بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَإِذْ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱئْتِ ٱلْقَوْمَ ٱلظَّٰلِمِينَ ﴿١٠

Hani Rabbın Musa'ya seslenmişti ki: Zalimler güruhuna git;

— İbni Kesir

قَوْمَ فِرْعَوْنَۚ أَلَا يَتَّقُونَ ﴿١١

Firavun kavmine. Sakınmazlar mı hala?

— İbni Kesir

قَالَ رَبِّ إِنِّىٓ أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ ﴿١٢

Dedi ki: Rabbım, onların beni yalanlamalarından korkarım.

— İbni Kesir

وَيَضِيقُ صَدْرِى وَلَا يَنطَلِقُ لِسَانِى فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَٰرُونَ ﴿١٣

Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Bunun için Harun'a da elçilik ver.

— İbni Kesir

وَلَهُمْ عَلَىَّ ذَنۢبٌ فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ ﴿١٤

Hem onların bana isnad ettikleri bir suç var. Korkarım ki beni öldürürler

— İbni Kesir

قَالَ كَلَّاۖ فَٱذْهَبَا بِـَٔايَٰتِنَآۖ إِنَّا مَعَكُم مُّسْتَمِعُونَ ﴿١٥

Buyurdu ki: Hayır, ikiniz ayetlerimizle gidin. Muhakkak Biz, sizinle beraber dinleyicilerdeniz.

— İbni Kesir

فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَآ إِنَّا رَسُولُ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٦

Firavun'a varın, deyin ki: Biz, alemlerin Rabbının peygamberleriyiz.

— İbni Kesir

أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ﴿١٧

İsrailoğullarını bizimle beraber gönder.

— İbni Kesir

قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ ﴿١٨

Dedi ki: Çocukken biz, seni yanımıza alıp büyütmedik mi? Ve sen, hayatının bir çok yılllarını aramızda geçirdin.

— İbni Kesir

وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ ٱلَّتِى فَعَلْتَ وَأَنتَ مِنَ ٱلْكَٰفِرِينَ ﴿١٩

Ve yapacağın işi de yaptın. Sen nankörlerdensin.

— İbni Kesir

قَالَ فَعَلْتُهَآ إِذًا وَأَنَاْ مِنَ ٱلضَّآلِّينَ ﴿٢٠

Dedi ki: Ben, onu yaptım, ama o zaman şaşkınlardandım.

— İbni Kesir

AYARLAR