بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قُلْ سِيرُواْ فِى ٱلْأَرْضِ فَٱنظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلْمُجْرِمِينَ ﴿٦٩

De ki; hele, arzda bir gezinin de bakın mücrimlerin akıbeti nasıl olmuş?

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Yeryüzünde gezinin de suçluların sonunun nasıl olduğunu görün.

— İbni Kesir

De ki: “Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.”

— Diyanet İşleri

De ki: «Yerde gezin (dolaşın) da günahkârların sonu nice olmuşdur, görün».

— Hasan Basri Çantay

Onlara de ki; «Yeryüzünü geziniz de ağır suçluların sonunun nice olduğunu görünüz.»

— Seyyid Kutub

وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُن فِى ضَيْقٍ مِّمَّا يَمْكُرُونَ ﴿٧٠

Ve onlara karşı mahzun olma, yaptıkları mekirlerden bir darlığa da düşme.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Üzülme onlara. Düzenlerinden dolayı da sıkılma.

— İbni Kesir

Onlardan yana üzülme. Kurdukları tuzaklardan ötürü de sıkıntıya düşme.

— Diyanet İşleri

(Habîbim) onlara karşı tasalanma. Kurmakda oldukları tuzaklardan dolayı da darlıkda olma.

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, onlar için üzülme ve sana kurdukları tuzaklarda canını sıkmasın.

— Seyyid Kutub

وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلْوَعْدُ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ ﴿٧١

Bir de ne zaman bu vaad gerçek iseniz? diyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar: Doğru söylüyorsanız; bu sözünüzün ne zaman yerine geleceğini bildirin, derler.

— İbni Kesir

Onlar, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?” diyorlar.

— Diyanet İşleri

Onlar: «Bu va'd (ve tehdîd) in (tahakkuku) ne zaman? Doğrucu kimselerseniz (söyleyin)» derler.

— Hasan Basri Çantay

Eğer doğru söylüyorsanız bize yönelttiğiniz tehdit ne zaman gerçekleşecek? diyorlar.

— Seyyid Kutub

قُلْ عَسَىٰٓ أَن يَكُونَ رَدِفَ لَكُم بَعْضُ ٱلَّذِى تَسْتَعْجِلُونَ ﴿٧٢

De ki: "belki o ivdiğinizin bir kısmı ensenize binmiş bulunuyor".

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Çabucak istemekte olduğunuzun bir kısmı ensenize inmek üzeredir.

— İbni Kesir

De ki: “Belki de acele gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı size çok yaklaşmıştır.”

— Diyanet İşleri

De ki: «Çabucak (gelmesini) istemekde olduğunuz (o azâb) ın bir kısmı ensenize binmek üzeredir».

— Hasan Basri Çantay

Onlara de ki; «Bir an önce gerçekleşsin diye sabırsızlandığınız azabın bir bölümü belki de yanı başınızdadır.»

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ رَبَّكَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى ٱلنَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَشْكُرُونَ ﴿٧٣

Ve her halde Rabbin insanlara karşı mutlak bir fazıl sahıbidir ve lâkin onların ekserisi şükretmezler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Rabbın; insanlara karşı lutuf sahibidir. Ama onların çoğu şükretmezler.

— İbni Kesir

Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu şükretmezler.

— Diyanet İşleri

Şüphesiz ki senin Rabbin insanlara karşı (mutlak) bir fazl (-u kerem) saahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.

— Hasan Basri Çantay

Kuşku yok ki senin Rabb'in insanlara karşı lütufkârdır, ama onların çoğunluğu O'na şükretmezler.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ ﴿٧٤

Halbuki sîneleri ne gizliyor ve ne ilân ediyorlar Rabbin her halde hepsini biliyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki Rabbın; onların göğüslerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.

— İbni Kesir

Şüphesiz senin Rabbin, onların kalplerinin gizlediği şeyleri de, açığa çıkardıklarını da mutlaka bilir.

— Diyanet İşleri

Senin Rabbin, Onların sînelerinin saklamakda olduklarını da, açıklayageldiklerini de muhakkak biliyor.

— Hasan Basri Çantay

Kuşku yok ki, senin Rabb'in onların gerek içlerinde sakladıkları ve gerekse açığa vurdukları tüm duyguları bilir.

— Seyyid Kutub

وَمَا مِنْ غَآئِبَةٍ فِى ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ إِلَّا فِى كِتَٰبٍ مُّبِينٍ ﴿٧٥

Ve yerde, gökte hiç bir gâib yoktur ki açık bir kitapta olmasın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitabta olmasın.

— İbni Kesir

Gökte ve yerde gâib (gizli) hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitap’ta (Levh-i Mahfuz’da) olmasın.

— Diyanet İşleri

Yerde ve gökde (en gizli) hiçbir gaaib müstesna olmamak üzere hepsi apaçık bir kitabdadır.

— Hasan Basri Çantay

Göklerdeki ve yeryüzündeki bütün bilinmezler, tüm sırlar mutlaka apaçık kitapta yer alır.

— Seyyid Kutub

إِنَّ هَٰذَا ٱلْقُرْءَانَ يَقُصُّ عَلَىٰ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ أَكْثَرَ ٱلَّذِى هُمْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿٧٦

Haberiniz olsun ki bu Kur'an Ben-î İsraîle ihtilâf edip durdukları şeylerin ekserisini anlatır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten bu Kur'an; İsrailoğullarına ayrılığa düştükleri şeyin çoğunu açıklamaktadır.

— İbni Kesir

Şüphesiz bu Kur’an, İsrailoğullarına üzerinde ayrılığa düştükleri şeylerin çoğunu açıklıyor.

— Diyanet İşleri

Şübhesiz ki bu Kur'an Isrâîl oğullarına, hakkında kendilerinin ihtilâf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu açıklar.

— Hasan Basri Çantay

Kuşku yok ki, Bu Kur'an, İsrailoğulları'na anlaşmazlığa düştükleri konuların çoğunu açık açık anlatmaktadır.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّهُۥ لَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ ﴿٧٧

Ve hakikat o doğruyu gösterir katî bir hidayet ve mü'minler için mahzı rahmettir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten o; mutlak bir hidayettir ve mü'minler için de bir rahmettir.

— İbni Kesir

Şüphesiz o, elbette mü’minler için bir hidayet ve bir rahmettir.

— Diyanet İşleri

Hakıykaten o, mutlak bir hidâyetdir, mü'minler için de bir rahmet.

— Hasan Basri Çantay

Ve yine kuşku yok ki, Kur'an, mü'minler için doğru yol kılavuzu ve rahmettir.

— Seyyid Kutub

إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِى بَيْنَهُم بِحُكْمِهِۦۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْعَلِيمُ ﴿٧٨

Elbette Rabbin hukmiyle beyinlerinde kazasını infaz buyuracaktır, ve azîzdir o alîmdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki RAbbın; onların arasında hükmünü verecektir. Ve O; Aziz'dir, Alim'dir.

— İbni Kesir

Şüphesiz senin Rabbin, onların arasında hükmünü verecektir. O, mutlak güç sahibidir, hakkıyla bilendir.

— Diyanet İşleri

Muhakkak ki senin Rabbin onların arasındaki hükmünü yerine getirecek. O, mutlak gaalibdir, hakkıyle bilendir.

— Hasan Basri Çantay

Hiç kuşkusuz Rabb'in İsrailoğulları hakkında kesin hükmünü verecektir. O üstün iradelidir ve her şeyi bilir.

— Seyyid Kutub

فَتَوَكَّلْ عَلَى ٱللَّهِۖ إِنَّكَ عَلَى ٱلْحَقِّ ٱلْمُبِينِ ﴿٧٩

O halde Allah’a itimad et sen şüphesiz açık bir hakk üzerindesin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Öyleyse sen; Allah'a tevekkül et. Şüphesiz ki sen; apaçık bir hak üzerindesin.

— İbni Kesir

Öyle ise Allah’a tevekkül et. Çünkü sen apaçık bir hak üzere bulunuyorsun.

— Diyanet İşleri

O halde sen Allaha güvenib dayan. Çünkü sen apaçık bir hak üzerindesin.

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, öyleyse sen Allah'a dayan. Çünkü apaçık gerçeği savunuyorsun.

— Seyyid Kutub

AYARLAR