بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ ١٣١
Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinîne.
İşte Biz, ihsan edenleri böyle mükafatlandırırız.
Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.
Şübhe yok ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız.
İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.
إِنَّهُۥ مِنۡ عِبَادِنَا ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ١٣٢
Çünkü O bizim mü'min kullarımızdan.
Muhakkak ki o, mü'min kullarımızdandı.
Çünkü o bizim mü’min kullarımızdandı.
Hakıykat o, mü'min kullarımdandı.
Çünkü O bizim mü'min kullarımızdandı.
وَإِنَّ لُوطٗا لَّمِنَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ ١٣٣
Şüphesiz Lût da mürselînden.
Muhakkak ki Lut da peygamberlerdendi.
Şüphesiz Lût da peygamberlerdendi.
Lût da gerçek ve şübhesiz gönderilmiş peygamberlerdendi.
Lût da gönderilen peygamberlerdendi.
إِذۡ نَجَّيۡنَٰهُ وَأَهۡلَهُۥٓ أَجۡمَعِينَ ١٣٤
Zira kurtardık onu ve bütün ehlini.
Hani Biz, onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.
(134-135) Hani biz onu ve geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın (kâfir olan eşi) dışında bütün ailesini kurtarmıştık.
Hani biz hem onu, hem ehlini topdan kurtarmışdık.
Onu ve ailesini kurtardık.
إِلَّا عَجُوزٗا فِي ٱلۡغَٰبِرِينَ ١٣٥
Kalan bir karıdan başka batanlar içinde.
Geridekiler arasında kalan bir kocakarı müstesna.
(134-135) Hani biz onu ve geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın (kâfir olan eşi) dışında bütün ailesini kurtarmıştık.
(Azâbda) kalanlar içinde bırakılan bir koca karı müstesna idi.
Yalnız azaba uğrayanlar arasında kalan ihtiyar bir kadın hariç.
ثُمَّ دَمَّرۡنَا ٱلۡأٓخَرِينَ ١٣٦
Sonra diğerlerini tedmir eyledik.
Sonra diğerlerini yerle bir etmiştik.
Sonra da diğerlerini yok ettik.
Sonra biz diğerlerini kökünden helak etdik.
Sonra diğerlerini yok etmiştik.
وَإِنَّكُمۡ لَتَمُرُّونَ عَلَيۡهِم مُّصۡبِحِينَ ١٣٧
Ve siz elbette onlara uğrar ve üzerinden geçerseniz, sabahleyin.
Doğrusu siz, sabahleyin onlara uğrar üzerlerinden geçersiniz.
(137-138) Şüphesiz sizler (yolculuklarınız sırasında) sabah akşam onların (harap olmuş) yurtlarına uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ düşünmeyecek misiniz?
(137-138) Elbet siz de sabah ve akşam onlar (ın yurdların) a uğruyorsunuz. Haalâ akıllanmayacak mısınız?.
Ey insanlar! Sabahleyin onların yanından geçip gidiyorsunuz.
وَبِٱلَّيۡلِۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ ١٣٨
Ve geceleyin, ya akıl edip de düşünmez misiniz.
Geceleyin de. Hala akletmez misiniz?
(137-138) Şüphesiz sizler (yolculuklarınız sırasında) sabah akşam onların (harap olmuş) yurtlarına uğrayıp duruyorsunuz. Hâlâ düşünmeyecek misiniz?
(137-138) Elbet siz de sabah ve akşam onlar (ın yurdların) a uğruyorsunuz. Haalâ akıllanmayacak mısınız?.
Ve geceleyin. Düşünmüyor musunuz?
وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ ٱلۡمُرۡسَلِينَ ١٣٩
Şüphesiz Yunüs de o mürselînden.
Muhakkak ki Yunus da peygamberlerdendi.
Şüphesiz Yûnus da peygamberlerdendi.
Yunus da hiç şübhesiz gönderilen peygamberlerdendi.
Yunus da gönderilen peygamberlerdendi.
إِذۡ أَبَقَ إِلَى ٱلۡفُلۡكِ ٱلۡمَشۡحُونِ ١٤٠
Hani bir vakit dolu gemiye kaçmıştı.
Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı.
Hani o kaçıp yüklü gemiye binmişti.
Hani o, dolu bir gemiye kaçmışdı.
Dolu bir gemiye kaçmıştı.
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ ٱلۡمُدۡحَضِينَ ١٤١
Kur'a çekmişti de kaydırılanlardan olmuştu.
Kur'a çekmişti de yenilenlerden olmuştu.
Gemidekilerle kur’a çekmiş ve kaybedenlerden olmuştu.
Derken kur'a çekmiş (ler) di de mağlûblardan olmuşdu.
Gemide olanlar arasında kura çekilmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebepten denize atılmıştı.