بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قَالُوٓاْ أَجِئۡتَنَا لِتَلۡفِتَنَا عَمَّا وَجَدۡنَا عَلَيۡهِ ءَابَآءَنَا وَتَكُونَ لَكُمَا ٱلۡكِبۡرِيَآءُ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَمَا نَحۡنُ لَكُمَا بِمُؤۡمِنِينَ ٧٨
Sen, dediler: bizi, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çeviresin de bu yerde devlet ikinizin olsun diye mi geldin? Biz ikinize de inanamayız.
Dediler ki: Siz ikiniz; bizi, babalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünün büyükleri olmak için mi geldiniz? Biz, size inanmıyoruz.
Dediler ki: “Bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan döndüresin de yeryüzünde hâkimiyet (devlet) ikinizin eline geçsin diye mi bize geldin? Biz ikinize de inanmıyoruz.”
Dediler: «Sen atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yoldan) bizi döndüresin de bu yerde devlet ikinizin (elinde) olsun diye mi bize geldiniz? Biz ikinize de inanıcılar değiliz».
Musa'nın soydaşları dediler ki; «Siz ikiniz, bizi atalarımızdan miras aldığımız inanç ve geleneklerden vazgeçiresiniz ve bu yörede egemenliği ele geçiresiniz diye mi bize geldiniz? Biz size kesinlikle inanmayacağız.»
وَقَالَ فِرۡعَوۡنُ ٱئۡتُونِي بِكُلِّ سَٰحِرٍ عَلِيمٖ ٧٩
Firavun da, bana bütün bilgiç sihirbazları getirin dedi.
Firavun: Bütün bilgin büyücüleri bana getirin, dedi.
Firavun, “Bütün usta sihirbazları bana getirin” dedi.
Fir'avn: «Usta bütün sihirbazları bana getirin» dedi.
Firavun, Bana bütün bilgili büyücüleri getiriniz» dedi.
فَلَمَّا جَآءَ ٱلسَّحَرَةُ قَالَ لَهُم مُّوسَىٰٓ أَلۡقُواْ مَآ أَنتُم مُّلۡقُونَ ٨٠
Bunun üzerine sihirbazlar geldiği vakit Musâ onlara ne ortaya atacaksınız siz atın dedi.
Sihirbazlar gelince, Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi.
Sihirbazlar gelince Mûsâ onlara, “Atacağınızı atın (hünerinizi ortaya koyun)” dedi.
Nihayet sihirbazlar geldiği zaman Musa onlara (ortaya) ne atacaksanız atın» dedi.
Büyücüler gelince Musa onlara, 'Atacağınızı atınız, hünerinizi gösteriniz' dedi.
فَلَمَّآ أَلۡقَوۡاْ قَالَ مُوسَىٰ مَا جِئۡتُم بِهِ ٱلسِّحۡرُۖ إِنَّ ٱللَّهَ سَيُبۡطِلُهُۥٓ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُصۡلِحُ عَمَلَ ٱلۡمُفۡسِدِينَ ٨١
Vaktâ ki attılar, Musâ bu, sizin yaptığınız dedi: sihir, her halde Allah, onu ibtâl edecek, her halde Allah, müfsidlerin ameline salah vermez.
Onlar atacaklarını atınca; Musa dedi ki: Bu sizin yaptığınız sihirdir, Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah, elbette fesadçıların işini düzeltmez.
Sihirbazlar atacaklarını atınca, Mûsâ dedi ki: “Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah, onu elbette boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah, bozguncuların işini düzeltmez.
Vaktaki onlar atdılar. Musa dedi ki: «Bu sizin (meydana) getirdiğiniz (yapdığınız) şey sihirdir. Allah şübhesiz ki onun boşluğunu, asılsızlığını meydana çıkaracakdır. Allah elbette fesâdcıların işini düzenlemez.
Onlar atacaklarını atıp, hünerlerini gösterince Musa, «Sizin gösterdiğiniz hüner büyüdür; ama Allah onu kesinlikle boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini amacına vardırmaz.
وَيُحِقُّ ٱللَّهُ ٱلۡحَقَّ بِكَلِمَٰتِهِۦ وَلَوۡ كَرِهَ ٱلۡمُجۡرِمُونَ ٨٢
Allah, kelimatiyle Hakk’ı ihkak edecek, isterse mücrimler hoşlanmasınlar.
Ve suçlular istemese de Allah, hakkı sözleriyle gerçekleştirir.
Suçluların hoşuna gitmese de, Allah, hakkı sözleriyle gerçekleştirecektir.”
Allah, günahkârların hoşuna gitmese de, hakkın hak olduğunu kelimeleriyle isbat eder.
Suçluların hoşuna gitmese de, Allah sözleri ile direktifleri ile gerçeği üstün getirir.
فَمَآ ءَامَنَ لِمُوسَىٰٓ إِلَّا ذُرِّيَّةٞ مِّن قَوۡمِهِۦ عَلَىٰ خَوۡفٖ مِّن فِرۡعَوۡنَ وَمَلَإِيْهِمۡ أَن يَفۡتِنَهُمۡۚ وَإِنَّ فِرۡعَوۡنَ لَعَالٖ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَإِنَّهُۥ لَمِنَ ٱلۡمُسۡرِفِينَ ٨٣
Hasılı Firavun ve cemiyyetinin belâsı korkusundan ibtîdâ Musâ’ya kavminin bir zürriyetinden başka iman eden olmadı, çünkü Firavun o yerde çok üstün idi ve çok aşırı giden müsriflerden idi.
Firavun ve erkanının kendilerine fenalık yapmasından korktuklarından, kavminin bir kısım gençleri dışında kimse Musa'ya iman etmedi. Çünkü Firavun, yeryüzünde çok ululanan ve gerçekten aşırı gidenlerdendi.
Firavun ve ileri gelenlerinin kötülük yapmaları korkusu ile kavminin küçük bir bölümünden başkası Mûsâ’ya iman etmedi. Çünkü Firavun, o yerde zorba bir kişi idi. O, gerçekten aşırı gidenlerdendi.
Neticede (ve bidâyetde) Musâya kavminin bir zürriyyetinden başkası — Fir'avn ile elebaşlarının kendilerine açacağı belâdan korkusuna — îman etmedi. Çünkü Fir'avn o yerde (Mısırda) cidden gaalibdi ve cidden aşırı gidenlerdendi.
Musa'ya soydaşlarının sadece bir bölüm gençleri inanmıştı. Bunlar da hem Firavun'dan ve hem de ileri gelen soydaşlarından kaynaklanan işkence korkularına rağmen inanmışlardı. Çünkü Firavun yeryüzünde koyu bir diktatörlük kurmuş, iyice azıtmıştı.
وَقَالَ مُوسَىٰ يَٰقَوۡمِ إِن كُنتُمۡ ءَامَنتُم بِٱللَّهِ فَعَلَيۡهِ تَوَكَّلُوٓاْ إِن كُنتُم مُّسۡلِمِينَ ٨٤
Musâ da, ey kavmim: siz gerçekten Allah’a iman ettinizse, onun birliğine ihlâs ile teslim olmuş müslimler iseniz artık ona itimâd edin dedi.
Musa dedi ki: Ey kavmim, eğer siz, gerçekten Allah'a iman etmişseniz ve müslüman olmuşsanız; artık O'na tevekkül edin.
Mûsâ, “Ey kavmim! Eğer siz gerçekten Allah’a iman etmişseniz, eğer O’na teslim olmuş kimseler iseniz, artık sadece O’na tevekkül edin” dedi.
Musa dedi: «Ey kavmim, eğer siz (gerçekden) Allaha îman etdiyseniz, Ona (ıhlâs ile) teslîm olmuş müslümanlar iseniz artık ancak Ona güvenib dayanın».
Musa dedi ki; «Ey soydaşlarım eğer Allah'a inandıysanız, eğer O'na teslim olmuşsanız, O'na dayanınız.
فَقَالُواْ عَلَى ٱللَّهِ تَوَكَّلۡنَا رَبَّنَا لَا تَجۡعَلۡنَا فِتۡنَةٗ لِّلۡقَوۡمِ ٱلظَّٰلِمِينَ ٨٥
Onlar da, biz Allah’a itimâd ettik, Ya Rabbenâ bizi o zalim kavmin fitnesine düşürme.
Onlar da dediler ki: Biz, Allah'a tevekkül ettik. Ey Rabbımız, bizi, o zalimler güruhu ile sınama.
Onlar da şöyle dediler: “Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!”
Onlar da şöyle dediler: «Biz yalınız Allaha güvenib dayandık. Ey Rabbimiz, bizi o zaalimler güruhuna bir fitne (mevzuu) yapma».
Onlar da dediler ki; «Biz Allah'a dayandık ey Rabbimiz, zalimler güruhunun bizi sapıklıklarına gerekçe göstermelerine meydan verme.
وَنَجِّنَا بِرَحۡمَتِكَ مِنَ ٱلۡقَوۡمِ ٱلۡكَٰفِرِينَ ٨٦
Ve rahmetinle bizi o kâfir kavmden kurtar dediler.
Merhametinle o kafirler güruhundan bizi kurtar.
Bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar.
«Ve bizi rahmetinle o kâfirler güruhundan kurtar».
Rahmetinle bizi kâfirler güruhundan kurtar.
وَأَوۡحَيۡنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰ وَأَخِيهِ أَن تَبَوَّءَا لِقَوۡمِكُمَا بِمِصۡرَ بُيُوتٗا وَٱجۡعَلُواْ بُيُوتَكُمۡ قِبۡلَةٗ وَأَقِيمُواْ ٱلصَّلَوٰةَۗ وَبَشِّرِ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ٨٧
Biz ise Musâ’ya ve kardeşine şu vahyi verdik: kavminiz için Mısır’da bir takım evler ihzar edin, ve evlerinizi kıble tarafına yapın ve namaz kılın, hem de mü'minleri tebşir eyle.
Musa ve kardeşine de vahyettik ki: Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın; evlerinizi namazgah edinin namaz kılın. Ve mü'minlere müjdele.
Mûsâ’ya ve kardeşine, “Kavminiz için Mısır’da (sığınak olarak) evler hazırlayın ve evlerinizi namaz kılınacak yerler yapın. Namazı dosdoğru kılın. Mü’minleri müjdele” diye vahyettik.
Musâya ve biraderine: «Mısırda kavminiz için evler hazırlayın. O evlerinizi namazgah yapın. (Oralarda) dosdoğru namaz kılın. (Ey Musa) mü'minleri (dünyâda nusret ve âhiretde cennetle) müjdele» diye vahyetdik.
Biz Musa ile kardeşine vahyettik ki; «Soydaşlarınıza Mısır'da evler hazırlayınız, evlerinizi namazgâh haline getiriniz,namaz kılınız ve mü'minleri müjdeleyiniz.»
وَقَالَ مُوسَىٰ رَبَّنَآ إِنَّكَ ءَاتَيۡتَ فِرۡعَوۡنَ وَمَلَأَهُۥ زِينَةٗ وَأَمۡوَٰلٗا فِي ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِكَۖ رَبَّنَا ٱطۡمِسۡ عَلَىٰٓ أَمۡوَٰلِهِمۡ وَٱشۡدُدۡ عَلَىٰ قُلُوبِهِمۡ فَلَا يُؤۡمِنُواْ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ ٨٨
Musâ, Ya Rab! Dedi, sen Firavun’a ve cemiyyetine, dünya hayatta bir ziynet ve haşmet ve nice nice mallar verdin, yolundan saptırsınlar diye mi Ya Rab, Ya Rab! Mallarını sil süpür ve kalblerini şiddetle sık ki o elîm azâbı görmedikçe iman etmeycekler.
Musa dedi ki: Rabbımız, doğrusu sen Firavun'a ve erkanına bu dünyada hayatında süsler ve mallar verdin. Rabbımız; Senin yolundan insanları saptırsınlar diye mi? Rabbımız; mallarını yok et, onların kalblerini sık. Çünkü onlar, elim azabı görmedikçe iman etmezler.
Mûsâ, şöyle dedi: “Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun’a ve onun ileri gelenlerine, dünya hayatında nice zinet ve mallar verdin. Ey Rabbimiz, yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz, sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver, çünkü onlar elem dolu azabı görünceye kadar iman etmezler.”
Musa: «Ey Rabbimiz, dedi, hakıykaten Sen Fir'avne ve ileri gelenlerine dünyâ hayaatında zînet (-ü haşmet) ve (nice) mallar verdin, Senin yolundan sapdırsınlar diye mi hey Rabbimiz?! Sen onların mallarını yok et Rabbimiz, kalblerini şiddetle sık ki onlar o çetin azabı görecekleri zamana kadar îman etmeyeceklerdir».
Musa dedi ki; «Ey Rabbimiz, sen dünya hayatında Firavun'a ve yakın adamlarına debdebe ve bol servet verdin. Ey Rabbimiz, bunlar insanları senin yolundan saptırmak için kullanılıyor. Ey Rabbimiz, onların servetlerini mahvet ve kalplerini sıkıca mühürle ki, acıklı azabı görmedikçe iman etmesinler.»