بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِبْرَٰهِيمَ ﴿٥١

Hem onlara İbrahim’in müsafirlerinden bahs et.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hem onlara İbrahim'in konuklarından haber ver.

— İbni Kesir

Onlara İbrahim’in misafirlerinden de haber ver.

— Diyanet İşleri

Onlara İbrâhîmin müsâfirleri (olan meleklerimi) de haber ver.

— Hasan Basri Çantay

Onlara İbrahim'in konukları hakkında da bilgi ver.

— Seyyid Kutub

إِذْ دَخَلُواْ عَلَيْهِ فَقَالُواْ سَلَٰمًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ ﴿٥٢

O vakit ki yanına girdiler de, selâm dediler, biz dedi: sizden cidden korkuyoruz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onun yanına girip: Selam demişlerdi. O da: Doğrusu biz, sizden endişe ediyoruz, demişti.

— İbni Kesir

Hani misafirler İbrahim’in yanına girmiş ve “Selâm” demişlerdi. O da, “Gerçekten biz sizden korkuyoruz” demişti.

— Diyanet İşleri

Hani bunlar onun karşısına girib «Selâm» demişlerdi. O da: «Biz, demişdi, sizden endîşe edicileriz».

— Hasan Basri Çantay

Hani İbrahim'in yanına girip selâm verdiklerinde O «Biz sizden korkuyoruz» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالُواْ لَا تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٍ ﴿٥٣

Korkma, dediler: biz sana Alim bir oğul tebşir ediyoruz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Demişlerdi ki: Korkma, biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik.

— İbni Kesir

Onlar, “Korkma, biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz” dediler.

— Diyanet İşleri

Dediler ki: «Korkma, hakıykat biz sana çok bilgin bir oğul müjde ediyoruz».

— Hasan Basri Çantay

Onlar «Korkma, biz sana bilgin bir oğlun olacağını müjdeliyoruz.»

— Seyyid Kutub

قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِى عَلَىٰٓ أَن مَّسَّنِىَ ٱلْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ ﴿٥٤

Beni mi, dedi: tebşir ettiniz? Bana ihtiyarlık gelip çatmışken, artık beni ne suretle tebşir edersiniz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ben, kocamışken mi bana müjde veriyorsunuz? O halde neye dayanarak müjdeliyorsunuz? dedi.

— İbni Kesir

İbrahim, “Bana yaşlılık gelip çatmış iken beni mi müjdeliyorsunuz? Bana neyi müjdeliyorsunuz?” dedi.

— Diyanet İşleri

«Bana, dedi, ihtiyarlık çökmüşken (nasıl olub da) müjde verdiniz? Bu tebşiri neye istinaden yapıyorsunuz»?

— Hasan Basri Çantay

İbrahim «Hayli ilerlemiş yaşıma rağmen mi bana bu müjdeyi veriyorsunuz? O halde neye dayanarak müjde veriyorsunuz?» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالُواْ بَشَّرْنَٰكَ بِٱلْحَقِّ فَلَا تَكُن مِّنَ ٱلْقَٰنِطِينَ ﴿٥٥

Seni dediler: emri hakkile tebşir ettik, onun için ümidi kesenlerden olma.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Seni gerçekten müjdeliyoruz, öyleyse ümidini kesenlerden olma.

— İbni Kesir

“Biz sana gerçeği müjdeledik. Sakın ümitsizlerden olma” dediler.

— Diyanet İşleri

Dediler: «Seni hak olarak muştuluyoruz. O halde ümîdini kesenlerden olma».

— Hasan Basri Çantay

Onlar dediler ki «Sana bu müjdeyi gerçeğe dayanarak veriyoruz, sakın umutsuzlardan olma.»

— Seyyid Kutub

قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِۦٓ إِلَّا ٱلضَّآلُّونَ ﴿٥٦

Rabbin’in rahmetinden, dedi: sapkınlardan başka kim ümidi keser?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: Sapıklardan başka Rabbının rahmetinden kim ümidini keser?

— İbni Kesir

Dedi ki: “Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?”

— Diyanet İşleri

(İbrâhîm): «Rabbinin rahmetinden sapıklardan başka kim ümidini keser»? dedi.

— Hasan Basri Çantay

İbrahim, «sapıklardan başka kim Allah'ın rahmetinden ümit keser» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا ٱلْمُرْسَلُونَ ﴿٥٧

Ey mürseller, dedi: bunu müteakıb memuriyyetiniz nedir?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey elçiler; gerçek işiniz nedir? dedi.

— İbni Kesir

İbrahim, “Ey Elçiler! Göreviniz nedir?” dedi.

— Diyanet İşleri

«Ey gönderilenler (elçiler), dedi, daha işiniz (me'muriyetiniz) ne»?

— Hasan Basri Çantay

İbrahim; «Ey elçiler göreviniz nedir?» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ إِنَّآ أُرْسِلْنَآ إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ ﴿٥٨

Haberin olsun dediler: biz mücrim bir kavme gönderildik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Biz, günahkar bir kavme gönderildik.

— İbni Kesir

Şöyle dediler: “Şüphesiz biz suçlu bir millete gönderildik.

— Diyanet İşleri

Dediler: «Gerçek biz günahkarlar güruhuna gönderildik».

— Hasan Basri Çantay

Onlar dediler ki, «Biz günahkâr bir topluma gönderildik.

— Seyyid Kutub

إِلَّآ ءَالَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٥٩

Ancak ali Lût müstesna biz onların hepsini behemehal kurtaracağız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şu kadar var ki Lut ailesi bunların dışındadır. Biz, onların hepsini behemehal kurtaracağız.

— İbni Kesir

(59-60) Lût’un ailesi başka (Onlar suçlu değillerdir). Lût’un karısı dışında onların hepsini kurtaracağız. Biz, onun geride kalanlardan olmasını takdir ettik.

— Diyanet İşleri

«Şu kadar ki Lût ailesi bunların dışındadır. Biz onları, hepsini behemehal kurtarıcılarız».

— Hasan Basri Çantay

Yalnız Lût'un bağlıları ile ailesi hariç; onların tümünü kurtaracağız.

— Seyyid Kutub

إِلَّا ٱمْرَأَتَهُۥ قَدَّرْنَآۙ إِنَّهَا لَمِنَ ٱلْغَٰبِرِينَ ﴿٦٠

Ancak karısını takdir ettik o muhakkak kalacaklardandır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Karısı müstesna. Karısının geride kalanlar arasında bulunmasını takdir ettik.

— İbni Kesir

(59-60) Lût’un ailesi başka (Onlar suçlu değillerdir). Lût’un karısı dışında onların hepsini kurtaracağız. Biz, onun geride kalanlardan olmasını takdir ettik.

— Diyanet İşleri

«Karısı başka. Biz onun mutlakaa geride kalan kimselerden olması (lüzum) unu takdîr etdik»,

— Hasan Basri Çantay

Yalnız Lût'un eşi hariç, onun geride kalanlar arasında olmasını uygun gördük.

— Seyyid Kutub

فَلَمَّا جَآءَ ءَالَ لُوطٍ ٱلْمُرْسَلُونَ ﴿٦١

Bunun üzerine vaktâ ki âli Lût’a mürseller geldiler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Elçiler Lut ailesine varınca;

— İbni Kesir

(61-62) Elçiler (melekler) Lût’un ailesine gelince, Lût onlara, “Gerçekten siz tanınmayan kimselersiniz” dedi.

— Diyanet İşleri

Vaktâkî elçi (melek) ler Lût ailesine geldi.

— Hasan Basri Çantay

Bu elçiler Lût'un evine geldiklerinde.

— Seyyid Kutub

AYARLAR