بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَمۡ عِندَهُمُ ٱلۡغَيۡبُ فَهُمۡ يَكۡتُبُونَ ٤١

Yoksa gayb onların yanında mı ki, artık ondan yazıyorlar?

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَمۡ يُرِيدُونَ كَيۡدٗاۖ فَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ هُمُ ٱلۡمَكِيدُونَ ٤٢

Yoksa bir tuzak kurmak mı istiyorlar? Fakat o kimseler ki kâfir oldular, tuzağa düşmüş olanlar onlardan ibarettir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

أَمۡ لَهُمۡ إِلَٰهٌ غَيۡرُ ٱللَّهِۚ سُبۡحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يُشۡرِكُونَ ٤٣

Yoksa onlar için Allah'tan başka bir ilâh mı vardır? Allah bunların şerik koştuklarından münezzehtir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِن يَرَوۡاْ كِسۡفٗا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ سَاقِطٗا يَقُولُواْ سَحَابٞ مَّرۡكُومٞ ٤٤

Eğer gökten bir parçanın düşücü olduğunu görseler, derler ki: «Toplanmış bir bulut.»

– Ömer Nasuhi Bilmen

فَذَرۡهُمۡ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوۡمَهُمُ ٱلَّذِي فِيهِ يُصۡعَقُونَ ٤٥

Artık onları bırak, o kavuşacakları güne değin ki, onda çarpılıp helâk olacaklardır.

– Ömer Nasuhi Bilmen

يَوۡمَ لَا يُغۡنِي عَنۡهُمۡ كَيۡدُهُمۡ شَيۡـٔٗا وَلَا هُمۡ يُنصَرُونَ ٤٦

O gün ki, onların tuzakları kendileri için hiçbir fâide vermeyecektir. Ve onlara yardım da edilmeyecektir.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُواْ عَذَابٗا دُونَ ذَٰلِكَ وَلَٰكِنَّ أَكۡثَرَهُمۡ لَا يَعۡلَمُونَ ٤٧

Ve şüphe yok ki, zulmedenler için ondan mukaddem bir azab da vardır. Velâkin onların birçokları bilmezler.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَٱصۡبِرۡ لِحُكۡمِ رَبِّكَ فَإِنَّكَ بِأَعۡيُنِنَاۖ وَسَبِّحۡ بِحَمۡدِ رَبِّكَ حِينَ تَقُومُ ٤٨

Ve Rabbin hükmü için sabret. Çünkü sen, muhakkak Bizim nazar-ı hıfz ve himayemizdesin ve kalkacağın vakit Rabbine hamd ile tesbihte bulun.

– Ömer Nasuhi Bilmen

وَمِنَ ٱلَّيۡلِ فَسَبِّحۡهُ وَإِدۡبَٰرَ ٱلنُّجُومِ ٤٩

Ve geceden de ve yıldızların batmaya başladıklarında da O'nu tesbihe devam et.

– Ömer Nasuhi Bilmen

AYARLAR
Okuyucu

Yazı Boyutu


00:00
00:00