بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِذْ هَمَّت طَّآئِفَتَانِ مِنكُمْ أَن تَفْشَلَا وَٱللَّهُ وَلِيُّهُمَاۗ وَعَلَى ٱللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ ٱلْمُؤْمِنُونَ ﴿١٢٢

O dem ki içinizde iki taife yılmak istemişlerdi Allah zahîrleri iken, ve ancak Allah’a demek dayanmalı mü'minler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O zaman sizden iki takım bozulmaya yüz tutmuştu. Halbuki onların dostu Allah idi. Mü'minler yalnız Allah'a güvenip, dayansınlar.

— İbni Kesir

Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi. Mü’minler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler.

— Diyanet İşleri

O zaman içinizden iki zümre za'f göster (mek iste) mişdi. Halbuki onların yardımcısı Allahdı. Mü'minler ancak Allaha güvenib dayanmalıdır.

— Hasan Basri Çantay

Hani sizden iki grupta yılgınlık ve çözülme emareleri belirmişti. Oysa onların dostu Allah'tı. Müminler, sırf Allah'a dayanmalıdırlar.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ ٱللَّهُ بِبَدْرٍ وَأَنتُمْ أَذِلَّةٌۖ فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿١٢٣

Filhakika sizler bir kaç biçare iken Bedir’de Allah sizi mahzâ nusratiyle muzaffer buyurdu o halde Allah’a korunun ki şükredesiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki siz, düşkün bir durumda iken Bedir'de Allah size kat'i bir zafer vermişti. Allah'tan korkun ki şükretmiş olasınız.

— İbni Kesir

Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir’de yardım etmişti. O hâlde Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız.

— Diyanet İşleri

Andolsun ki siz (adedce, silâhça, binekçe düşmandan daha) zâîf ve dûn iken Allah size «Bedir» de kafi bir zafer verdi. Allahdan sakının, tâki şükretmiş olasınız.

— Hasan Basri Çantay

Nitekim Bedir'de Allah sizi zafere ulaştırdı, oysa siz zayıftınız. O halde Allah'tan korkunuz, O'na şükretmiş olasınız.

— Seyyid Kutub

إِذْ تَقُولُ لِلْمُؤْمِنِينَ أَلَن يَكْفِيَكُمْ أَن يُمِدَّكُمْ رَبُّكُم بِثَلَٰثَةِ ءَالَٰفٍ مِّنَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ مُنزَلِينَ ﴿١٢٤

O vakit ki mü'minlere şöyle diyordun: indirilmekte bulunan üç bin melâike ile Rabbiniz’in size imdad etmesi yetişmez mi size?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hani sen; mü'minlere: İndirilmiş üçbin melekle Rabbınızın size yardım etmesi yetmez mi? diyordun.

— İbni Kesir

Hani sen mü’minlere, “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun.

— Diyanet İşleri

O vakit sen mü'minlere: «İndirilen üçbin melekle Rabbinizin size imdâd etmesi yetişmez mi size?» diyordun.

— Hasan Basri Çantay

Hani sen müminlere 'Allah'ın gökten indirilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmez mi?' diyordun.

— Seyyid Kutub

بَلَىٰٓۚ إِن تَصْبِرُواْ وَتَتَّقُواْ وَيَأْتُوكُم مِّن فَوْرِهِمْ هَٰذَا يُمْدِدْكُمْ رَبُّكُم بِخَمْسَةِ ءَالَٰفٍ مِّنَ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ مُسَوِّمِينَ ﴿١٢٥

Evet siz sabr-ü sebat eder ve itaatsizlikten sakınırsanız onlarda şu dakikada üzerinize geliverirlerse Rabbınız size beş bin melâike ile imdad edecek nişanlı nişanlı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Evet. Sabreder, sakınırsanız ve onlar da üzerinize gelirlerse; Rabbınız, size nişanlı beşbin melekle yardım edecektir.

— İbni Kesir

Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder.

— Diyanet İşleri

Evet, siz sabr (-u sebat) eder, (itaatsizlikden) sakınırsanız, bu (nlar, ya'ni düşmanlar) da ansızın üstünüze gelecek olurlarsa Rabbiniz size nişanlı beş bin melekle imdâd edecekdir.

— Hasan Basri Çantay

Evet, eğer siz sabreder ve Allah'tan korkarsanız, bu arada onlar şimdi, şu taraftan üzerinize saldırırlarsa Allah size beşbin nişanlı melekle yardım eder.

— Seyyid Kutub

وَمَا جَعَلَهُ ٱللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ لَكُمْ وَلِتَطْمَئِنَّ قُلُوبُكُم بِهِۦۗ وَمَا ٱلنَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِندِ ٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَكِيمِ ﴿١٢٦

Ve bunu Allah size sırf bir müjde olsun ve kalbleriniz bununla yatışsın diye yaptı, yoksa nusrat ancak Allah’dan’dır Aziz O Hakim O.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu yardımı Allah; size, sırf bir müjde olsun ve kalbleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yoksa zafer, ancak Aziz ve Hakim olan Allah'tandır.

— İbni Kesir

Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır.

— Diyanet İşleri

Allah bu (imdadı) size, başka değil, sırf (zaferin) bir müjde (si) olsun, kalbleriniz onunla yatışsın diye yapdı. (Yoksa) nusret (ve zafer) ancak yegâne gaalib ve yegâne hükm ve hikmet saahibi olan Allah cânibindendir.

— Hasan Basri Çantay

Allah size bu yardımı sırf size müjde olsun ve bu sayede kalpleriniz rahatlasın diye yaptı. Yoksa zafer, sadece üstün iradeli ve hikmet sahibi olan Allah'tan kaynaklanır.

— Seyyid Kutub

لِيَقْطَعَ طَرَفًا مِّنَ ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ أَوْ يَكْبِتَهُمْ فَيَنقَلِبُواْ خَآئِبِينَ ﴿١٢٧

Ta ki o küfredenlerden bir kolu kessin veya perişan etsin de haib-ü hasir dönüp gitsinler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Küfredenlerin bir kısmını kessin veya perişan etsin de ümitsiz olarak geri dönüp gitsinler diye.

— İbni Kesir

Bir de Allah bunu, inkâr edenlerden bir kısmını helâk etsin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye yaptı.

— Diyanet İşleri

(Bir de Allah bu imdadı) küfredenlerden ileri gelenleri (n kafasını) kessin, yahud onları tepesi aşağı getirsin de (geri kalanlarda) emellerine kavuşamayan (bedbaht) lar olarak dönüb gitsinler diye (yapdı)

— Hasan Basri Çantay

Allah kafirlerin bir bölümünü kırıma uğratmak ya da bozguna düşürüp umutsuz biçimde geri dönmelerini sağlamak için size zafer kazandırdı.

— Seyyid Kutub

لَيْسَ لَكَ مِنَ ٱلْأَمْرِ شَىْءٌ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ أَوْ يُعَذِّبَهُمْ فَإِنَّهُمْ ظَٰلِمُونَ ﴿١٢٨

Senin elinde emirden bir şey yok, yahud onlara tevbe ettirsin ve yahud onlara tevbe ettirsin ve yahud azâb etsin çünkü onlar zalimdirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Senin elinde emirden bir şey yok. Allah, ya onların tevbesini kabul eder, yahut da zalim oldukları için azablandırır.

— İbni Kesir

Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder.

— Diyanet İşleri

(Kullarımın) iş (in) den hiç bir şey sana âid değildir. (Allah) ya onların tevbesini kabul eder, yahud onları, kendileri zâlim (kimse) ler oldukları için, azâblandırır.

— Hasan Basri Çantay

Bu konuda senin yapabileceğin birşey yok. Allah ya onların tevbelerini kabul eder ya da zalimlikleri yüzünden onları azaba çarptırır.

— Seyyid Kutub

وَلِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِۚ يَغْفِرُ لِمَن يَشَآءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَآءُۚ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿١٢٩

Hem göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ın’dır: dilediğine mağfiret eder dilediğine azâb, ve Allah Gafurdur, Rahimdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Ve Allah, Gafur'dur, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Göklerdeki her şey ve yerdeki her şey Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

— Diyanet İşleri

Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allahın. O kimi dilerse yarlığar, kimi dilerse azâblandırır. Allah çok yarlığayıcı, gerçekden esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. O dilediğini affeder, dilediğini de azaba çarptırır. Hiç kuşkusuz Allah affedici ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَأْكُلُواْ ٱلرِّبَوٰٓاْ أَضْعَٰفًا مُّضَٰعَفَةًۖ وَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿١٣٠

Ey o bütün iman edenler! öyle kat kat katlayarak riba yemeyin, Allah’dan korkun ki felah bulasınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler; kat kat faiz yemeyin. Allah'tan korkunki felah bulasınız.

— İbni Kesir

Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

— Diyanet İşleri

Ey îman edenler, ribâyı (faizi) öyle kat kat artırılmış olarak yemeyin Allahdan korkun. Tâki muraadınıza eresiniz.

— Hasan Basri Çantay

Ey müminler, sakın sürekli katlanan faizi yemeyiniz. Allah'tan korkunuz ki, kurtuluşa erebilesiniz.

— Seyyid Kutub

وَٱتَّقُواْ ٱلنَّارَ ٱلَّتِىٓ أُعِدَّتْ لِلْكَٰفِرِينَ ﴿١٣١

Hem o kâfirler için hazırlanmış ateşten korunun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının.

— İbni Kesir

Kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının.

— Diyanet İşleri

Kâfirler için hazırlanmış olan o ateşden sakının.

— Hasan Basri Çantay

Kafirler için hazırlanmış olan cehennem ateşinden sakınınız.

— Seyyid Kutub

وَأَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴿١٣٢

Allah’a ve peygambere itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'a ve Peygamber'e itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.

— İbni Kesir

Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.

— Diyanet İşleri

Allaha ve Peygambere itaat edin. Tâki rahmete kavuşdurulasınız.

— Hasan Basri Çantay

Allah'a ve Peygamber'e itaat ediniz ki rahmete kavuşabilesiniz.

— Seyyid Kutub

AYARLAR