(Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu.

– Diyanet İşleri

(Bu suretle o, peygamberlere) iki yay kadar, yahud daha yakın oldu da,

– Hasan Basri Çantay

Öyle ki, Peygamberle araları iki yay aralığı ya da daha yakın oldu.

– Seyyid Kutub

فَأَوۡحَىٰٓ إِلَىٰ عَبۡدِهِۦ مَآ أَوۡحَىٰ ١٠

Verdi kuluna verdiği vahyi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O vakit kuluna vahyedeceğini etti.

– İbni Kesir

Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti.

– Diyanet İşleri

(Allahın) kuluna vahy etdiği neyse onu vahyetdi.

– Hasan Basri Çantay

O anda Allah dilediği mesajı Kul'una vahyetti.

– Seyyid Kutub

مَا كَذَبَ ٱلۡفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ ١١

Gözün gördüğünü kalb tekzib etmedi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.

– İbni Kesir

Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı.

– Diyanet İşleri

Onun gördüğünü kalb (i) yalana çıkarmadı.

– Hasan Basri Çantay

O'nun gönlü, gözünün gördüğünü yalanlamadı.

– Seyyid Kutub

أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ ١٢

Şimdi siz ona o görüşüne karşı mücadele mi ediyorsunuz?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onun gördüğü şey üzerinde de kendisiyle tartışacak mısınız?

– İbni Kesir

(Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?

– Diyanet İşleri

Şimdi siz onun bu görüşüne karşı da kendisiyle mücâdele mi edeceksiniz?

– Hasan Basri Çantay

Siz şimdi gözü ile gördükleri hakkında O'nunla tartışmaya mı girişiyorsunuz?

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ رَءَاهُ نَزۡلَةً أُخۡرَىٰ ١٣

Kasem olsun ki o onu bir deha da inişinde gördü.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; onu, bir de diğer inişte görmüştü.

– İbni Kesir

Andolsun ki, o, Cebrail’i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü.

– Diyanet İşleri

(13-14) Andolsun ki onu diğer bir defa da Sidre-tül müntehânın yanında gördü o,

– Hasan Basri Çantay

O, Cebrail'i bir başka inişinde de görmüştü.

– Seyyid Kutub

عِندَ سِدۡرَةِ ٱلۡمُنتَهَىٰ ١٤

Sidre-i münteha’nın yanında.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sidret'ül-Münteha'nın yanında.

– İbni Kesir

Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında.

– Diyanet İşleri

(13-14) Andolsun ki onu diğer bir defa da Sidre-tül müntehânın yanında gördü o,

– Hasan Basri Çantay

En uçtaki ağacın (Sidretü'l-Münteha'nın) yanında.

– Seyyid Kutub

عِندَهَا جَنَّةُ ٱلۡمَأۡوَىٰٓ ١٥

Ki cennet’ül-me'vâ onun yanında.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ki Cennet'ül-Me'va da onun yanındadır.

– İbni Kesir

Me’vâ cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır.

– Diyanet İşleri

ki Cennet-ül me'vâ onun yanındadır.

– Hasan Basri Çantay

Yanıbaşında me'va cenneti vardı.

– Seyyid Kutub

إِذۡ يَغۡشَى ٱلسِّدۡرَةَ مَا يَغۡشَىٰ ١٦

O dem ki o Sidre’yi bürüyen bürüyordu.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O zaman Sidre'yi bürümekte olan bürüyordu.

– İbni Kesir

O zaman Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.

– Diyanet İşleri

O (gördüğü) zaman Sidreyi bürüyordu onu bürümekde olan.

– Hasan Basri Çantay

O sırada ağacı yaman bir şey bürümüştü.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu