بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلْقُوَىٰ ﴿٥

Onu müthiş kuvvetli olan öğretti.

— İbni Kesir

ذُو مِرَّةٍ فَٱسْتَوَىٰ ﴿٦

O; akıl ve görüşünde kamildir. Hemen doğruluverdi.

— İbni Kesir

وَهُوَ بِٱلْأُفُقِ ٱلْأَعْلَىٰ ﴿٧

Ve o; en yüce ufukta idi.

— İbni Kesir

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ ﴿٨

Sonra yaklaştı, derken sarkıverdi.

— İbni Kesir

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ ﴿٩

İki yay kadar yahut daha da yakın oldu.

— İbni Kesir

فَأَوْحَىٰٓ إِلَىٰ عَبْدِهِۦ مَآ أَوْحَىٰ ﴿١٠

O vakit kuluna vahyedeceğini etti.

— İbni Kesir

مَا كَذَبَ ٱلْفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ ﴿١١

Onun gördüğünü gönül yalanlamadı.

— İbni Kesir

أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ ﴿١٢

Onun gördüğü şey üzerinde de kendisiyle tartışacak mısınız?

— İbni Kesir

وَلَقَدْ رَءَاهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ ﴿١٣

Andolsun ki; onu, bir de diğer inişte görmüştü.

— İbni Kesir

عِندَ سِدْرَةِ ٱلْمُنتَهَىٰ ﴿١٤

Sidret'ül-Münteha'nın yanında.

— İbni Kesir

عِندَهَا جَنَّةُ ٱلْمَأْوَىٰٓ ﴿١٥

Ki Cennet'ül-Me'va da onun yanındadır.

— İbni Kesir

AYARLAR