بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
إِنَّا جَعَلۡنَٰهَا فِتۡنَةٗ لِّلظَّٰلِمِينَ ٦٣
Ki biz onu zalimler için bir fitne kılmışızdır.
Doğrusu Biz, onu; zalimler için bir fitne yaptık.
Şüphesiz biz onu zalimler için bir imtihan aracı kıldık.
Hakıykat, biz onu zaalimler (kâfirler) için bir fitne (imtihan) yapdık.
Biz, o ağacı zalimler için fitne yaptık.
إِنَّهَا شَجَرَةٞ تَخۡرُجُ فِيٓ أَصۡلِ ٱلۡجَحِيمِ ٦٤
O bir ağaçtır ki cehennemin kökünde çıkar.
O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.
O, cehennemin dibinde biten bir ağaçtır.
Şübhesiz ki o, çılgın ateşin dibinde (bitib) çıkacakdır.
O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.
طَلۡعُهَا كَأَنَّهُۥ رُءُوسُ ٱلشَّيَٰطِينِ ٦٥
Tomurcukları Şeytanların başları gibidir.
Tomurcukları şeytanların başları gibidir.
Onun meyveleri sanki şeytanların kafalarıdır.
Ki tomurcukları şeytanların başları gibidir.
Tomurcukları, şeytanın başı gibidir.
فَإِنَّهُمۡ لَأٓكِلُونَ مِنۡهَا فَمَالِـُٔونَ مِنۡهَا ٱلۡبُطُونَ ٦٦
Her halde onlar ondan yiyeceklerdir. Yiyecekler de ondan karınlarını dolduracaklardır.
Onlar muhakkak ondan yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklardır.
Cehennemlikler ondan yiyecekler ve onunla karınlarını dolduracaklardır.
İşte hakıykat onlar bundan yiyecekler, bu suretle karınlarını bundan dolduracaklar.
İşte cehennemlikler bundan yer ve karınlarını bununla doldururlar.
ثُمَّ إِنَّ لَهُمۡ عَلَيۡهَا لَشَوۡبٗا مِّنۡ حَمِيمٖ ٦٧
Sonra üzerine onların hamîmden bir haşlamaları vardır.
Sonra onlar için, üzerine kaynar su katılmış içkiler de vardır.
Sonra onlar için bunun üstüne kaynar sudan karışık bir içecek vardır.
Sonra üzerine de onlar için çok sıcak bir su ile karışdırılmış (şarab) vardır.
Sonra, bu yemeğin üzerine kaynar su katılmış içki onlar içindir.
ثُمَّ إِنَّ مَرۡجِعَهُمۡ لَإِلَى ٱلۡجَحِيمِ ٦٨
Sonra da dönümleri şüphesiz ki cehennemedir.
Sonra onların dönüşü muhakkak, yine cehennemedir.
Sonra onların dönüşleri mutlaka cehennemedir.
Sonra dönüb gidecekleri yer, şübhesiz yine cehennemdir.
Sonra dönüşleri yine cehennemedir.
إِنَّهُمۡ أَلۡفَوۡاْ ءَابَآءَهُمۡ ضَآلِّينَ ٦٩
Çünkü onlar babalarını dalâlette buldular.
Doğrusu onlar, babalarını sapıklar olarak bulmuşlardı.
Çünkü onlar babalarını sapık kimseler olarak buldular.
Çünkü onlar atalarını sapkın kimseler bulmuşlardı da,
Çünkü onlar atalarını sapık yolda buldular.
فَهُمۡ عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِمۡ يُهۡرَعُونَ ٧٠
Şimdi de onların izlerince koşturuyorlar.
Yine de onların izlerinde koşturuluyorlardı.
Kendileri de onların izinden koşa koşa gitmektedirler.
Kendileri de onların izleri üzerinde (birbirini itib) koşduruluyorlardı.
Öyle iken yine de düşünmeden atalarının peşinden koşuyorlardı.
وَلَقَدۡ ضَلَّ قَبۡلَهُمۡ أَكۡثَرُ ٱلۡأَوَّلِينَ ٧١
Hakikat onlardan evvel eskilerin ekserisi dalâlette idi.
Andolsun ki; onlardan önce geçenlerin çoğu da sapıtmıştı.
Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.
Andolsun ki onlardan evvel geçenlerin çoğu da sapmışdı.
Andolsun onlardan öncekilerinin çoğu da sapmıştır.
وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا فِيهِم مُّنذِرِينَ ٧٢
Celâlim Hakk’ı için içlerinde inzar edici peygamberler de gönderdik.
Ve andolsun ki; onlara, uyarıcılar göndermiştik.
Andolsun, biz onlara da uyarıcılar göndermiştik.
Yemîn ederim ki biz içlerinde (kötü hareketlerinin encamından) korkutucu (peygamberler) de göndermişizdir.
Biz onların içine de uyarıcılar göndermiştik.
فَٱنظُرۡ كَيۡفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلۡمُنذَرِينَ ٧٣
Sonra da bak o inzar edilenlerin akibeti nasıl oldu?
Bir bak; uyarılanların akıbeti nice oldu.
Bak, uyarılanların sonu nasıl oldu!
Bak, o korkutulanların akıbeti nice oldu!
Bak, o uyarılanların sonu nice oldu.