بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلْهَوَىٰٓ ﴿٣

O, nefis arzusu ile konuşmaz.

— Diyanet İşleri

إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْىٌ يُوحَىٰ ﴿٤

(Size okuduğu) Kur'an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.

— Diyanet İşleri

عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلْقُوَىٰ ﴿٥

(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.

— Diyanet İşleri

ذُو مِرَّةٍ فَٱسْتَوَىٰ ﴿٦

(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.

— Diyanet İşleri

وَهُوَ بِٱلْأُفُقِ ٱلْأَعْلَىٰ ﴿٧

(5-7) (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O, en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.

— Diyanet İşleri

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ ﴿٨

Sonra (ona) yaklaştı derken sarkıp daha da yakın oldu.

— Diyanet İşleri

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ ﴿٩

(Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu.

— Diyanet İşleri

فَأَوْحَىٰٓ إِلَىٰ عَبْدِهِۦ مَآ أَوْحَىٰ ﴿١٠

Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti.

— Diyanet İşleri

مَا كَذَبَ ٱلْفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ ﴿١١

Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı.

— Diyanet İşleri

أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ ﴿١٢

(Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?

— Diyanet İşleri

وَلَقَدْ رَءَاهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ ﴿١٣

Andolsun ki, o, Cebrail’i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü.

— Diyanet İşleri

AYARLAR