بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
حَتَّىٰ زُرْتُمُ ٱلْمَقَابِرَ ﴿٢﴾
Ta ziyaret edişinize kadar kabirleri.
Mezarlıkları bile ziyaret ettiniz,
(1-2) Çoklukla övünmek sizi, kabirlere varıncaya (ölünceye) kadar oyaladı.
tâ kabirler (e kadar gidib) ziyaret etdiniz.
Nihayet kabirleri ziyaret ettiniz.
كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿٣﴾
Öyle değil, ilerde bileceksiniz.
Hayır; ilerde bileceksiniz.
Hayır; ileride bileceksiniz!
(Bundan) sakının. İleride (bu öğünmenizin kötü aakıbetini) bileceksiniz.
Hayır yakında bileceksiniz.
ثُمَّ كَلَّا سَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿٤﴾
Sonra öyle değil, ilerde bileceksiniz.
Yine hayır; ilerde bileceksiniz.
Hayır, Hayır! İleride bileceksiniz!
Yine sakının. İleride bileceksiniz.
Yine hayır yakında bileceksiniz.
كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ ٱلْيَقِينِ ﴿٥﴾
Öyle değil, ilmelyakîn bilseniz.
Hayır; eğer kesin bir bilgi ile bilseydiniz,
Hayır, kesin olarak bir bilseniz..
Sakının. Eğer şübhesiz (ve kat'î) bir bilgi ile bilseydiniz (böyle yapmazdınız).
Hayır gerçeği kesin bilgi ile bilseydiniz,
لَتَرَوُنَّ ٱلْجَحِيمَ ﴿٦﴾
Kasem olsun o cahimi çaresiz göreceksiniz.
Andolsun ki; cehennemi muhakkak göreceksiniz.
Andolsun, o cehennemi muhakkak göreceksiniz.
Andolsun, siz o alevlenmiş ateşi mutlakaa göreceksiniz.
Andolsun ki cehennemi göreceksiniz.
ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ ٱلْيَقِينِ ﴿٧﴾
Sonra kasem olsun onu çaresiz aynelyakîn göreceksiniz.
Andolsun ki; yine onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz.
Yine andolsun, onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz.
Yine andolsun, onu ayn-ı yakıyn ile mutlak göreceksiniz.
Andolsun ki onu gözünüzle kesin olarak göreceksiniz.
ثُمَّ لَتُسْـَٔلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ ٱلنَّعِيمِ ﴿٨﴾
Sonra kasem olsun o gün o naîmden muhakkak sorulacaksınız.
Sonra o gün, andolsun ki; nimetlerden sorulacaksınız.
Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?
Sonra, andolsun, o gün elbet ve elbet size ni'met (ler) sorulacakdır.
Sonra o gün size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz