بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
حمٓ ١
Hâ, mîm.
Ha, Mim.
Hâ Mîm.
Haa, Mîm.
Ha, Mim.
وَٱلۡكِتَٰبِ ٱلۡمُبِينِ ٢
Bu parlak kitabın kadrini bilin.
Apaçık kitaba andolsun ki;
(2-3) Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık.
(Hidâyet yolunu) apâşikâr gösteren (şu) kitaba andederim ki,
Apaçık Kitab'a andolsun ki.
إِنَّا جَعَلۡنَٰهُ قُرۡءَٰنًا عَرَبِيّٗا لَّعَلَّكُمۡ تَعۡقِلُونَ ٣
Hakkâ biz onu Arabî olarak okunacak bir Kur'an kıldık ki akıl erdiresiniz.
Düşünüp anlayasınız diye gerçekten Biz, onu arabça bir Kur'an kılmışızdır
(2-3) Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık.
Hakıykat biz onu, (Onun manâlarını) anlayasınız diye, Arabca bir Kur'an yapdık.
Düşünüp anlamanız için onu Arapça bir Kur'an yaptık.
وَإِنَّهُۥ فِيٓ أُمِّ ٱلۡكِتَٰبِ لَدَيۡنَا لَعَلِيٌّ حَكِيمٌ ٤
Ve hakikat o, bizim nezdimizdeki ana kitapta çok yüksek, çok hikmetlidir.
O nezdimizdeki ana kitabdadır. Şanı yücedir, hikmet doludur.
Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz’da) mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle doludur.
Şübhesiz o (Kur'an), nezdimizdeki ana kitabda (sabit), çok yüce çok kıymetli (bir kitab) dır.
O, katımızda bulunan ana kitabdadır. Şanı yücedir, hikmetle doludur.
أَفَنَضۡرِبُ عَنكُمُ ٱلذِّكۡرَ صَفۡحًا أَن كُنتُمۡ قَوۡمٗا مُّسۡرِفِينَ ٥
Siz müsrif bir kavim olduğunuz için şimdi sizden o öğüdü bertaraf mı edeceğiz?
Haddi aşan bir kavimsiniz diye, sizi o Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim?
Haddi aşan bir topluluk oldunuz, diye vazgeçip Zikir’le (Kur’an’la) sizi uyarmaktan geri mi duralım?
Siz haddi aşan bir kavmsinizdir diye artık o Kur'ânı sizden (uzaklaşdırıb, inzalinde) vaz geçib bırakı mı verelim?
Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim?
وَكَمۡ أَرۡسَلۡنَا مِن نَّبِيّٖ فِي ٱلۡأَوَّلِينَ ٦
Halbuki evvelkiler içinde biz nice peygamber gönderdik.
Daha öncekilere nice peygamberler göndermiştik.
Hâlbuki daha önceki toplumlara da nice peygamberler göndermiştik.
Halbuki biz evvelki (ümmet) ler içinde de nice peygamber (ler) gönderdik.
Biz, sizden önce gelenlere nice peygamberler gönderdik.
وَمَا يَأۡتِيهِم مِّن نَّبِيٍّ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَهۡزِءُونَ ٧
Hiç bir peygamber de gelmiyordu ki kendilerine onunla mutlak eğlenmesinler.
Kendilerine bir peygamber gelmeyedursun mutlaka onunla alay ederlerdi.
(Onlar da) kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
Onlar da, kendilerine bir peygamber gelmeye dursun, ille onunla istihza ederlerdi.
Onlar, kendilerine gelen her peygamberi mutlaka alaya alırlardı.
فَأَهۡلَكۡنَآ أَشَدَّ مِنۡهُم بَطۡشٗا وَمَضَىٰ مَثَلُ ٱلۡأَوَّلِينَ ٨
Onun için biz onlardan daha sert pençelileri helâk ettik, ve evvelkilerin meseli geçti.
Biz, bunlardan daha güçlü olanları helak ettik. Öncekilerin misali geçti.
Biz, onlardan daha çetinlerini de helâk ettik. Öncekilerin örneği geçti!
Onun için biz kuvvetçe bunlardan daha çetinlerini helak ettik. O evvelki (ümmet) lerin misâl (ler) i (nice âyetlerimizde) geçmişdir.
Bizde bunlardan daha güçlü oları o kavimleri helak ettik. Öncekilere dair nice misaller geçmiştir.
وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّنۡ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ ٱلۡعَزِيزُ ٱلۡعَلِيمُ ٩
Celâlim Hakk’ı için sorsan onlara o gökleri ve yeri kim yarattı? Elbette diyecekler: onları o Aziz, Alim yarattı.
Andolsun ki; onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, muhakkak: Onları Aziz, Alim yaratmıştır, diyeceklerdir.
Andolsun, onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka, “Onları mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen (Allah) yarattı” diyeceklerdir.
Andolsun ki eğer onlara «Gökleri, yeri kim yaratdı?» (diye) sorarsan elbette «Onları O mutlak gaalib, O (her şey'i) hakkıyle bilen (Allah) yaratdı» derler.
Andolsun onlara: «Gökleri ve yeri kim yarattı?» diye sorsan elbette «Onları, çok üstün, çok bilen Allah yarattı» diyeceklerdir.
ٱلَّذِي جَعَلَ لَكُمُ ٱلۡأَرۡضَ مَهۡدٗا وَجَعَلَ لَكُمۡ فِيهَا سُبُلٗا لَّعَلَّكُمۡ تَهۡتَدُونَ ١٠
O ki arzı sizin için bir beşik yaptı, ve doğru gidesiniz diye size yollar açtı.
O ki; yeri, sizin için bir beşik kılmış, doğru gidesiniz diye orada yollar var etmiştir.
O, yeryüzünü size beşik yapan ve gideceğiniz yere ulaşasınız diye sizin için orada yollar var edendir.
(O Allah ki) yeri sizin için bir beşik yapmış, onda, doğru gidesiniz diye, yollar açmışdır.
O; size yeri beşik kılan ve doğru gitmeniz için yeryüzünde size yollar gösterendir.
وَٱلَّذِي نَزَّلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءَۢ بِقَدَرٖ فَأَنشَرۡنَا بِهِۦ بَلۡدَةٗ مَّيۡتٗاۚ كَذَٰلِكَ تُخۡرَجُونَ ١١
Ve o ki yukarıdan bir mikdar ile bir su indirmekte ve onunla ölü bir beldeye hayat neşretmekteyiz, işte siz de öyle çıkarılacaksınız.
O ki; gökten bir ölçüye göre su indirmiştir. İşte Biz, onunla ölü bir memleketi dirilttik, siz de böylece çıkarılacaksınız.
O, gökten bir ölçüye göre yağmur indirendir. Biz onunla ölü araziyi canlandırdık. İşte siz de, böyle diriltileceksiniz.
(O Allah ki) gökden bir ölçü ile su indirmişdir. İşte biz onunla ölü bir memlekete can verdik. Sizde böylece (kabirlerinizden diriltilib) çıkarılacaksınız.
Gökten bir ölçüye göre suyu indiren O'dur. Biz onunla kupkuru ölü bir memlekete hayat verdik. İşte böyle sizde tekrar diriltileceksiniz.