بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قَالَ هَٰذَا صِرَٰطٌ عَلَىَّ مُسْتَقِيمٌ ﴿٤١

Bu, dedi: bir câdde "teahhüd ederim" dos doğru.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Buyurdu ki: İşte, Benim taahhüd ettiğim dosdoğru yol budur.

— İbni Kesir

(41-42) Allah, “İşte bu bana ulaştıran dosdoğru yoldur. Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur” dedi.

— Diyanet İşleri

Buyurdu ki: «İşte bu, bana göre (hak ve lâyık) olan doğru bir yoldur».

— Hasan Basri Çantay

Allah dedi ki; «İşte bana ileten doğru yolum budur.»

— Seyyid Kutub

إِنَّ عِبَادِى لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَٰنٌ إِلَّا مَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلْغَاوِينَ ﴿٤٢

Hakikat o kullarım, senin onlar üzerine bir sultan yoktur, ancak azgınlardan sana uyanlar başka.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olmaz. Ancak sana uyan sapıklar müstesna.

— İbni Kesir

(41-42) Allah, “İşte bu bana ulaştıran dosdoğru yoldur. Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hâkimiyetin yoktur” dedi.

— Diyanet İşleri

«Benim kullarımın üzerinde senin hiç bir tahakküm (ün) yokdur. Meğer ki azıb sapanlardan sana tâbi' olanlar olsun».

— Hasan Basri Çantay

Sana uyan sapıklar dışındaki kullarım üzerinde senin hiçbir nüfuzun, hiçbir etkileme gücün yoktur.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٤٣

Elbet bunların da hepsinin mevıdleri şüphesiz cehennem.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz onların hepsine vaadolunan yer, cehennemdir.

— İbni Kesir

Şüphesiz cehennem, onların hepsinin buluşacağı yerdir.

— Diyanet İşleri

«Şeksiz şübhesiz onların topuna va'd olunan yer cehennemdir».

— Hasan Basri Çantay

Onların hepsinin buluşma yerleri cehennemdir.

— Seyyid Kutub

لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَٰبٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ ﴿٤٤

Onun yedi kapısı vardır, her kapıya onlardan bir cüz-i maksum.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onun yedi kapısı vardır. Ve her kapıdan onların girecekleri bir kısım vardır.

— İbni Kesir

Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup ayrılmıştır.

— Diyanet İşleri

«Onun yedi kapısı, onlardan her kapının (onlara) ayrılmış birer nasıybi vardır».

— Hasan Basri Çantay

Oranın yedi kapısı vardır. Her kapıdan hangi cehennemlik grupların içeriye girecekleri belirlenmiştir.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّٰتٍ وَعُيُونٍ ﴿٤٥

Elbette müttekiler, cennetler, pınarlar içinde.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Müttakiler ise; muhakkak ki cennetler ve pınarlar içindedirler.

— İbni Kesir

Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar, cennetler içinde ve pınarlar başındadır.

— Diyanet İşleri

Takvaa sâhibleri muhakkak cennetlerde, pınar (baş) larındadır.

— Hasan Basri Çantay

Kötülükten sakınanlar ise, cennetteler ve pınar başlarındadırlar.

— Seyyid Kutub

ٱدْخُلُوهَا بِسَلَٰمٍ ءَامِنِينَ ﴿٤٦

Girin onlara selâmetle emîn emîn.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Selametle ve güven içinde girin oraya.

— İbni Kesir

Onlara, “Girin oraya esenlikle, güven içinde” denilir.

— Diyanet İşleri

Selâmetle; korkusuz korkusuz girin oraya.

— Hasan Basri Çantay

Onlara «Esenlikle ve güven içinde oraya giriniz» denir.

— Seyyid Kutub

وَنَزَعْنَا مَا فِى صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَٰنًا عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَٰبِلِينَ ﴿٤٧

Sinelerindeki kînleri soymuşuzdur da ihvan olarak köşkler üzere karşı karşıya otururlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık. Artık onlar kardeş olarak sedirler üzerinde karşılıklı otururlar.

— İbni Kesir

Biz, onların kalplerindeki kini söküp attık. Artık onlar sedirler üzerinde, kardeşler olarak karşılıklı otururlar.

— Diyanet İşleri

Biz onların göğüslerindeki kîni söküb atdık (atacağız. Onlar) kardeşler haalinde, karşı karşıya tahtları üzerindedirler (tahtlarına dayanarak oturacaklardır).

— Hasan Basri Çantay

Biz cennetliklerin kalplerindeki tüm kin tortularını çekip çıkardık, onlar orada karşılıklı koltuklarda oturan kardeşlerdir.

— Seyyid Kutub

لَا يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ ﴿٤٨

Orada kendilerine hiç bir zahmet tokunmaz, onlar oradan çıkarılacak da değildirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlara orada hiç bir yorgunluk ve zahmet değmez. Oradan çıkarılacak da değillerdir.

— İbni Kesir

Onlara orada hiçbir yorgunluk dokunmaz, onlar oradan çıkarılacak da değillerdir.

— Diyanet İşleri

Orada bunlara hiçbir yorgunluk ve zahmet değmeyecek. Oradan bunlar çıkarılacak da değildirler.

— Hasan Basri Çantay

Onlar orada bıkkınlık hissetmezler, oradan çıkarılmaları da sözkonusu değildir.

— Seyyid Kutub

نَبِّئْ عِبَادِىٓ أَنِّىٓ أَنَا ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ ﴿٤٩

Haber ver kullarıma ki hakikat ben, benim öyle Gafur, öyle Rahim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kullarıma bildir ki: Muhakkak Benim Ben, Gafur, Rahim olan.

— İbni Kesir

(49-50) Ey Muhammed! Kullarıma, benim elbette çok bağışlayıcı, çok merhametli olduğumu, azabımın da elem dolu azap olduğunu haber ver.

— Diyanet İşleri

(Habîbim) kullarıma haber (i) ver ki: «Hakîkaten ben (evet) ben çok yarlığayıcı, kemâliyle esirgeyiciyim».

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed, kullarıma haber ver ki, ben gerçekten affediciyim, merhametliyim.

— Seyyid Kutub

وَأَنَّ عَذَابِى هُوَ ٱلْعَذَابُ ٱلْأَلِيمُ ﴿٥٠

Bununla beraber azâbım da azâbı elîm.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve muhakkak ki azabım da elem verici bir azabtır.

— İbni Kesir

(49-50) Ey Muhammed! Kullarıma, benim elbette çok bağışlayıcı, çok merhametli olduğumu, azabımın da elem dolu azap olduğunu haber ver.

— Diyanet İşleri

«(Bununla beraber) benim azabım da elbette en acıklı azabın ta kendisidir o».

— Hasan Basri Çantay

Fakat azabım da son derece acıklı bir azaptır.

— Seyyid Kutub

وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِبْرَٰهِيمَ ﴿٥١

Hem onlara İbrahim’in müsafirlerinden bahs et.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hem onlara İbrahim'in konuklarından haber ver.

— İbni Kesir

Onlara İbrahim’in misafirlerinden de haber ver.

— Diyanet İşleri

Onlara İbrâhîmin müsâfirleri (olan meleklerimi) de haber ver.

— Hasan Basri Çantay

Onlara İbrahim'in konukları hakkında da bilgi ver.

— Seyyid Kutub

AYARLAR