بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ ﴿٢

saahibiniz (doğru yoldan) sapmadı. Baatıla da inanmadı.

— Hasan Basri Çantay

وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلْهَوَىٰٓ ﴿٣

Kendi (re'y-ü) hevâsından söylemez o.

— Hasan Basri Çantay

إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْىٌ يُوحَىٰ ﴿٤

O, kendisine (Allahdan) ilkaa edilegelen bir vahyden başkası değildir.

— Hasan Basri Çantay

عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلْقُوَىٰ ﴿٥

Onu müdhiş kuvvetlere mâlik olan öğretdi.

— Hasan Basri Çantay

ذُو مِرَّةٍ فَٱسْتَوَىٰ ﴿٦

(Ki o) akıl ve re'yinde kâmil (bir melek) dir. Hemen (kendi suretine girib) doğruldu.

— Hasan Basri Çantay

وَهُوَ بِٱلْأُفُقِ ٱلْأَعْلَىٰ ﴿٧

O, en yüksek ufukda idi.

— Hasan Basri Çantay

ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ ﴿٨

Sonra (Cebrail, ona) yaklaşdı. Derken sarkdı.

— Hasan Basri Çantay

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ ﴿٩

(Bu suretle o, peygamberlere) iki yay kadar, yahud daha yakın oldu da,

— Hasan Basri Çantay

فَأَوْحَىٰٓ إِلَىٰ عَبْدِهِۦ مَآ أَوْحَىٰ ﴿١٠

(Allahın) kuluna vahy etdiği neyse onu vahyetdi.

— Hasan Basri Çantay

مَا كَذَبَ ٱلْفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ ﴿١١

Onun gördüğünü kalb (i) yalana çıkarmadı.

— Hasan Basri Çantay

أَفَتُمَٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ ﴿١٢

Şimdi siz onun bu görüşüne karşı da kendisiyle mücâdele mi edeceksiniz?

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR