بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَقَالَ إِنِّيٓ أَحۡبَبۡتُ حُبَّ ٱلۡخَيۡرِ عَن ذِكۡرِ رَبِّي حَتَّىٰ تَوَارَتۡ بِٱلۡحِجَابِ ٣٢

«Gerçek ben, mal (ya'ni at) sevgisine (sırf) Rabbimi zikretmek için düşdüm» demişdi. Nihayet (bu atlar) perdenin arkasına gizlenmiş (ler) di.

– Hasan Basri Çantay

رُدُّوهَا عَلَيَّۖ فَطَفِقَ مَسۡحَۢا بِٱلسُّوقِ وَٱلۡأَعۡنَاقِ ٣٣

(Dedi ki:) «Onları bana döndürün». Hemen ayaklarını, boyunlarını okşamıya, taramıya başladı.

– Hasan Basri Çantay

وَلَقَدۡ فَتَنَّا سُلَيۡمَٰنَ وَأَلۡقَيۡنَا عَلَىٰ كُرۡسِيِّهِۦ جَسَدٗا ثُمَّ أَنَابَ ٣٤

Andolsun biz, Süleymanı imtihan da etdik: Tahtının üstüne bir cesed bırakıverdik. (Nice günlerden) sonra o, yine (eski haaline) döndü.

– Hasan Basri Çantay

قَالَ رَبِّ ٱغۡفِرۡ لِي وَهَبۡ لِي مُلۡكٗا لَّا يَنۢبَغِي لِأَحَدٖ مِّنۢ بَعۡدِيٓۖ إِنَّكَ أَنتَ ٱلۡوَهَّابُ ٣٥

Dedi ki: «Ey Rabbim, beni yarlığa. Bana öyle bir mülk (-ü saltanat) ver ki o, benden başka hiçbir kimseye lâyık olmasın. Şübhesiz bütün muradları ihsan eden Sensin, Sen».

– Hasan Basri Çantay

فَسَخَّرۡنَا لَهُ ٱلرِّيحَ تَجۡرِي بِأَمۡرِهِۦ رُخَآءً حَيۡثُ أَصَابَ ٣٦

Bunun üzerine biz de ona rüzgârı müsahhar etdik ki bu, onun emriyle, onun dilediği yere yumuşacık akar giderdi.

– Hasan Basri Çantay

وَٱلشَّيَٰطِينَ كُلَّ بَنَّآءٖ وَغَوَّاصٖ ٣٧

Şeytanları (onlardan) her bina ustasını, her dalgıcı,

– Hasan Basri Çantay

وَءَاخَرِينَ مُقَرَّنِينَ فِي ٱلۡأَصۡفَادِ ٣٨

(Yine onlardan) bukağılarla bağlanmış olan diğerlerini de (emrine râm etdik).

– Hasan Basri Çantay

هَٰذَا عَطَآؤُنَا فَٱمۡنُنۡ أَوۡ أَمۡسِكۡ بِغَيۡرِ حِسَابٖ ٣٩

(Dedik ki:) «Bu, bizim vergimizdir. Artık (dilediğine) hesabsız ver, yahud tut (kıs)».

– Hasan Basri Çantay

وَإِنَّ لَهُۥ عِندَنَا لَزُلۡفَىٰ وَحُسۡنَ مَـَٔابٖ ٤٠

Şübhe yok ki indimizde onun mutlak bir yakınlığı ve dönüb geleceği yer güzelliği de vardır.

– Hasan Basri Çantay

وَٱذۡكُرۡ عَبۡدَنَآ أَيُّوبَ إِذۡ نَادَىٰ رَبَّهُۥٓ أَنِّي مَسَّنِيَ ٱلشَّيۡطَٰنُ بِنُصۡبٖ وَعَذَابٍ ٤١

Kulumuz Eyyubu da an. Hani o, Rabbine şöyle nida etmişdi: «Hakıykat, şeytan beni yorgunluğa (meşakkate) ve azaba (hastalığa) uğratdı.

– Hasan Basri Çantay

ٱرۡكُضۡ بِرِجۡلِكَۖ هَٰذَا مُغۡتَسَلُۢ بَارِدٞ وَشَرَابٞ ٤٢

Ayağınla vur (yere dedik). İşte hem yıkanacak, hem içecek soğuk (bir su).

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu