بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَلِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِۚ يَغْفِرُ لِمَن يَشَآءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَآءُۚ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٢٩

Hem göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ın’dır: dilediğine mağfiret eder dilediğine azâb, ve Allah Gafurdur, Rahimdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Ve Allah, Gafur'dur, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Göklerdeki her şey ve yerdeki her şey Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

— Diyanet İşleri

Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allahın. O kimi dilerse yarlığar, kimi dilerse azâblandırır. Allah çok yarlığayıcı, gerçekden esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. O dilediğini affeder, dilediğini de azaba çarptırır. Hiç kuşkusuz Allah affedici ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَأْكُلُواْ ٱلرِّبَوٰٓاْ أَضْعَٰفًا مُّضَٰعَفَةًۖ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿١٣٠

Ey o bütün iman edenler! öyle kat kat katlayarak riba yemeyin, Allah’dan korkun ki felah bulasınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler; kat kat faiz yemeyin. Allah'tan korkunki felah bulasınız.

— İbni Kesir

Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

— Diyanet İşleri

Ey îman edenler, ribâyı (faizi) öyle kat kat artırılmış olarak yemeyin Allahdan korkun. Tâki muraadınıza eresiniz.

— Hasan Basri Çantay

Ey müminler, sakın sürekli katlanan faizi yemeyiniz. Allah'tan korkunuz ki, kurtuluşa erebilesiniz.

— Seyyid Kutub

وَٱتَّقُواْ ٱلنَّارَ ٱلَّتِىٓ أُعِدَّتْ لِلْكَٰفِرِينَ ﴿١٣١

Hem o kâfirler için hazırlanmış ateşten korunun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.

— İbni Kesir

Kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının.

— Diyanet İşleri

Kâfirler için hazırlanmış olan o ateşden sakının.

— Hasan Basri Çantay

Kafirler için hazırlanmış olan cehennem ateşinden sakınınız.

— Seyyid Kutub

وَأَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴿١٣٢

Allah’a ve peygambere itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'a ve Peygamber'e itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.

— İbni Kesir

Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.

— Diyanet İşleri

Allaha ve Peygambere itaat edin. Tâki rahmete kavuşdurulasınız.

— Hasan Basri Çantay

Allah'a ve Peygamber'e itaat ediniz ki rahmete kavuşabilesiniz.

— Seyyid Kutub

وَسَارِعُوٓاْ إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِّن رَّبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا ٱلسَّمَٰوَٰتُ وَٱلْأَرْضُ أُعِدَّتْ لِلْمُتَّقِينَ ﴿١٣٣

Ve koşuşun Rabbiniz’den bir mağfirete ve bir cennete ki eni Semavat-ü arz genişliğidir, müttekîler için hazırlanmıştır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbınızın mağfiretine ve genişliği göklerle yer arası kadar olan cennete koşun. O, takva sahibleri için hazırlanmıştır.

— İbni Kesir

Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.

— Diyanet İşleri

Rabbinizin mağfiretine ve takvaa saahibleri için hazırlanmış olan cennete — ki en göklerle yer (kadardır) — koşuşun.

— Hasan Basri Çantay

Rabbinizin affediciliğine ve genişliği gökler ile yer arası kadar olan Cennete koşunuz. Burası takvalılar için hazırlanmıştır.

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ يُنفِقُونَ فِى ٱلسَّرَّآءِ وَٱلضَّرَّآءِ وَٱلْكَٰظِمِينَ ٱلْغَيْظَ وَٱلْعَافِينَ عَنِ ٱلنَّاسِۗ وَٱللَّهُ يُحِبُّ ٱلْمُحْسِنِينَ ﴿١٣٤

O müttekîler ki bollukta ve darlıkta infak ederler, ve kızdıklarında öfkelerini yutarlar ve nasın kusurlarını afvedicidirler, Allah da muhsinleri sever.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; bollukta ve darlıkta infak ederler, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını bağışlarlar. Allah, ihsan edenleri sever.

— İbni Kesir

Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.

— Diyanet İşleri

Onlar (O takvaa sahipleri) bollukda ve darlıkda infaak edenler, öfkelerini yutanlar, insanlar (ın kusurların) dan, afv ile, geçenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.

— Hasan Basri Çantay

Onlar bollukta ve darlıkta Allah için mal harcarlar, öfkelerini yenerler ve insanların kusurlarını bağışlarlar. Hiç kuşkusuz Allah iyilikseverleri sever.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ إِذَا فَعَلُواْ فَٰحِشَةً أَوْ ظَلَمُوٓاْ أَنفُسَهُمْ ذَكَرُواْ ٱللَّهَ فَٱسْتَغْفَرُواْ لِذُنُوبِهِمْ وَمَن يَغْفِرُ ٱلذُّنُوبَ إِلَّا ٱللَّهُ وَلَمْ يُصِرُّواْ عَلَىٰ مَا فَعَلُواْ وَهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿١٣٥

Ve onlar ki bir kabahat yaptıkları veya nefislerine bir zulmettikleri vakit Allah’ı anarlar da derhal günahlarına istiğfar ederler, günahları da Allah’dan başka kim mağfiret eder? Hem yaptıklarına bile bile ısrar etmezler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar. Hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları, Allah'tan başka kim bağışlar? Hem onlar yaptıklarında bile bile ısrar da etmezler.

— İbni Kesir

Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir.

— Diyanet İşleri

Ve çirkin bir günâh işledikleri, yâhud nefslerine zulmetdikleri vakit Allahı hatırlayarak hemen günâhlarının yarlığanmasını isteyenlerdir. Günâhları Allahtan başka kim yarlığar? Bir de onlar işledikleri (günâh) üzerinde, bilib dururlarken ısrar etmeyenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

Yine onlar bir kötülük işlediklerinde ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının affedilmesini dilerler. Günahları Allah'tan başka kim affedebilir? Onlar işledikleri günahlarda bile bile ısrar etmezler.

— Seyyid Kutub

أُوْلَٰٓئِكَ جَزَآؤُهُم مَّغْفِرَةٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَجَنَّٰتٌ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ وَنِعْمَ أَجْرُ ٱلْعَٰمِلِينَ ﴿١٣٦

İşte bunların mükâfatı Rab’lerinden bir mağfiret ve altından ırmaklar akar cennetlerdir, içlerinde ebedî kalmak üzere onlar, ne de güzeldir ecri iş yapanların.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte onların mükafatı: Rabblarından bir mağfiret ve altından ırmaklar akan cennetlerdir. Orada temelli kalacaklardır. Ne de güzeldir mükafatı iş yapanların.

— İbni Kesir

İşte onların mükâfatı Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. (Allah yolunda) çalışanların mükâfatı ne güzeldir!

— Diyanet İşleri

İşte onlar (böyle). Onların mükâfatı Rablerinden bir yarlığama ve altından ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalıcıdırlar. (Böyle) yapanların mükâfatı ne güzeldir.

— Hasan Basri Çantay

İşte onların mükafatı, Allah tarafından affedilmek ve altından ırmaklar akan, içinde sürekli kalacakları Cennetlerdir. İyi işler yapanları bekleyen mükafat ne kadar güzeldir!

— Seyyid Kutub

قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِكُمْ سُنَنٌ فَسِيرُواْ فِى ٱلْأَرْضِ فَٱنظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُكَذِّبِينَ ﴿١٣٧

Sizden evvel kanun olmuş bir takım vakalar geçti, onun için Arzda dolaşın da bir bakın: peygamberi tekzib edenlerin akıbetleri nasıl olmuş?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizden önce neler gelip geçti. Onun için gezin de yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu görün.

— İbni Kesir

Sizden önce(ki milletlerin başından) nice olaylar gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin dolaşın da yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu bir görün.

— Diyanet İşleri

Gerçek sizden evvel bir çok vak'alar, şerîatler gelib geçmişdir. Onun için yer yüzünde gezin, dolaşın da (peygamberleri) yalan sayanların akıbeti nice oldu görün.

— Hasan Basri Çantay

Sizden önce ilahi yasaların değişmezliğini kanıtlayan birçok olaylar gelip geçti. Yeryüzünü geziniz ve Allah'ın ayetlerini yalan sayanların akıbetini görünüz.

— Seyyid Kutub

هَٰذَا بَيَانٌ لِّلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِّلْمُتَّقِينَ ﴿١٣٨

Bu işte umum insanlar için bir beyan ve bilhassa korunacak muttekîler için bir va'z-ü irşaddır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu; insanlar için bir açıklama, müttakiler için de bir hidayet, bir öğüttür.

— İbni Kesir

Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür.

— Diyanet İşleri

Bu (Kuran) insanlar için bir beyandır, (fenâlıkdan) sakınanlar için de bir hidâyet bir öğüddür.

— Hasan Basri Çantay

Bu Kur'an, insanlara yönelik bir açıklama, takvalılar için bir doğru yol kılavuzu, bir öğüttür.

— Seyyid Kutub

وَلَا تَهِنُواْ وَلَا تَحْزَنُواْ وَأَنتُمُ ٱلْأَعْلَوْنَ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٣٩

Fütur getirmeyin ve mahzun olmayın daha yükselecekken sizler, gerçek mü'minlersiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gevşemeyin, üzülmeyin, gerçekten inanmışsanız, mutlaka siz üstünsünüz.

— İbni Kesir

Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.

— Diyanet İşleri

(Ey mü'minler), gevşemeyin, mahzun olmayın, Siz eğer (gerçekden) mü'min iseniz (düşmanlarınıza gaalib ve onlardan) çok üstünsünüzdür.

— Hasan Basri Çantay

Sakın gevşemeyiniz, karamsarlığa kapılmayınız. Eğer mümin iseniz üstün gelecek olan taraf sizlersiniz.

— Seyyid Kutub

AYARLAR